21 Ekim 2014 Salı

Aylak

Selam karışık şey. Doğum günlerinden bahsedelim mi önce? Malum Okyanus'un doğum günü geldi çattı. Çok az kaldı yani.  Ne yapacağımı şaşırmadım desem yalan olur. Yine olasılıklara bağladığım şeyler var. Ve ben olasılıklardan nefret ediyorum. Hal böyleyken kendimi nasıl seveyim? Çok güzel geçsin istiyorum doğum günü, umarım istediğim gibi yapabilirim herşeyi. Yapamazsam fena olacak kendim için onu biliyorum ama.

Doğum günü demişken, hayatımda bulunan insanlar dahil lise hatta ortaokuldan bir sürü kişinin doğum gününü hatırlıyorum. Hala hatırlıyorum yani. Ama kutlamıyorum. Bencillik desem değil bilmiyorum tam isim veremedim buna ama onlar benimkini hatırlamıyorken ben neden hatırlayıp kutluyorum diye, hepsini görmezden geliyorum. Kimsenin bu durumdan haberi de yok tabi. Kendi kendime şe oluyorum resmen.

Neyse geçtim bunu tamam.

Taşındım ben. Eşyaları taşımaktan çok paketlemek uğraştırdı. Resmen 7 koliye kocaman evi sığdırdım lan. Ne nalet bir şey. Evde küçük büyük her kutuya eşya sıkıştırdım. Onları kamyona yüklemek hızlı oldu bak. Hemen hemen herşey hazır olunca. Sıkıntı sonrasında oldu. Yeni evin merdivenleri daracık! eşyaları çarpmadan çıkarmak sıkıntıydı. Bi kısmı çizildi zaten. Bazıları aşırı ağırdı. Çamaşır makinesi dediğin buzdolabından ağırmı olur lan! Ev zaten minnacık. Rezil, kırık dökük bir evdi. Eski evimiz gözümde tütüyordu anlayacağın. O döküntüyü toparlayabilmek canımızı çıkardı. Eski kiracı denilen vatandaş -ki komşu köyümüzdenmiş!- evi rezil hale getiren kişi. Her taraf pislik içindeydi lan! Kapılardan onun boyasının kalıntılarını sildik, prizlerin bile canına okumuş terbiyesiz. Evin her tarafından taşan fazlalık eşyalarımız var. Sığdırma problemi yaşıyoruz. 

Diğer taraftan hala işsizim ve bunu çok kötü etkiliyor beni. Bilmiyorum bazı anlar bunun verdiği sıkıntıdan patlayacak gibi oluyorum. Hala her şey yabancı geliyor. Oturup ağlama isteği oluşturuyor. Bazen bırakıp gitmek istiyorum çünkü korkağım. İşe girmektende korkuyorum, giremezsem her şey daha kötü olacak. Zaten giremiyorum da o ayrı konu. Diyorum kimse bana iş vermez diye. Vermiyorda zaten...

11 Ekim 2014 Cumartesi

6 Ekim 2014 Pazartesi

Sevimli aile

insanlar güçsüz oldukları için ağlamazlar. Çok uzun zamandır güçlü oldukları için ağlarlar...

Evet onu facebooktan çaldım. Annem geldi aklıma...

Malum bayram bu. Güzel geçmesi gerekir değil mi? ama ailemle geçirdiğim bayramlar genelde pekte güzel olmuyor. Mutlaka bir olay...

Bizim evin oturma odası kısmı yıllar önce değiştirilip mutfak ile birleşti. Yani mutfağın olduğu odada oturuyoruz gibi bir şey. Talihsizlik üzerine lavabo tamda kapının arkasına denk geliyor. Yani kapı açık bırakıldığında tamamen açılarak lavabonun tam önünde duruyor, genelde orada insan varsa çarpıyor ona. Bu da hepimizi deli ediyor bulaşık yıkarken. Çünkü en çok vakit orada bulaşık yıkarken geçiyor. Bizde kapıya tekme atarak biriken sinirimizi alıyoruz. Sert tekme ile kapı kapanıyor çünkü. 

İşte bu bayramda evde yeğenlerin cirit attığı sırada ablam ile yengem bulaşık yıkıyordu. Etrafta koşuşturan bi dünya çocukta kapıyı sürekli açık bırakıyordu. Ne sinir dolu bir an! Yine iki çocuk koşarak dışarı çıktı, üçüncü çocuk olan minik henüz 2 yaşında tam olarak konuşamayan bir melek.. Tam kapının hizasındayken ablamın kapıya vurmasıyla o minik diğer taraftaki sobanın oraya düştü. Yanağında 1 cm'lik bir çizik oluştu. Aniden oluşan paniğe rağmen pek büyük bir şey sayılmaz. Köyde defalarca daha büyük yaralarla baş etmiş insanlarız biz. Lakin yengem için böyle olmadı. Normal zamanlarda ani sinir patlaması yaşayan biri kendisi. Abimi arayıp eve çağırırken yengemi sakinleştirmeye çalıştık. Çocuk ağladı, ablam, annem falan etrafında pervane oldu. Bir yandan yengemi sakinleştirmeye çalışırken abime ulaşmaya çalıştım işte. Acile götürmek için. Bize göre küçük yara hala, yine de iz kalmaması için dikiş atılırdı belki, bilmiyorum. Yengem bir dünya bağırdı orada... Şoktandır diye kimse bir şey diyemedi. Aksine sakin tutmaya çalıştık. Abimin o an gelmeyişi ile kuzenimi ayarladık, tam taksiye bindik ki (yengemle bende gittim) abim geldi. Onu da alıp sağlık ocağına geçtik. Orada ufak bir pansumanla hastaneye gönderdiler. Dikiş orada atılsın diye. Evde indim ben dönüş yolunda, onlar gitti hastaneye.

Saatler geçti aradan. Diğer yengem, ablam, annem bir de ben tahta sofra üzerinde et doğruyorduk. Malum bayram sonuçta. Annemin etlerini ayırıp buzluğa kaldıracaktık. Abimle yengem o ara geldiler. Bir 5 dk kadar hastane anlatıldı, dikiş sonucunda büyük olasılıkla iz kalmayacaktı. Sonra abim sinirine yenik düşerek ablama "seni öldürmemek için zor duruyorum, bir tane bile sebep bulamıyorum" dedi. Kavga böyle başladı. Bir sürü laf söylediler birbirlerine. Sesleri yükselmeyede başladı çünkü birbirlerini dinlemiyorlardı da. Kendini savunan ama dinletemeyen ablam arkasında olan yengeme dönmek için ayağa kalkıp bağırdı. Abimin bunu saldırı işareti olarak görmesiyle dövüş başladı. Ablamın üzerine atladı direk. O ana kadar oturmaya devam eden bizler kavgayı ayırmaya çalıştık. Zor oldu bu biraz. Sonunda herkesi güçlükle kenara çekebildik. Ablam ve annemi balkona çıkarttım oradan. Hemen hemen herkes ağlıyordu o ara, etrafta ki çocuklarda. Dışarıda annemin ağlıyor olmasına rağmen sinir dengesizi yengem içeride bağırmaya devam ediyordu. Bütün sülaleme sayıp sövmesi sorun değildi de ne zaman ki anneme suç atmaya başladı o an içeri gidip birazda küfür kullanarak uyardım. Daha sessiz söylenmeye başladı sonra.

Minnacık bir çizik, tamamen kazayla oluşmuş üstelik. Hele yengem dahil cidden herkes o kapıya tekme atıyor ya. Olayın ablama patlaması tamamen tesadüf. Ve ablamında oldukça üzgün olduğunu biliyorum. Kısacası herşey yengemin sinirine hakim olamaması ile başladı. Oldukça dolmuş belli ki zira alakasız yere geçmiş olaylara dönüp dönüp bağırması falan başka açıklama bulamadım. Bir kaç kez daha kavga başlayacak gibi oldu ama engel olduk. Sinir olduğum nokta yengemin anneme bağırabilmesiydi... Abim engel olmaya çalıştıysa da duymadım ya da başarılı olamadı. Bilmiyorum.

Tekrar kavga olur ihtimaliyle bir süre ablamı odaya sokup iyice sakinleştirdim. Sonra yengem bir ara gitmek istedi, gidemedi. Sonra odasına geçti. Ortam oldukça normale dönmüş gibiydi. Bende yatayım madem dedim. Odaya geçtim. Yarım saat kadar sonra yengemin bir daha sesi yükseldi. Tekrar kavgamı var diye dışarı çıktım ki, yengemin odasında annem oturuyor yengem olacak hayvan yine rastgele bağırıyor. Anneme seslenip çıkardım odadan. Sonra da kendime engel oldum işte bütün gece gidip dövmemek için.. Herşeyde, herkeste hatta bende bile suç bulabilir ama anneme sataşmak nedir ya. Annemin bir sürü zorlukla aldığı yüzüğü de geri vermiş zaten. Ertesi sabahta gitti...

Hepsinden önce göründüğü gibi sinirlerimizi eşyalardan çıkarabilen bir aileyiz. O zamandan beri ya bende ileride bir yerde kendi çocuklarımın zarar göreceği bir şey yaparsam diye düşünüp duruyorum...