Yazıyı Linkini ekleyeceğim başka bir yerde okudum paylaşayım dedim...
benim babam asabi bir adamdı. daha doğrusu, asabi olmak, babamın default haliydi. sürekli gergin, sürekli bir şeylere bağırıp çağıran, her şeyden kızacak bir sebep bulabilen. babaannemin anlattığına göre küçüklüğünde hiç öyle değilmiş aslında, gayet halim selim, sakin bi gençmiş. askerliğini yaparken verem olmuş, ölümden dönmüş, derken karakteri de etkilenmiş, böyle tahammülsüz ve asabi olmuş.
her neyse. babamın o kadar saçma sapan şeylere, o kadar saçma sapan bir şekilde kızdığını, bağırıp çağırdığını hatırlıyorum ki bazen, gülesim geliyor aklıma geldikçe. ama bu bizim evin de standart haliydi. babamın ne zaman neye kızacağını tahmin edemezdik. dövmezdi, ama dövmekten beter ederdi. tabi ki en çok annem çekerdi kahrını. yıllarca kavga ettiler, bir türlü boşanamadılar.
büyük ablam, ki genelde en çok en büyük çocuklar ezilir, her neyse, evet büyük ablam evlenecekti, düğününe bir iki gün kala, evde bir sürahiyi düşürüp kırdığı için babamın bağırıp çağırmalarını, ettiği hakaretleri hatırlıyorum mesela. 22 yaşında genç bir kız, düğününe bir iki gün var, ve bir sürahiyi elinden düşürüp kırdığı için babasından binbir çeşit hakaret işitiyor, ne sakarlığı kalıyor, ne beceriksizliği.
ve hiç sesini çıkarmıyor. çıkaramıyor. öylece susuyor. zaten yapı olarak da çok sessiz, tek kelimeyle, ezik bir kız. pusup oturuyor. zaten ilk karşısına çıkan talibiyle evlenmesinin sebebi de bu evde kalma korkusu. o hakaretleri sineye çekiyor, öylece duruyor.
ve evlendi gitti ablam. kocası da huysuz ve asabi bir adam çıktı. yıllardır onun kahrını çekiyor. iki çocuğu var, boşanmak da zor geliyor o yüzden.
ve ablam susmaya devam ediyor. susmayı öğrenmiş çünkü. susmayı öğrenmek zorunda kalmış çünkü.
ablam evlendi gitti, derken, ben 16 yaşıma geldim o sıralar, lise ikideyim. bir gün, bir arkadaşımın yanında, yine saçma sapan bir sebepten dolayı beni azarlıyor babam, hakaretler ediyor. normalde muhtemelen kafama takmayacağım bir azar, arkadaşımın yanında yapılınca, kanıma dokunuyor, başkasının yanında aşağılanmayı hazmedemiyorum, zaten biriktirmişim, daha fazla tahammül edemiyorum. bir gece vakti, kapıyı çarpıp çıkıyorum evden. sağda solda sürtüyorum birkaç gün. derken annem beni buluyor bir şekilde, yalvarıp yakarıyor, eve dönüyorum.
döndüğüm zaman, ciddi bir kavga etmeyi beklerken, babamı oldukça değişmiş buluyorum. çok sessizleşmiş, ve acaip yumuşak davranıyor bana. anladım ki, inanılmaz kırılmış. çok şaşırdığımı hatırlıyorum. öyle koymuş ki babama kapıyı çarpıp çıkmam, günlerce hazmedememiş.
babam o günden sonra bana bir kere bile bağırmadı. ve hızla değişmeye başladı. annemin de psikolojisinin içine ettiğinin, iyiden iyiye hasta ettiğinin farkına varmasının da etkisi oldu tabi bunda. yıllarca uykusuzluk çekti kadın, binbir çeşit antidepresan kullandı, uyku problemleri hala devam ediyor.
annem de 7 kardeşin en büyüğü, ilkokulu bitirince okuldan almışlar, çok istiyormuş okumayı, bırakmamışlar, ağlaya ağlaya koparmışlar okulundan, kardeşlerine bakması için, annesine yardım etmesi için. dayılarımın altını temizlermiş, daha 13 14 yaşlarında bir çocukken. onların yemeğini hazırlarmış, okullarına gitmeden önce. çünkü onlar okumalıymış, büyük adamlar olmalıymış. çünkü onlar erkekmiş.
annem de karşısına çıkan ilk talibiyle evlenmiş, evden kurtulabilmek için. içine edilmiş hayatının biraz daha çekilir hale gelmesi için. ama ne fayda tabi.
her neyse, babama döneyim. dediğim gibi, benim evden kaçma girişimimin akabinde, inanılmaz bir değişim geçirdi babam, hala şaşırtıcı buluyorum 50 yaşından sonra geçirdiği bu değişimi. resmen bir aydınlanma yaşadı. ve bu aydınlanmayı tetikleyen, benim evden kaçmam oldu.
ben daha çocukken kapıyı çarpıp evden kaçabildim, çünkü erkektim. çünkü kendi hayatımı kurmaya hakkım vardı, çünkü zillete tahammül etmemeye hakkım vardı, çünkü sesimi çıkarmaya hakkım vardı, ama ablamın yoktu, çünkü erkek değildi. ablam koca genç kız iken evden kaçmadı, çünkü kaçamazdı. çünkü ''türk kızı'' kolay kolay evden kaçamaz.
''saklanandır.
'tarihtir ve yazılmıştır; bu topraklarda evden kaçan kız çocuğuna rastlanmamıştır. bu ülkenin bütün kız çocuklarına, nurdan gürbilek'in ev ödevi adlı o nefis kitabının kapağında yer alan elif naci'nin o güzelim 'kapı arkasına saklanan kız'ı olmak düşmüştür. çünkü kadının varoluşu, etrafını çepeçevre kuşatan erkeklerin tahakkümüyle yoğrulur. yağmurdan kaçar doluya tutulur, babasından kaçar, sevgilisine yakalanır, kocasına yakalanır. ve tahammül eder, sesini çıkarmaz, susar, susar, sonra biraz daha susar. kana kana susar, bir yudum bile sesini çıkaramaz kolay kolay.
babam yıllar içinde, geçmişiyle yüzleşti, yüzleştikçe utandı, utandıkça hassaslaştı. öyle ki, yıllar sonra bir gün, bana telefonda ''ben size iyi bir baba olamadım, size bağırıp çağırmalarım aklıma geldikçe kahroluyorum, hakkınızı helal edin'' diye ağlamaya başladı, beni de ağlattı.
ve babam, ablamın kocası karşısındaki ezikliğini, sesini çıkaramamasını gördükçe öylesine kahroluyor ki şimdi, öylesine acı çekiyor, öylesine çaresiz hissediyor ki kendini... ablamı böyle sesini çıkaramayan bir insan haline getirenin kendisi olduğunu biliyor çünkü. ve şimdi hissettiği suçluluğun ağırlığıyla yalvarıyor, kızım boşan bırak o adamı gel diyor, evim senindir diyor, başımın tacısın diyor, tahammül etme diyor. ama yapamıyor ablam, çocuklarını düşünüyor, geleceğini düşünüyor, yapamıyor. isyan etmeyi, tahammül etmemeyi, kapıyı çarpıp çıkmayı tahayyül bile edemiyor, beceremiyor, korkuyor, susuyor. ve sustukça ezilmeye de devam ediyor. dediğim gibi, sesini çıkarmayı tahayyül bile edemiyor. sesini çıkarabileceğini bile bilmiyor.
çünkü kadının sesini çıkarması ayıptır, günahtır, beklenmedik olandır. kadına güçlü olmak yakışmaz. sesini çıkarmaya, hakkını aramaya kalkışırsa, maazallah feminist ahlaksızlıklara bulaşırsa, toplumun dengesi bozulur, ve toplum bundan hoşlanmaz. devlet de hoşlanmaz, devlet toplumu korumak ister, aileyi korumak ister. ailenin korunması için de kadının susması gerekir. türlü çeşit hakarete, dayağa, maddi manevi şiddete tahammül etmesi gerekir. sesini çıkarabileceğini öğrenmemesi gerekir. çünkü ancak bu sayede, bu ülkede her gün ortalama 3 kadın erkekler tarafından öldürülebilir ve hayat hiçbir şey olmamış gibi devam edebilir.
benim ablam da susuyor. ve evet, benim ablam, bir türk kızı. size ufak bir hikaye anlattım, bu ülkedeki milyonlarca kadının aşağı yukarı benzerlerini paylaştığı bir hikaye. şimdi kaldığınız yerden saçma sapan genellemelerinize devam edebilirsiniz, çünkü buna hakkınız var, çünkü erkeksiniz.
her neyse. babamın o kadar saçma sapan şeylere, o kadar saçma sapan bir şekilde kızdığını, bağırıp çağırdığını hatırlıyorum ki bazen, gülesim geliyor aklıma geldikçe. ama bu bizim evin de standart haliydi. babamın ne zaman neye kızacağını tahmin edemezdik. dövmezdi, ama dövmekten beter ederdi. tabi ki en çok annem çekerdi kahrını. yıllarca kavga ettiler, bir türlü boşanamadılar.
büyük ablam, ki genelde en çok en büyük çocuklar ezilir, her neyse, evet büyük ablam evlenecekti, düğününe bir iki gün kala, evde bir sürahiyi düşürüp kırdığı için babamın bağırıp çağırmalarını, ettiği hakaretleri hatırlıyorum mesela. 22 yaşında genç bir kız, düğününe bir iki gün var, ve bir sürahiyi elinden düşürüp kırdığı için babasından binbir çeşit hakaret işitiyor, ne sakarlığı kalıyor, ne beceriksizliği.
ve hiç sesini çıkarmıyor. çıkaramıyor. öylece susuyor. zaten yapı olarak da çok sessiz, tek kelimeyle, ezik bir kız. pusup oturuyor. zaten ilk karşısına çıkan talibiyle evlenmesinin sebebi de bu evde kalma korkusu. o hakaretleri sineye çekiyor, öylece duruyor.
ve evlendi gitti ablam. kocası da huysuz ve asabi bir adam çıktı. yıllardır onun kahrını çekiyor. iki çocuğu var, boşanmak da zor geliyor o yüzden.
ve ablam susmaya devam ediyor. susmayı öğrenmiş çünkü. susmayı öğrenmek zorunda kalmış çünkü.
ablam evlendi gitti, derken, ben 16 yaşıma geldim o sıralar, lise ikideyim. bir gün, bir arkadaşımın yanında, yine saçma sapan bir sebepten dolayı beni azarlıyor babam, hakaretler ediyor. normalde muhtemelen kafama takmayacağım bir azar, arkadaşımın yanında yapılınca, kanıma dokunuyor, başkasının yanında aşağılanmayı hazmedemiyorum, zaten biriktirmişim, daha fazla tahammül edemiyorum. bir gece vakti, kapıyı çarpıp çıkıyorum evden. sağda solda sürtüyorum birkaç gün. derken annem beni buluyor bir şekilde, yalvarıp yakarıyor, eve dönüyorum.
döndüğüm zaman, ciddi bir kavga etmeyi beklerken, babamı oldukça değişmiş buluyorum. çok sessizleşmiş, ve acaip yumuşak davranıyor bana. anladım ki, inanılmaz kırılmış. çok şaşırdığımı hatırlıyorum. öyle koymuş ki babama kapıyı çarpıp çıkmam, günlerce hazmedememiş.
babam o günden sonra bana bir kere bile bağırmadı. ve hızla değişmeye başladı. annemin de psikolojisinin içine ettiğinin, iyiden iyiye hasta ettiğinin farkına varmasının da etkisi oldu tabi bunda. yıllarca uykusuzluk çekti kadın, binbir çeşit antidepresan kullandı, uyku problemleri hala devam ediyor.
annem de 7 kardeşin en büyüğü, ilkokulu bitirince okuldan almışlar, çok istiyormuş okumayı, bırakmamışlar, ağlaya ağlaya koparmışlar okulundan, kardeşlerine bakması için, annesine yardım etmesi için. dayılarımın altını temizlermiş, daha 13 14 yaşlarında bir çocukken. onların yemeğini hazırlarmış, okullarına gitmeden önce. çünkü onlar okumalıymış, büyük adamlar olmalıymış. çünkü onlar erkekmiş.
annem de karşısına çıkan ilk talibiyle evlenmiş, evden kurtulabilmek için. içine edilmiş hayatının biraz daha çekilir hale gelmesi için. ama ne fayda tabi.
her neyse, babama döneyim. dediğim gibi, benim evden kaçma girişimimin akabinde, inanılmaz bir değişim geçirdi babam, hala şaşırtıcı buluyorum 50 yaşından sonra geçirdiği bu değişimi. resmen bir aydınlanma yaşadı. ve bu aydınlanmayı tetikleyen, benim evden kaçmam oldu.
ben daha çocukken kapıyı çarpıp evden kaçabildim, çünkü erkektim. çünkü kendi hayatımı kurmaya hakkım vardı, çünkü zillete tahammül etmemeye hakkım vardı, çünkü sesimi çıkarmaya hakkım vardı, ama ablamın yoktu, çünkü erkek değildi. ablam koca genç kız iken evden kaçmadı, çünkü kaçamazdı. çünkü ''türk kızı'' kolay kolay evden kaçamaz.
''saklanandır.
'tarihtir ve yazılmıştır; bu topraklarda evden kaçan kız çocuğuna rastlanmamıştır. bu ülkenin bütün kız çocuklarına, nurdan gürbilek'in ev ödevi adlı o nefis kitabının kapağında yer alan elif naci'nin o güzelim 'kapı arkasına saklanan kız'ı olmak düşmüştür. çünkü kadının varoluşu, etrafını çepeçevre kuşatan erkeklerin tahakkümüyle yoğrulur. yağmurdan kaçar doluya tutulur, babasından kaçar, sevgilisine yakalanır, kocasına yakalanır. ve tahammül eder, sesini çıkarmaz, susar, susar, sonra biraz daha susar. kana kana susar, bir yudum bile sesini çıkaramaz kolay kolay.
babam yıllar içinde, geçmişiyle yüzleşti, yüzleştikçe utandı, utandıkça hassaslaştı. öyle ki, yıllar sonra bir gün, bana telefonda ''ben size iyi bir baba olamadım, size bağırıp çağırmalarım aklıma geldikçe kahroluyorum, hakkınızı helal edin'' diye ağlamaya başladı, beni de ağlattı.
ve babam, ablamın kocası karşısındaki ezikliğini, sesini çıkaramamasını gördükçe öylesine kahroluyor ki şimdi, öylesine acı çekiyor, öylesine çaresiz hissediyor ki kendini... ablamı böyle sesini çıkaramayan bir insan haline getirenin kendisi olduğunu biliyor çünkü. ve şimdi hissettiği suçluluğun ağırlığıyla yalvarıyor, kızım boşan bırak o adamı gel diyor, evim senindir diyor, başımın tacısın diyor, tahammül etme diyor. ama yapamıyor ablam, çocuklarını düşünüyor, geleceğini düşünüyor, yapamıyor. isyan etmeyi, tahammül etmemeyi, kapıyı çarpıp çıkmayı tahayyül bile edemiyor, beceremiyor, korkuyor, susuyor. ve sustukça ezilmeye de devam ediyor. dediğim gibi, sesini çıkarmayı tahayyül bile edemiyor. sesini çıkarabileceğini bile bilmiyor.
çünkü kadının sesini çıkarması ayıptır, günahtır, beklenmedik olandır. kadına güçlü olmak yakışmaz. sesini çıkarmaya, hakkını aramaya kalkışırsa, maazallah feminist ahlaksızlıklara bulaşırsa, toplumun dengesi bozulur, ve toplum bundan hoşlanmaz. devlet de hoşlanmaz, devlet toplumu korumak ister, aileyi korumak ister. ailenin korunması için de kadının susması gerekir. türlü çeşit hakarete, dayağa, maddi manevi şiddete tahammül etmesi gerekir. sesini çıkarabileceğini öğrenmemesi gerekir. çünkü ancak bu sayede, bu ülkede her gün ortalama 3 kadın erkekler tarafından öldürülebilir ve hayat hiçbir şey olmamış gibi devam edebilir.
benim ablam da susuyor. ve evet, benim ablam, bir türk kızı. size ufak bir hikaye anlattım, bu ülkedeki milyonlarca kadının aşağı yukarı benzerlerini paylaştığı bir hikaye. şimdi kaldığınız yerden saçma sapan genellemelerinize devam edebilirsiniz, çünkü buna hakkınız var, çünkü erkeksiniz.
siminya paylaştı face de orda okudum bende Türkiyedeki çoğu kadının durumunu anlatan ufak bir hikaye ve daha neler oluyor insan donup kalıyor :/
YanıtlaSilBende ondan görüp çaldım ya facesi mi var onun bilmiyodum :)
YanıtlaSilevet :)
YanıtlaSilBakmalı o zaman :))
YanıtlaSilhttp/www.facebook.com/siminya bak bakalım :)
YanıtlaSilBuldum ya :)
YanıtlaSilsağol :))))
YanıtlaSilrica ederim :)
YanıtlaSilNeden formspringi kapattın
YanıtlaSilya bana kalsa ben face i de kapatıcam bilgisayarla fazla zaman harcamak istemiyorum zaman kaybı bence yeterince pc başındayım zaten seni ve siminyayı okumak için giriyorum nete çoğunlukla :)kafam götürmüyo anlayacağın :)
YanıtlaSilHmm pekii.
YanıtlaSil:)nasılsın bu arada umarım daha iyisindir
YanıtlaSilAynıyım hala. Peki sen?
YanıtlaSilidare eder işte monoton hayat devam ediyor:/yazı özledim geçse zaman bir an önce gelse yaz artık:/Atlatacaksın efsun derinlerde bir yerlerde kalacak acısı elbet arada gelip yoklayacak seni yıllar sonra olsa bile yani bende öyle oldu umarım sende olmaz ama olsa bile yandan bir gülümseme çekip hayatına mutlu mesut devam edeceksin buna emin olabilirsin ama sabret zamanla olacak birşey bu :)
YanıtlaSilYazmı burda kar yağıyor :) Hangi yazdan bahsediyoruz
YanıtlaSilkar mıı? bu sene bir kere yağdı ve hemen eridi bir daha da yağacağını hiç sanmıyorum :))bizim buralar 2,3gün önce bahar mevsimi gibiydi şimdi yağmur yağıyor tabi ama soğuk yok öyle ege bölgesini seviyorum bu yüzden kış mevsiminden fazla birşey anlamıyorsun ama olsun kasvetli kışı sevmiyorum bitsin artık yaz gelsin :)
YanıtlaSilyazdım ama gelemdi mi off bu pc beni delirtiyo :/
YanıtlaSilSen nerdesin ki :) Yazı gelmişte ben uyumuştm ondan öyle oldu.
YanıtlaSilanladım uyudu heralde dedim ben izmire yakınım küçük kasaba gibi biryer güzel ama doğup büyüdüğüm yer seviyorum yani ama yakında ayrılacağız burdan denize daha yakın biryerler istiyorum yürüyerek gitmek istiyorum denize biz biraz uzağızda :)
YanıtlaSilHmm deniz... İzlemesi güzelde korkuyorum kendinden. girmem hiç öyle..
YanıtlaSildenizsiz yaşayamam denize girmeden hele hiçç :)))
YanıtlaSil:))
YanıtlaSilsiminyaya baktın mı face den :)sanırım arkadaş olarak eklemen gerekiyo yoksa göremiyosun duvarını diye hatırlıyorum
YanıtlaSil:))Baktım ekledim :))
YanıtlaSilAma o daha kabul etmemiş
YanıtlaSilgirmiyo birkaç gündür nete girer heralde akşam sabah ekler seni :)
YanıtlaSilEkler elbet acelem yok :)
YanıtlaSil:) iyi geceler
YanıtlaSilGünaydın :))
YanıtlaSil:)) günaydın
YanıtlaSil:))
YanıtlaSil