14 Ocak 2011 Cuma

Değil babana kendine bile güvenmeyeceksin

Bazı anlar geliyor. Kelimeler tükeniyor. Aslında söyleyecek ne çok şey var...

Sabahı hatırlamaya çalışıyorum. Zorluyorum artık kendimi buna. Çünkü hatırlamayınca zaman kavramımı yitiriyorum. Günleri birbirine karıştırıyorum. Bugün ile dün yaptıklarım arasında fark göremeyince ikisi tek bir gün gibi geliyor. Ya zaman geçmemiş gibi oluyor. Yada günler çoktan geçmiş gibi. Kahvaltı yaptım. Ne zaman nasıl uyandım bunları hatırlamıyorum. Kahvaltıda Melek ve arkadaşı da vardı. Başka masadaydılar. Günlerdir ilk kez kek dışında birşey yedim. Işık yoktu. Sınavına gitmişti. Banyoya indim. Kameralar falan gelmiş demişlerdi kızlar ordan hatırlıyorum. Sonra oda temizlik sırası bende olduğu için onu yaptım. Ölüm gibi o temizlik ya. Erteleyip duruyordum. Birde kızlar dediler dün niye yapmıyo bu. Bende erteleyeceğim nöbetimi bi hafta yapmıcam falan filan diye. Sabah yine böyle söylendiler sanırım bilmiyorum. Biri dedi bunu yere atayım mı nasılsa temizleyeceksin diye. Lan odanın yüzeyine çöp at sen sonra oda pis olsun. Benim suçum ne lan! Ben temizliyorum diye atman mı gerekiyo! o an aklımdan geçen tek şey; ''akşama kadar yapmayımda pis pis dolanın burda'' olmuştu. Ama sonradan hatırladım tabii vaktimin olmayacağını. Zaten kızlarda gitmişlerdi. Işık gelmişti. Ben temizliğe başladım. O valizleri indirmiyorlar ya aşağıya ölüm onları dışarı çıkartıp odayı süpürmek. Bide hanımefendilerin yataklarını falanda ben toplayacağım dağınık olursa. Eşyalarını katlayıp yataklarının üzerine bırakacağım falan. Kısacası öldüm resmen. Ben onlarla uğraşırken bir kaç kez Melek geçti koridordan... Sonrası yok aklımda. Hangi zaman ne oldu bilmiyorum. Işıkla yemek yedik bi ara. Bi ara uyuduk. Sonra siteden bi arkadaş bana filmler getirdi birsürü. Evde izler dururum artık. Sonra İboy geldi bana ders notları bıraktı...

Kaybettiğim zaman kavramı ile ilgili olarak. Ablam aradı. Ne zaman bilmiyorum. İstanbula gideceğim haftaya. Ordan köye geçeceğim. Her iki tarafı da görmüş olacakmışım böylece. Hem bi hafta sonra Efe'min okulu tatile girecek onu da köye götüreceğim. Canım benim o ya. Efe'yi çok seviyorum ben. Oğlum gibi büyüdü. Ortaokula mı ne gidiyordum o doğduğunda. Şimdi kereta 1. sınıfa gidiyor. Yaz tatilinde ben bakmıştım. Anne derdi bana. Hep oğlum derim ona. Nadiren Efe derim. Ablamda bilir bunu. Efe ile ilgili hemen hemen her konuya karışırım ve hiç birşey demezler bana. Kendi çocuğum olamayacağımı bildiğimden sanırım birazda. Ablama birşey olsa -Allah korusun- Efe'ye ben bakmak isterim. Tabii bunun için önce okulu bitirmek gerek orası ayrı. O babası olacak şerefsize vermem oğlumu. Adam hak etmiyor bir kere oğlumu. Bayramdan bayrama arayıp sorma gibi birşey vardır hani. Bu adam onu bile yapmaz mesela. Aramaz benim oğlumı. Adamın babası bile daha çok arıyor. Tabii bu şeyden de olabilir. Özkan ismini onlar istediği için koydular oğluma. Yoksa adı Barış olacaktı. İki isimli de olmayacaktı. Tabii Barış'ı da abim istememişti. Salak mı ne. Başka bi köyde Barış adında bi adam varmış. Onun adıymış. Sonra köyde dedikodu çıkarmış bu çocuk Barışın oğlu diye. Gerizekalı abim işte ne olacak! Ulan sana ne milletten sanki onlar yaşıyorlar bizim hayatımızı he. Neyse işte ya. Bitanecik oğlumu göreceğim böylece onu da alıp köye götüreceğim. İstanbulda belki Işık'ların evine giderim. Annesini tanıdım zatende bilmiyorum. Belki gitmeyebilirim de. Çünkü çekinirim. Yaşım 19 olmuş hala ablam-abimde falan kalırken bi yere gideceğimde onlara haber verip izin alıyorum. Ne dengesizim ben. Bu şeyden de olabilir tabii. Benim bir maddi özgürlüğüm yok. Paramı harcayamam ve onlarda kalırken tüm masrafları onlara yıkarım. Doğal olarak izni de onlardan alırım (:

Sonra akşama geçersek. Ben film izliyordum. Bu arkadaşın getirdiklerinden. Çok büyük kayıp izlememiş oluşum ama the l word'un 2. sezonunu izliyordum. Işık mesaj attı. Kantindeyiz gel diye. Gittim. Pizza falan almışlar - ben kredi kartımı vermiştim buna para çeksin diye - Neyse mantarlıydı. Yemeyeceğim için gittim tost aldım kendime. Sonra Işık birşeyler sordu. Onun sevgilisi ile görüş farkımız olunca azıcık atışır gibi olduk. Atışmak değilde sanırım ben bunu baya ezdim. O belki de cevap verirdi yada beni ezebilirdi ama yapmadı. Sustu. Bozuldu epey. Çıktı yukarı. Işık'a dedim bi daha çağırma beni böyle sevgilinleyken diye. O da dedi sana değil bana bozuldu bu saçmalama diye. Ne olursa olsun sebebi bendim sonuçta. Neyse seneye oda değiştireceğiz ama ben bunun sevgilisi ile aynı odada kalamam ya. 1. blokta başka bir odaya gidelim. Bana ne ya. Yukarı çıktığımızda olan şeyleri yine hatırlamıyorum ben. Bilgisayarımı Işığınkine bıraktım işi varmış. Ders çalışmaya indiği için Işık bende indim yanına. Tost yetmediği içinde gidip bir ton parayı abur cubura verdim. Çünkü ekmek bitmişti ve doyurucu birşey almam imkansızdı. Işıkla baya güldük ya. Seviyorum ben bu hatunu. Bitanecik dostum o benim. Ben kimsenin yanında o kadar doğal olamıyorum. Birde fazla doğal olduğumdan olsa gerek baya gülüyor benim hallerime. O gülünce benim makaralar gidiyor tabii. Sonra Melek kötü olduğu için yukarı çıktık. Sevgilisi ile birşeyler olmuş ama tamamını duymadıım için hatırlamıyorum. Sonuç olarak o ağlıyordu. Bir kez daha onu ağlatanı dövmek istedim. Gözyaşları çok değerli çünkü ve boş yere gidiyormuş gibi hissediyorum. Benim için çok değerli Melek. Birde ben kime yaklaşsam ve içimde birşeyler bittiği zaman o kişi benim en yakın arkadaşlarımdan biri oluyor. Durum her zaman böyle değil tabii. Ama geneli böyle olabiliyor. Bundandır Melek değerli ve üzülmesini istemiyorum. Bir gün gidip sevgilisini döversem şaşırmayacağım sanırım. Sonra Işıkla yeniden aşağı indik. Işık bi kez daha beni bırakıp gitti. Geriye geldiğinde diğerleri de gelmişti. Böylece grubu tamamlamış olduk. Gerçi sonra bunlar yine gittiler. Melekle biz kaldık. Konuştuk biraz öyle. Yeniden aktı gözyaşları. Keşke hiç ağlamasa bundan sonra. İstediğim şeye bak sanki herkes ben gibi kalpsiz, ağlamasın. Valla ya çok odunum ben bi yerde. Ordan bi kaç asansör turu(!) sonrasında ben bilgisayarımın başındayım. Yine yeniden ve daima...

Not: Son paragrafın tamamını Melek yanımdayken yazıyorum. Yani artık o da öğrendi ve şuan bunları okuyor. Allah'tan kimseye söylemeyecektim burayı. Yok yok ben bile kendime güvenmiyorum artık (:

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Yaz yaz hiç çekinme canııım ne gerek var? aramızda yabancı mı var sanki?