19 Ekim 2013 Cumartesi

Tarihler

Pek çok tarihe gün saydım. Hepsi bir şeylerden kaçmak içindi ama. Yaz tatillerinde okula dönüş için günler saydım mesela. Oteldeyken eve dönüş için saymıştım. Fındık zamanları bitişi için. Şimdiye kadar günleri hep bir şeylerden kaçmak için saydım. Gelsin geçsin ve kurtulayım istedim hep tarihlerden. Doğum günümü bile hiç beklemişliğim yoktur yani. Şimdi tekrar tarih sayıyorum üstelik ilk kez kaçmak için değil aksine gelmesini istiyorum. Gelsin ve kavuşayım benim için güzel olacak günlere. O'nunla yaşamaya...

***

Bayramda eve gittim her zamanki gibi. Arefe gününün akşamı gittim akşam 9 gibi yattım annemin korumasında kimse de gelip uyandıramamış beni. Herkese o sabah çalıştı yorgun deyip kovmuş başımdan. Sabahta geç kalktım ama yeterince geç değil. Kurbanlık kesim işlemlerine yeni başlamışlardı. Zorladım kendimi, izledim kesmelerini. Canice biraz biliyorum ama izleyemezsem yemeyecektim de. O kanın akışını ve hayvanın çırpınışlarını gördüm. O an çok etkilemedi. Sonra o eti bana doğrattılar. Yine canice biliyorum ama kanın rengini seviyorum. Sonrasında yiyemedim fazla o kısım ayrı. 

Etçil bir hayvan(!) olduğumdan hiç düşünmediğim şeyler vardı. Şimdi biraz Okyanus'un hayatımda oluşu ve fazlaca tereddütlerimin arasında bir yerde neden hayvanların böyle bir bedel ödediklerini düşünmeye başladım. Onlar masum sonuçta, doğanın gerektirdiği gibi yaşamaları gerekiyor. Gerekiyor diyorum çünkü biz insanlar olarak hayatlarına müdahale ediyoruz. Konuşurken kendi aralarında, abim "onlar bizim yaratıldı" dedi, hayvanlar için söylemişti bunu. Doğru gelmedi bana neden bilmiyorum. Eskiden bu görüşü bende savunurdum. Biraz insanlığı üstün tutardım. Neden bizim için yaratılsınlar ki? Bencilce değil mi bu? 

İslam'ı düşünmezsek eğer kurban kısmı hep şeytanın bir eylemi değil miydi? Korku filmlerinde, kitaplarda falan hep öyle okudum ya da gördüm. Belki sadece benim aklımda kalandı bu. Biri masum bir şeyi katleder ve istekte bulunur, gerçekleştirmeyi ve kullanmayı istediği güç kendine bahşedilir. Hemen hemen her şeyde bunu gördüm. Bu bayramda da istemsizce aklım ona gitti. Böylesine masum şeyleri resmen katlettik ve yedik lan. Cennete gitmek için üstelik. Bizden istenen buydu çünkü. Yavaş yavaş bütün düşüncelerim, savunduğum her şey yıkılmaya başladı. Bir neden bulamıyorum da. Bağdaştırdığım şeyler çok yanlış belki. Bu konuda da yeterince bilgi sahibi değilim muhtemelen ama bütün bayram boyunca aklımdan çıkmayan şeylerdi bunlar. 

***

Az önce O'nu izlemediğimi sanıyordu. Ciddileşti ifadesi. Yazmaya devam etti. Bazen durdu kaşların çattı, cümleyi toparlamaya çalışıyor diye tahmin ettim. Belki sadece bir şeyi hatırlamaya çalışıyordu. Ya da belki kızmıştı. Bazen dudakları kıvrıldı, gülüşünün aksine somurtmak için. Onu izlediğimi fark ettiğinde gülümsedi. Yeniden yazıya döndüğünde de sanırım biraz panik oldu. Kimsede sevmediğim kadar çok seviyorum gülüşünü. Gülümsemesi bana dünyayı verebilir... Ve geri kalan her şeyi unutturabilir.

Doğum günü yaklaşıyor. Fena halde panik olmuş durumdayım. Ne yapacağım ben yaaa?!?

4 Ekim 2013 Cuma

Ruhunu kilitle


Hayat kıçını kaşırken iş arkadaşına yakalanman kadar acımasız.

İş arkadaşım? Uzun biraz burası, yapabildiğimce anlatacağım ama. Annemden daha fazla para almayı kaldıramadığım zaman acil iş olaraktan bir fabrikadayım, bildiğin işçi yani. Basit bir işim var her şey otomatiğe bağlıyor bir yerden sonra. Tek istedikleri hızlı olman. Hepsi bu. Grafiker değilim yani olmam gerektiği gibi. Bu içimde kapatamadığım bir yara sanki. Yanlış anlaşılma olmasın hiç bir işi küçümsemem. İyi bir çöpçü bile olurum, yani dert değil benim için. Her işi yapabilirim ciddi anlamda. Mesele şu ki lisede 3 yıl üniversitede 4 yıl tasarım eğitimi alıyorsun sonra iş bulamıyorsun. İşte canımı acıtan şey bu. Sürekli aklıma takılıyor, sonucu kendimin beceriksizliğine bağlıyorum. Sanırım birazda kaldıramıyorum bunca şeyden sonra başarısız olmayı.

Birazda korku başladı artık, bu kadar fabrikada işi öğrendikten sonra yeniden başka bir işe başlamak korkutuyor. Her yerde bir eğitim zamanı olacak, işe alınmama gibi durumum olacak. Her şey olabilecek şeylerde ve baştan başlamaya sanırım cesaretim ya da gücümde kalmadı. Belki bayramdan sonra bir yerlere bakarım. Bilmiyorum.

İşten kalan zamanlar evde geçiyor. Gerçi işim gereği bolca tatilim var ama ciddi anlamda uykusuzluk ve yorgunlukta var. Dahası hiç kendime vakit ayıramıyorum. Kitap okuyamıyorum, film izleyemiyorum en basit hali ile bulmaca bile çözemiyorum. Her şey o kadar hızlı ki yakalayamıyorum. Gerçekten yaşadığımı hissettiğim zamanlar ya Okyanus ile ya da Damla ile konuşuyor oluyorum. Geri kalan zamanlar ruhumu bir yere hapsetmişim gibi. Vücudum kontrolü ele alıyor, söylenen şeyleri yapıyor ve o kadar. Aslında iyi de yapıyor, düşünmüyorum, hissetmiyorum sadece yapıyorum işte. 

Bir gün işten çıktım sabah. Durakta beklerken bir teyze geldi. Bana gelinini anlatmaya başladı, kanserden öldüğünü falan. Oğlunu da anlattı. Adın ne senin dedi aklıma ilk olarak Okyanus geldi sonra hatırlayabildim gerçek adımı Efsun dedim.  Çalışıyor musun diye sordu evet dedim. Sonra anlatmayı bıraktı muhtemelen çalışıyor olmam oğluna alması için uygun aday konumundan çıkardı beni. Bir kaç kişiden sonra uygun bir aday daha geldi bu defa ona anlatmaya başladı her şeyi ama ona adından önce yaşını sordu sonra da sen oğlumdan büyüksün almam seni dedi. Kız sadece güldü geçti. He kadından kurtulamadım benimle hastaneye kadar geldi.

Şimdilik bu kadar. Bütün gece çalıştım ve uyumam gerek ama yapabilir miyim bilmiyorum. Okyanus ile konuşmak istiyorum, O'na yeterince vakit ayıramıyorum biliyorum ve onu çok özlüyorum...