12 Haziran 2011 Pazar

Bir İstanbul masalı

Nefret ettim bu şehirden, şehirdekine aşık olana kadar...

Geldim istanbula Işık'ın ailesi ile tanıştım. Onlarda kahvaltı ettik. Sonrasında vakit boş geçti. Ailesini sevdim ama. Ordan çekilen türlü yol işkenceleri sonrasında sırtımda eşek ölüsü gibi bir çantayla Taksim'e geldik. Önce Burger'in önünde bekledik abimi sonra geldi o elinde kedi ile. O bizi bi cafeye götürdü. Orda oturup tabuu falan oynadık. Sonra Miray geldi. Çokta çabalamadan abimden izin alarak onu karşılamak için çıktım cafeden zira o gittiğimiz yeri bilmiyordu. Gelirken onu tanımam hiç zor olmadı. Tavırları hareketleri hiç bir şeyinde yabancılık yoktu. İlk anlar çok yakın davranmadı gerçi ama uzakta davranmadı. Yağmur çiselerken aldım onu cafeye yürüdük. Takıntılı olduğu kadar kısa değildi bile. Neyse hiç bir şey umurumda değildi onun yanındaydım mutluydum, huzurluydum, sevdiğimin bir kez daha farkına vardım sanki. Her hareketinde bir kez daha bağlanıyordum ona. O kadar doğal o kadar tatlıydı ki hiç bitmesin istedim o anların sonu gelmesin... Yüzükleri taktık bugün sözlendik yani. Çok mutluydum ben her anında o gidene kadar... Eve gitmesi gerekti kalamadı bizimle. Gidince sanki garip oldu anlamsızlaştı bir şeyler. Saniyesinde özledim onu. Yanında olmak istedim yine. Bugün yine görüşeceğiz azıcıkta olsa görsem yeter onu. Yanında uslu da durabilirim sadece göreyim yeter diyorum...

Abim fal baktı bu gece. Garip bir hüzün kapladı içimi nedense. Canımı acıttı bir şeyler... Çok seviyorum ben Miray'ı Allah'ım bizi birbirimize nasip eylesin inşallah...

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Yaz yaz hiç çekinme canııım ne gerek var? aramızda yabancı mı var sanki?