2 Haziran 2011 Perşembe

Bu da bir deneyim işte ama siz denemeyin

Her zamanki günlerden aksine bugün erkenden kalktım sebepsiz yere. Yeni bir kabusla uyandım işte alışmışım artık kabus başlayınca kendimi uyandırmaya çalışıyorum ya da kaçmaya. Neyse kalktıktan sonra Işık'ın üzgün olduğunu farkettim birazda dalgın bir şeyler yaptı falan sonra yangın merdivenine çağırdı beni. Sevgi gitmiş Bursa'ya işler onları için epey karıştı hala anlayamadığım ya da burda anlatmak istemediğim şeyler var ama artık Işık üzülmesin istiyorum ya. O üzüldükçe ben daha da kötü oluyorum sankim... Konuşma bitince odaya geldik o sınavına çalıştı bende ona kahvaltı için tost falan getirdim. Sonra o gitti... Bir daha da görmedim işte gelmeyecek bu gece yine sebebini anlatmayacağım.

Ondan sonra ben hazırlanıp okula gittim. Son sınavlarım var şu ara yarın 2 tane var aslında biri fizik diğeri B.Ö. ama fiziğe giresim yok zira kalacağım yine ondan kararsızım. Sabahın 10'nda kalkmak işime gelmiyorda pek. Neyse ya atlamışım gene. İngilizce sınavına girdik bugün hoca 30 dk dedi 25 dkda topladı kağıtları gitti. Zaten toplamasam da bi halt yapamazdım ya ben. Sonra Yasin'in mezuniyet töreni vardı ona gittik. Şimdi oraya dair görüşlerimi yazmadan önce özellikle vurgulamak isterimki ben tören falan istemiyorum!

Bütün kızlar güzellik yarışmasına gitmeden önce makyaj kutuların içine düşmüş gibi boyalılar. Hepsinin saç modeli iki kısma ayrılmış vaziyette. Bir grup ya saçlarına tamamen maşa yaptırıp böyle hepsi tam yapmacık kıvır kıvır. Dalgalı desen o da değil. Diğer grupta saçlar düz ancak kahkül kısmında ufak bir üste doğru kıvırma var ve o kısım kepten fırlıyor. Baktığınız her yerde cüppeli insanlar. Her gördüğünüze aaa şunu tanıyorum diye atlayabiliyorsunuz ama yüzünü görünce değişiyor iş; cüppenin içinde insan bu kadar mı kaybolur?! Ailelere yazık. Ufacık çocuklara da yazık. Tüm sülale geliyor şu günde onca masrafa öğrencinin eline verilen diploma bile değil sarılıp sarmalanmış teşekkür yazısı üstüne de bir kurdele! Mezun arkadaşlarımız sanki gösteriye çıkmış biri gibi ya da ünlü gibi her önüne gelen onunla fotoğraf çektirmek için yarışa giriyor. Mezunumuzun ise en büyük mutluluğu gördüğü çiçek, böcek, ağaç ve kalan doğal şeylerle fotoğraf çektirmek gibi bir şey. Zira her baktığım bir şeye yapışmıştı. İnsan selinin arasında kimin eli kimin neresinde belli değil. Yankesici olsan o gün köşeyi dönersin yani o derece kalabalık. Herkesi bir salona tıktılar havalandırma sistemi yok, boğularak ölmek için mükemmel bir ortam! Yine de herşeye rağmen İboy, Ram ve Yasin ile yaşanılması gereken bir gündü, değdi... He birde mezuniyet töreni istemediğimi söylemişmiydim? (Sanki bu okuldan mezun olabileceğim de...)

Miray ile konuştuk bugün. 50 dk civarında falan. Sanki varya ilk kez konuşuyormuşuz gibi söyledim. Yok biz aslında her gün konuşuyoruz da bugün ilk kez daha önce söylemediği kelimeleri kullandı ondan yani bugün özel. Bir de ben ona ''Hayatım'' diye seslenince o ''Efendim hayatım'' diyo o zaman o kadar içten söylüyor ki sürekli hayatım diye seslenesim geliyor yani. Onunla telefonda susmak bile güzel derdim de bu çok mümkün değil bir kaç saniye sonrasında mutlaka hiç bişi yapamazsak birbirimize seslenmiş oluyoruz. Bazen küçük bir çocuk gibi oluyor o anları da çok seviyorum. Şimdi farkettim de benim Miray'da sevmediğim hiç bir şey yok ki? Yoksa var mı? Hmm düşüneyim bunu ben. Çok seviyorum ben onu ya. Sahiplenmesini, kıskanmasını, içtenliğini, sadakatini ve saflığını. Öylesine saf duyguları varki kıyamıyorum ona hiç.Üzülmesin o hep mutlu olsun istiyorum. Her zaman biz hayal kuralım o hayali paylaşalım... Umarım hiç bir terslik olmaz ve ben haftaya istanbula gidebilirim... Nefret ettiğim şehre çok sevdiğim insana gidebilirim...

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Yaz yaz hiç çekinme canııım ne gerek var? aramızda yabancı mı var sanki?