27 Mayıs 2012 Pazar

Ütopyalar güzeldir

Düşten de mor bir aşkı yaşadın da gittin yar, bir gittin ki sus oldu pusa büründü hisar...

Sakinim. Sakinim. Sakinim. Tamam aslında değilim ama sakin olmaya çalışıyorum. Çünkü sınıfımda muhteşem zekaya sahip iki kız var. Hoca bunlara not vermiş kırtasiyeye kaydedip sınıfınıza haber verin diye. Bu iki muhteşem kız kimseye bir şey söylemedi. Sınıfın yarısı notlardan habersiz, bende dün öğrendim ve sınav yarın! İboy kızların kim olduğunu söylemiyor ama nasılsa yarın öğreneceğim.

Sınav dönemlerinde kahveye saran kızları hiç anlamam. Ya da anlamazdım. O kızlardan iki tanesinin oda arkadaşım olduğu gerçeği, odada kahve kokusu duydukça benimde istememe engel olmadı. Çukulatalı neskafe içilmeli bence. Günde üç öğün iyidir güzeldir. Dengesizim biraz aslında kokuyu duyana kadar istemiyorum aslında. Sonra kokuyu alıyorum ve kahve yapıyorum sonra içerken sıkılıyorum ondan. Yarıya gelmiş bardak kıyıda köşede soğumaya mahkum kalıyor. İlişkilerimde de böyleyim galiba sahip olana kadar deli divane, benim olunca yarım kalıyor bir şeyler.

Ütopyalar güzeldir'i dinliyorum kaç gündür. Ben böyle yeni bir şeyler bulunca özellikle onları sevince bıkıncaya kadar dinliyorum. Mesela iki gündür yenilmezler filmini de tekrar tekrar izliyorum. Sonra ordaki kahramanların diğer filmlerini indirmeye çalışıyorum tabii ki bunu yurdun internetinden yapıyorum yoksa benim kotam bana girerdi herhalde. Sonra üzerine daha iyi bir kitap bulamadığım için bilgisayarım kapalı oldukça Alaycı kuş'u okuyorum. Bir de tıkınma merasimlerim var ama onları tek tek yazmaya gerek yok. Ama şu ara müzik dinlemek açık ara önde gidiyordu filme kadar tabii.

Bu arada okuldan bardak çaldım. Kimsenin uğramadığı bir sınıfta ve yıllardır kimsenin kullanmadığı bir dolapta üzerinde Ninja Kaplumbağalardan Rafael'in olduğu bir bardak buldum. Küçükkene çok izlerdim bunu da gerçi evde hala izlediklerimden. Elindeki Sai bıçaklarından dolayı pek severim kendini. Tamam kendini değil sadece elindeki bıçakları seviyorum. Neyse işte elimde tüm gün dolandırdım o bardağı, yemeğe gittiğimizde bizimle birlikte geldi. Pes oynarken bizimleydi. Yolda yürürken de bizimleydi. Bir yerde unutmadığım için şanslıyımda bence. İşte öyle yaptığım kötü bir şeydi belki. Zaten bardağı da hiç kullanacağımı sanmıyorum içinde mürekkep olduğuna inanmak istediğim siyahlık var (dolma kalem vardı da içinde) Neyse işte pişman değilim. Bu arada doğum günümde Sai istesem biri bana alırmı ki? Ondan önce bulabilir mi konusu var tabii de...

Bu yıl yaz okuluna kalacağım neredeyse kesinleşti. Bu içimde tarif edemediğim bir his yarattı. Belki sadece ilk defa kalacağım içindir. Belki yazın Ankara çekilmez olacağı içindir. Belki de annemin yanında daha az vakit geçirmek demek olacağı içindir. Bilmiyorum her zamanki gibi. Farkettim de ne çok şey bilmiyorum ben böyle. Bildiklerim ise pekte işe yarar şeyler değiller.

Günlerdir yazmadığımın farkındayım. Yazmak istediğim pek çok şey olduğu halde. Aslında dersten kaçma bahanem olman gerekiyordu sevgili blog ama olmadı. Çünkü sürekli onu ve saplantılı aşkımı yazmak istemedim. Evet yine aklımdaydı. Yine hatırladım. Gittim bir güzel ağladım. Ve milyonuncu kez tekrar karar alıp unutmaya karar verdim. Ne dersin bu defa başarabilir miyim?

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Yaz yaz hiç çekinme canııım ne gerek var? aramızda yabancı mı var sanki?