18 Haziran 2011 Cumartesi

Bir hayal kursam gerçek olsa yanında olsam...

Bir başka zaman geldi ki sen Can oldun bana... Belki daha da fazla 'canım' oldun... Herkes için sıradanlaşmış bu kelimenin kesin anlamında hayat buldun...

Yine yeniden ve daima özlemle...

Miray'dan ayrı kaldığım bu 3. gün ve şimdiden zaman geçmek bilmiyor. Lanet zaman... Daha 3 gün mü olmuş sadece? daha fazla olmalıydı mesela tatil bitmiş okul başlamış ve ben yeniden özgürlüğüme kavuşmuş olmalıydım. Tabii bunun yanında özgürlüğümün getirdiği seyehat kısmı da var; İstanbula gitmeli sevdiğime kavuşmalıydım. Böylesi özlem duyup boşluğa düştüğümü hatırlamıyorum. Nerde nasıl hangi ara bağlandım bilmiyorum söylediği her kelime, her cümle, her bakışı, hareketini hepsini özlüyorum. Öyle alışmışım ki geçen zamanda insanlara bakıp onu görmeye çalışıyorum. Kimse ona benzemiyor ama her şey onu hatırlatıyor...
Biliyorum çok özledim ama güçlü olmam gerek bunu biraz kendime saklamalıyım. Ona her özledim dediğimde sanki üzülüyor hatta sankisi yok, üzülüyor biliyorum. Keşke elimden gelse de yanına gitsem orda yaşasam onunla yaşasam uzaktan da olsa her an görsem onu. Neyse cümlemin bu kısmında biraz dikkatli olmalıyım. Söylemişmiydim Miray artık burayı biliyor ve o da blog yazmaya başladı :)) genelde kendi dünyasını, duygularını, hissettiklerini ve özellikle öfkesini pek anlatmıyor. Daha doğrusu benim dışımda olan neredeyse hiç bir şeyi anlatmıyor bana. Bundan dolayı açtığı blog çok işime yarayacak gibi zira onun hakkında her şeyi bilmek istiyorum. Neyi sever, neyi sevmez? hangi olaya nasıl tepki verir? bunun gibi ona dair herşeyi bilmek istiyorum...

Immm başka başka. Staj işlerim bitti ve ben ciddi ciddi bu pazartesi Ankarada sanayi bölgesi denilebilecek bir yerde şimdiden cani gözü ile baktığım patronumun emrinde staja başlıyorum. İnsan hiç mi gülümsemez? patron resmen kartal bakışlı bir şey tek bir gülücük göremedim şimdiye kadar, hayır bana bir şey beklediğim yok ama mahkeme duvarı gibi bir suratla bir ay geçer mi ya? umarım beni ayak işlerine falan verirlerde o adamı görmem. Umarım yani o derece çaycı olasım var şu ara. Damla'nın patronu melek gibi adam ne yormak geçiyor aklından ne de başka bir şey adamın tipi müsait bi kere işe. İnsan suratsız surat görünce korkuyo gıcık oluyo benim patron aynı öyle. Hayır kötü adam tipide yok ama her dakika annesine küfrediliyor gibi nefretle bakmasa daha iyi olur yani. Neyse patrondan şanssızım şu günlerde. Dualarım ise bambaşka. Tek düşünebildiğim staj aklımı oyalarsa zaman çabuk geçer ve ben sevdiğimin yanına giderim...

Bir başka olay nöbetçi yurt... Lan ben bu yurdun ta...Bizim odalarımızda ne güzel priz vardı burdaki tek priz katta bulunan sıradan bir priz ve tüm odalar elektriği ordan çalıyor. Ordan çalmak için zaten ben 13 mt'lik bi kablo kullanıyorum ve kızlar o kabloyu çekince çıldırıyorum ben. Çünkü kimse elleşmesin diye oraya birde normal 3'lü priz takmışım. Bi elleşmeyin ya. Bi rahat bırakın ben aşkımla konuşayım doya doya ama yok her 5 dakikada bir o kablo oynamazsa milletin içi rahat etmez... Neyse sinir yaptı bu bende. Zaten dudağımın üstünde sivilcem çıktı canımı acıtıyo. Lan sivilcemi bile sever oldum he zira Miray'ında çıkmıştı aşk işte ota b.ka her şeye seviniyorum. Yüzümde bir gülümseme her saniye aklımda aşkım. O gülümsemeyle aynada kendimi görünce iğreniyorum o derece salakça ama olsun seviyorum yaa çok seviyorum...

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Yaz yaz hiç çekinme canııım ne gerek var? aramızda yabancı mı var sanki?