30 Eylül 2011 Cuma

Gözlerinle gülüyorsun bazen bana, hissediyorum ya o sıcaklığı bi daha seviyorum seni...

29 Eylül 2011 Perşembe

Ve son gün

Son gün geldiğinde giderken insan ardında neler bıraktığının farkında olmuyor...

Son günü anlatacağım biraz. Yazmaya vaktim olmadı ondan yazamadım. Sabah yine erkenden uyanıverdim işte, uyku düzenimi ne kadar bozduğumun farkında değilmişim ki. Saat 10 gibi evden çıkıp taksime gittim aşkımla buluşmak için. Yolda çikolata aldım ona en sevdiğinden yiyemedi orası ayrı tabii. Okula geçtik arkadaşlarının bazıları ile tanıştım. Normalde fazla kalmam öyle şeylerde kaçmak için yer ararım ama o gün hiç bir şey yapmadım yapamazdım da zaten, o çok mutluydu çok doğaldı arkadaşlarının yanında. Böylece onun bir diğer yönünü de gördüm en doğal hallerini yani. Bunu da bozmak istemedim öyle takıldık biraz oralarda. Sanırım dönüş yolunda dikkatsizlik ettim ve muhtemelen onlar anladı bizi bu eşşekliği nasıl telafi edebilirim hiç bir fikrim yok mesela. Dönüşte otobüsten inince yani sokaklarda yürüdük evli çiftler gibi kolkola dolaştık konuştuk bakındık. Evine gidecektik onun ama annem evde yoktu pes oynadık bizde. Yenildiğimi belirtmeme gerek duymuyorum. Sonra annem arayınca tekrar eve gittik annemi sadece kapıdan gördüm ama benden pek hıoşlanmadı sankim belki sadece rahatsız olduğu için böyledir. Artık ayrılık vakti iyice yaklaşıyordu beni yolda bi yere kadar götürecekti sadece. Dondurma aldık yolda erimeseydi çubuğunu saklardım ben onun. Bende Miray'a ait sadece yüzük var o da bize dair yani. Böyle ne bilim her şey bana onu hatırlatsın istiyorum, baktığım her şeyde ona dair bir şey bulmalıyım işte ondan çöp diye atılacak çikolata kabını bile saklıyorum ben... Tam beni bırakacağı son dakikada bir tanıdığını gördük bu da aramıza mesafe koymayı gerektirdi. Rahat rahat sarılmadan veda etmek oldukça kötü bir şey... Artık insanlar varlığımıza alışsınlar istiyorum sadece lezbiyeniz diye bize kötü kötü bakmasınlar mesela... 4 günün sonu da böyle geldi işte. Gitmeden Kurt'a çikolata verdim Ona versin diye. Benim aldığımı yiyememişti belki onu yer minik bir tebessüm olurdum. Ayrılmak o şehirden öyle zor geldi ki. Özleyeceğim bir sürü şey bıraktı bana kokusu gibi. Baktığım her yerde onu görüyorum sanki her insan ona benziyor... Orda nefes almak bile acı veriyordu. Ben bunu hiç yaşamadım diyemem ondan önceki dönüşümde çok acı vermişti. Ağlamadım bu kez üzülmesin diye. Kurt beni otobüse kadar bıraktı ağlayamadım yine tuttum kendimi, güçlü olmalıydım dimi. Otobüste hemen uyuyabilmek için uğraştım, böylece farkında olmadan uzaklaşacaktım aşkımın şehrinden. Hep uyanıp dursamda bir dua gibi düşündüğüm şeyler gerçek olmuştu işte gece olan hiç bir şeyin farkında değildim ki. Ankarada uyandım tamamen. Artık ağlamak için özgürdüm işte...

Okula gittim sabah erkenden. Yoldan gelip oraya gitmek daha beter etti beni. Okulda da lisedeki öğretmenim aradı Amerikadaki bir eğitimden bahsetti normalde çok cazip bir teklif olsa da ben Miray'dan uzak kalamazdım. O olmasa bile gitmezdim ki yine, gidemezdim. Hiç öyle gezme meraklısı değilim başka şehirler-ülkeler görüp yabancı dil öğrenme hevesim olmadı. Kariyer planlarımda olmadı hiç okulda kaybettiklerimden alışkınım yani böyle ben işte bunun için gitmezdim yine de. Benim işle ilgili tek hayalim bir cafemin olması ve orda insanları mutlu edecek küçük şeyleri başarabilmek. Geri kalan her hayalim Miray'la ilgili zaten.. Onlar benden haber bekliyorlar ben bunu Damla'ya nasıl söylerim bilmiyorum çünkü ben gitmeyince o da gitmeyecek...

26 Eylül 2011 Pazartesi

3. Gün İstanbul'da

Her şey bittiğinde olanları hatırlatsın diye kokular kalır geriye, Sen gece olunca yastığına sarılıp uyursun...

Bugün istanbulda 3. günüm. Pazar yani dün göremedim Miray'ı ama hep camdan görüştük. Aynı şehirdeyken ayrı kalmak pek acı verici. Bugünde sabah geldi yanıma 10'da girdi işte eve. Kurt hala uyuyordu biz odaya geçtik sonra o kalktı kahvaltı yaptık falan tüm gün her şey güzeldi. Özellikle hiç bir engel olmadan dilediğim gibi sarılmak başkaydı. O gittikten sonra da yatağı toplamak başka bi dertti. Ne kadar çok örtü koymuşlar yataga birini koyuyorum bitane daha çıkıyo altından. İşte öyle. O gidince ev çok boş geldi kurtta işe gitmişti zaten. Tüm gün birlikte olupta sonunda yanlız kalmak kötü tabii. Burayı da iyice benimsemişim benim evim gibi. Ama Miray'la konuşmalı böyle kutu gibi mini minnacık bi evimiz olsun bizim. Bi de kızımız olsun. Ben çocuk çok istiyorum mesela ama nasıl olacak bilmiyorum çünkü çocuk ona benzemeli ama ben doğurmalıyım. İşte böyle imkansızı da isterim. Şimdi çoook ayrıntı vermek isterim ama bugün bize özel kalmalı. Neysem. Eve gidince uyudu o ve ben şimdiden çok özledim sevgilimi oyyy yerim ya çooook seviyorum ben aşkımı.

Burda Zeyna'yı indirip duruyorum pc e bi baktım 8 GB bellek dolmuş. Kırtasiyeye gittim az önce bellek varmı dedim önce yok dedi sonra 2. el var dedi sordum 8 gb bi belleği 10 liraya aldım ya gayette çalışır durumda. Garip ama dimi :) Hadi gittim ben yarın son gün...

25 Eylül 2011 Pazar

İstanbul günlükleri

Seninleyken zaman ve diğer her şey anlamını yitiriyor, biliyor musun seni ne kadar sevdiğimi...?

Sonunda istanbula geldim katil ya da deli olmadan. Otobüsün her şehirde her durakta durması beni çıldırttı çünkü. İndim Kurt aldı beni eve gelmeden Miray'ların sokağından  geçelim onu göreyim diye epeyde uğraştı. Onun evini yaşadığı yeri görmek garipti. Onu herşeyden çok severken bilmiyordum nerde nasıl yaşadığını ya da sokağını. Balkonda gördüm onu babası evde olduğu için birde saat çok geç olduğu için çıkamazdı evden. Sorun değildi de bu ama o kadar yakınken sarılamamak azıcık acıtıyormuş. Fazla kalamazdım orda dikkat çekerdi zira, eve geldik. Sabah erkenden kalktım uyuyamadım çünkü heyecandan ne bilim ben 7 de kalkmayı hiç beklemiyordum pcde oyun falan oynadım 9 da Kurt'u kaldırdım kahvaltı için paşaya gittik onun annesiyle beraber. Miray direk oraya gelecekti çünkü. Orda kahvaltı yaparken zaman geçmek bilmedi sürekli etrafa bakınıyorum Miray yok. En sonunda geldiğinde ise Kurt'un annesi yanımızda olduğu için sarılamadım bile rahatça. Sonra zaten Pes'e gittik orda ayrıntılara pek girmeyeceğim ama gol atamadım orası kesin. Oynadığımız yer oda gibiydi zaten başka kimse yoktu arada bi sahibi gelip gitti o kadar. Neyse güzeldi orda vakit geçirmek. Sonra Kurt'la oynadık biraz Miray eve gidip geldi. Ondan sonra da halı sahaya gidecektik otobüs bekledik. Beklerken epey resimde çektim bu defa unutmam yani bunu. Daha vakit var diye alışveriş merkezinde dolaştık oyun bölümünde benim aşkım motora falan bindi. Güzeldi öyle. İçindeki çocuğu seviyorum ya. Saha hemen yanında olduğu için geçtik oraya diğerlerini bekledik. Bu arada dondurma yiyecektik onu unuttuk. 

Diğer kızlardan biri gelince soyunma odasına geçtik. Hiç yaramazlık yok ama onlar üzerini değiştirdi ben aşkımın yanında durdum öyle. Sahaya çıkınca zaten benim Miray gitti futbolcu Miray geldi yerine. Bu eskiden de futbol oynadığından dolayı fazlaca iyi oynuyor. Bu arada Ş de maça geldi. Herşeyin ilki oluyor elbet sadece onlar bir araya gelmişti şimdi de hep birlikte maçtaydık işte. Ben oynamadım da izledim sadece. İnsanı gerçekten fena yapıyor eski sevgili ve suanki sevgili ile aynı ortamı paylaşmak. Ama ne yapalım dünya küçük hele lezbiyenlerin dünyası daha da küçük! Neyse işte 8 gol attı benim aşkım. Toplamda kaç tane atıldı sayılmadı herhalde bilmiyorum çünkü. Maçtan sonra yoruldu epey şimdi her yeri ağrıyor ve ben hiç bir şey yapamıyorum. Çok kötü bir şey arada en fazla 20 dakikalık mesafe var ama ne yanına gidebiliyorum ne de sarılabiliyorum...

23 Eylül 2011 Cuma

Saklamak ya da saklamamak işte bütün mesele bu

Nereye gidersek gidelim geri döndüğümüzde hayat geçmişimize dair parçaları çalmıştır...

Ankaraya geldim sonunda. Hiç beklediğim gibi değildi bura sanki. Işık yoktu odam değiştirdiğim için yabancıydı ve kimseyi tanımıyordum bu katta. Yatak yerim bile farklıydı olmasını en istemediğim yerde.. İlk gece geçti öyle kızlar yeni gelmişler arada onların sorularına cevap verdim sonra çekildim köşeme pc de film falan izledim. Ertesi gün Işık geldi kahvaltı ettik falan bi o gün güzeldi. Okula gittim Damla'yla bir şey yapamadan geri geldik alışverişe gittik. Burda ne şampuanım ne de saç kremim vardı. Hatta terliğim bile yoktu. Hepsini bir bir aldım. Şimdi benim saçlarım ince telli ve sabah yıkayım akşama yağlanır ona göre her bittiğinde farklı bi şampuan falan denerim saç kremimi bile sadece uçlarına kullanırım bi de. Öyle dandik bi saç yapım var işte. Bu defa pantene aqualight diye bir şey varmış onu deneyim dedim durum şimdi çok iyi umarım hiç değişmez bakalım ne olacak. Terlik meselesine değinmek istiyorum. Yurtta terlik giyeriz ayakkabı ile dolaşmak çooook saçma çünkü ve ben evden terlik getirmedim. Damla ile tüm gün dolaştık ben istediğim gibi bulamadım aslında bi tane vardı ama adam 43 lira deyince istemekten vazgeçtim. Terlik lan bu ayakkabı değil. Ayakkabı olsa veririm o parayı da neyse. Sonrasında bulana kadar idare ederim diye sıradan bir şey aldım işte.

Eski sevgilinizle yeni sevgilinizin bi arada olması ne kadar saçma dimi? Yani ne kadarlık bir ihtimalle bir araya gelebilirler? Hemde biri diğerinin doğum gününe gitmiş bi halde. İşte Miray ve Ş böyle bir araya geldi. Resimleri yorumları görünce ben fena oldum. Miray bilmiyor eski sevgililerimi liste yapıp eline vermedim sonuçta o da sormadı zaten bizde geçmişi sildik bitmiş gitmiş nerden çıktı bu bi anda. O bilmiyor resimler bir yanda söyleyemiyorum da bir şey saklayım dedim durduk yere huzuru kaçmasın ama olmadı günde 30 kere aklıma takılıp içime oturdu resmen olay ben Miray'dan bir şey saklayamam beceremem yani denersem de aha böyle içime oturur. En sonunda dayanamadım söyleyeceğim dedim. Söyledim de dün gece biliyorum dedi. Sordum anlattı gerçi sadece tahmin etmiş ama biliyormuş. Neyse ne şimdi o kadar rahatım ki. Ne düşündüğüm gibi huzurumuz kaçtı ne de kızdı.. Ve bir daha bir şeyi saklamayı denemek bile istemiyorum!

Aaaa ben nasıl söylemem Miray'ın yanına gidiyorum bugün. 3'te otobüs. Ciddi ciddi gidiyorum ya. Çarşamba ya da salı gecesi döneceğim ordan. Bi göreyim sevgilimi ama dimi. Çok özledim yaaa. O kadar heyecanlıyım ki tarifi mümkün değil. Hazırlıklarım bitmedi ama henüz. Ben en iyisi gidip kaşlarımı aldırayım :)) Bi ara yine yazarım ayrıntıları...

17 Eylül 2011 Cumartesi

''telefondan lezceye gıremıyorum'' Diye aramış biri beni bulmuş sonunca ben yazim bari. Girmek için önce internet ayarlarına bak sonra paket veri denilen şeyin açık olup olmadığına bak bunlara rağmen girmiyorsa şebeken engellemiş olabilir gerçi ben vodafone ve Turkcell'den girmiştim epey oldu ama ya. 22 Ağustos kısıtlaması da olmadı ama /:

Konusu olmalı herşeyin birde dekorasyonu

Çok alakasız yerlerden düşünüp geldim. Şafak vakti'nin 1. kısmı vizyona girecekmiş kasımda. Fragmanını izlerken bi an Edward'ı Bella'nın üstünde görünce gözlerimi kaçırdığımı farkettim. Heh işte bu konu ordan geldi aklıma. Hiç porno izlemedim, dizi izlemedim yalanlarına girmeme gerek yok sanırım. Porno'yu taaaa küçükken tüm çocuklar toplanıp amcamın odasına çöreklenir öyle izlerdir. Daha doğrusu onlar izler ben bi iki baktıktan sonra odadan çıkardım, amcamın bizi yakalayacağı korkusu vardı bari ben dayak yemeyim diye. Sonrasında lisede falan izledim ama ne kerametse ben ondan bir şey anlamıyorum. Çünkü ben izlersem eğer değil zevk almak alakam bile olmayan şeylere takılıyorum, oda dekarasyonu, kadınların makyajı -varsa- adamın ayı yavrusu sanılacak kılları ve onları almayışına. Zaten ben bunları incelerken bitiyor. Filmlerde de öyle adam karıyı istediği kadar götürsün dursun ben arkadaki çiçek böceği inceliyorum. Böyle şeyler beni etkilemiyor arkadaş... Çok dertli gördüm kendimi bu konuda ama bi sorsanız aklında herhangi bir şey varmı diye hiç bir sahneyi hatırlamam da o dekarasyonu unutmam işte. Kadın değilmiyiz hepimiz aynıyız, önce Ev gelir!

Öyle işte bu da gelmiş aklıma hemen yazıvereyim dedim. Sahi bu filmlerdeki oyuncular nasıl yapıyorlar acep..

14 Eylül 2011 Çarşamba

Herşeyden biraz

Azar azar tükenir herşey... Ve aşk tek kişinin kaldıramayacağı kadar büyük bir delilik.

Miray sabah bana bi mesaj attı bi daha yok. Düzce'ye gittim harç parasını yatırmaya yine mesaj yok birde orda telefon full çekiyor yani mesaj geç geldi hadisesi de olmayacak ama gitti güzelim konuşma fırsatı. Öğlene doğru hala mesaj gelmeyince aradım bunu bi kez cevap yok dedi kapandı. 2. e aradım telefonu açtı kapattı hemen ama mesaj gelmedi yine az daha geçti tekrar aradım sonra mesaj attı. Dellendim tabii normalde smsim bitti ama azıcık kontörüm var yazsam yazarım yani ama cevap vermedim buna, sinir oldum ben. Telefonu sessizdeymiş. İnsanın aklına sevgilisi hiç mi gelmez ya? Onca saat geçmiş aradan düzceye gideceğim dedim hiç mi merak etmez insan ne yaptı niye gitti ne etti orda diye? Ondan sonra yemek mesajı geldi ona da cevap veremedim. Otobüse binmeden önce kontör yükledim Işık'ı aradım bi kaç dakika konuştuk. Miray'a yine bilerek cevap vermedim otobüste mesaj attı. Facede bi arkadaşı duvarına yazmış onun bende yorum yapmıştım onu açıklamış bende biraz kızdım sanırım laf sokar gibi bi cevap verdim ordan konuştuk öyle pek tartışır gibi değildi de. En sonunda sen atmadan ben mesaj atmıcam falan filan dedim. Öyle mi tamam dedi bende açıkladım sonra hiç beni geri çevirmeye çalışmadı dur aşkım sen mesaj atmadan ben yapamam gibi hiç bir tepki yok haklısın dedi sadece ya. Daha da sinir oldum orda insan biraz engel olmaya çalışır. Şeytan diyo hiç konuşma bi kaç gün sus sonra aklı başına gelsin ilgi göstersin. Onu da ben yapamam işte sözde aslan burcuyum ama zerresi yok içimde geri zekalının tekiyim. Öyle işte ondan sonra bi ton mesaj yazmak istesem de tuttum kendimi demedim bir şey işten çıkınca mesaj attı bi ona azıcık konuştuk işte. Sonra az daha konuştuk geçti tüm sinirim.. Çok özledim ya öyle böyle değil biliyorum burda olsa bu triplerin hiç birini yapmam ona yine de engel olmaması çıldırttı. Birde kıskançlık krizi yaratan bi olay daha varki yukarda dediğim face olayı sonraki yorumlar devam etti ben tam çıldırmıştım orda ama mesaj atmıcam dedim ya Miray'a tek kelime etmedim. Arkadaşlarına ya da Miray'a güvenmediğimden değil ama ben harbiden kıskancım onlara samimi konuşmasın mesela bana söylemesi gereken şeyleri onlara hiç söylemesin hele ne bilim ya öyle işte. Ah ekim bir gelsen..

Mia da gitti. Samsun'a arkadaşına, otobüste şimdi. Sabahtan epey üzülmüştüm ama o da gitti napcam ben kimle konuşcam diye. İnsan her akşam konuşunca özlüyor konuşmadığında. Neyse ki yüklenen kontörle o mesele de halloldu. Bi dahaki ay her yöne yapacağım sms'i zaten Miray'la çok konuşmuyoruz 10.bin bitmez ama her yöne 5 bin bana yeter :)...

Lacivert bana doğum günüm için hediye almış. Onu yolladıydı geçenlerde bugüne nasip oldu almak gül yollamış o da. Birlikteyken bi tane bile gül aldıramazdım ona ne diye şimdi yolladıysa. Bir de kolye var tabii ben kolye de takmam ki. Yani bi tane kolyem vardı onu takardım sadece onun dışında yok. Neyse işte napcam onla bilmiyorum. Geçen gün atıştık epey ayrılığımız konusunda üzerinden 2 yıl geçti nerdeyse ama hala atlatamadı o birde benim bile kabullenemediğim aldatmayı (ben değil o aldattı) o kabullenmiş açıklamaya çalıştı daha da battı tabii. Araya mesafe koymalıyım onunla yoksa o daha üzülecek ben daha acımasız olcam gittikçe. Zaten Miray'la ilgili ne duysa ne okusa üzülüyo, onu değil de başkasını sevmemi kabullenemiyor.. Ben onunlayken başkalarını kabullenirdim halbuki.. Aslan değilim diyorum ama kime ne. Anneme iyice sormalıyım ben o ayda doğmuş olamam.

Bugün arese tasma falan aldım. Hamsterlarıma yem aldım kadına da söyledim yavruları oraya bırakcam satacak o da istediği gibi. Bende açlıktan öleceklerine en azından başkaları bakar onlara. Belli yavrular bende kalcak tabii. Ares dün hasta gibiydi tarladan geldik, onu da götürüyoruz da. Evin altına girince hiç oynamadı falan dün gece hep aklım ondaydı çok üzüldüm ama sabah baktım gayet keyfi yerinde keretanın azıcık üşütmüş sanırım. Kışın ona yuva yapmalıyız sıcak tutacak. Çok tatlı ama ya büyüdü kereta ayaklarını bi atıyo belimi epey geçiyo bi ayda böyle olduysa bu... Evin alt katında bi fare gördüm ablamla. Bura köy yeri gayet normal ki bizim evin alt katında epey delik var zaten ardiye gibi kullanıyoruz. Neyse fare hiç kaçmıyordu ama Ares'te onunla uğraşıp duruyordu yanına yaklaştım orda kablo gibi bir şeye tırmanmaya başladı ama sadece ön ayaklarıyla sonra farkettim arka ayakları felç olmuştu yine de o hayata tutunmaya çalışıyordu... Hiç bir olayın bu kadar canımı acıttığını bilmem fareyi aldım Ares'ten uzağa bıraktım umarım iyidir...

Gündüz o sinirle gelince Paşa'ya kızdım epey bi ara çikolatayla gönlünü almalıyım.

Harç parasına indirim yapılmalı bence beş parasız kaldım ya.

Okulda bitmeli artık bu ne böyle 4 yıl bitsin hemen Miray'la yaşayım.

Evde birinin yemek yapma vakti geldi o ben değilim ama.

Küçük buzağımı ağlarken gördüm bugün üzüldüm ya.. İneğe tokat attığım içinde pişmanım o da bana tekme attığı için pişmanmıdır acaba?

Miray'ı kaçırsam mı acaba şimdiden beraber yaşardık iyi olurdu güzel olurdu tabii önce kaçıracak bir evim olsaydı. Benim en acilinden zengin olmam lazım.

Pazartesi otobüsüm iyi mi kötü mü bilemedim... Annem...

Ben en iyisi gidip anneme yardım edeyim fındık makinesi gelecek birazdan... :((

7 Eylül 2011 Çarşamba

Fındık aşkı candan değerlidir(!)

Evet yine yeniden ve daima ben. Ölüyodum lan ben bugün. Sabahın harbiden köründe kalktık bildiğin kasasız traktöre bindik ve taaa ebesinin şeyindeki tarlaya gittik. Bildiğin dağın tepesi lan öyleki sabah güneş doğarken aynı hizadaydık güneşle. Manzara harika soğuk berbattı. İyi bir fotoğraf makinemin olmasını istediğim anlardan biriydi o. Bendeki makine bildiğin dijital bir kaç otomatik ayarı olan ama onun dışında ayarlama yapamadığın bi makine işte. Yine de hakkını yemeyim onunla da güzel şeyler çekmiştim. Neyse işte iyi bir makinem olaydı bir daha göremeyeceğim o manzarayı çekebilirdim belki yine de ondan önce düşünmem gerek acaba iyi makinem olsa fındık tarlasına götürürmüydüm? bence hayır. Ya ben bunu anlatmıyordum. Bizim o yer taaa nerde dedim ya dağda bildiğin dağ köy. Git git yol bitmiyo bi de bazı yerlerde yol bozuk traktör hop hop hoplatıo insan düşecek gibi oluyo. Sabahın soğuğundan korunmak için aldığımız battaniye epey yardımcı olsa da kıçımız dondu yolda. Tarla erkenden bitti ve yola çıkmak üzereydik ki anam dedi odun da atalım. Lan zaten kasası yok sadece sele var traktörde herbişeyi koyduk ve traktör dengesizdi artık bayır çıkmaya kalksak ön havaya kalkardı ve olduğumuz yerde takla atardık biz. Lunaparkta adrenalin için binilen araçlara gerek yok bi günlük traktörle gidilen tarla yolu gayet yaşatıyor o duygu ölüm korkusu hiç bi yerde yok. İki kere azıcıkta olsa o ön havaya kalktı ben kalpten gidiyordum zaten orda... Bi daha binmek falan istemiyorum ben kalsın azıcık fındık için değmez. Tamam can bedava gelmiş olabilir ama her zaman değil ki bi kere geliyo.


Eve geldiğimizde çuvalları taşıdık tam odunlar taşınacaktı ki ben kaçtım Miray'ı aradım sesini duydum epey konuştuk. Çok özledim yav.. İyi geldi bu konuşma tabii sonra benim telefon çekmedi ve pat diye kapandı veda bile edemeden...Tüm günün konuşmadığım her anı Miray'ı düşünmekle geçiyor konuştuğum zamanlarda malum pek fazla yok. Daha önce yazmak isteyipte yazamadığım bir şey var (unuttum sadece yav) Facebook denilen hastalık yaratan illet sayfalar arasında dolaşırken Miray'ın eski duvar paylaşımlarını falan gösteriyor bende dayanamayıp bakıyorum tabii ne kadar önemli değil desemde etkiliyor işte birde geçenlerde notlarına baktım biz tanışmadan 19 gün önce başka birine yazılmış bir not vardı. Ne bilim garip geliyor işte birazcık canımı acıtıyor. Bu da böyle bir şey işte. Eylülde de yanına gidemiyorum çünkü okulu Ekimde açılıyormuş. Bu iyi mi kötü mü bilmiyorum.Ekimden önce gidersem bir iki saat anca görebilirmişim Ekimde gidince ne kadar görebileceğim acaba? Muhtemelen 1 günlük bu ziyaret ne kadar yetecek bize? Bu özlem ne kadar geçer bilmiyorum. Belki Ekime kadar daha çok para biriktiririm belki hazır birikeni de kaybederim... Neyse hayırlısı artık. Sevgi her aşar derler bizde aşacağız elbet...

4 Eylül 2011 Pazar

Kurt'la konuştuk az önce. Anlattıkları garip hissettirdi belki suçlu belki kızgın belki de kırgın. Bilmiyorum o kadar kötü oldum ki nasıl yazacağımı da bilmiyorum. Işık gerçekten öyle yapmışsa bana ne ki? Onun hayatı yargılamak ya da sorgulamak tabii ki bana düşmez, ama koruyamadığımı dahası ona bu dünyanın kapılarını benim açmış olmam suçluluk hissettiren bu işte. Belki hiç dokunulmamış masum dünyasında kalmaya devam etmeliydi saklamalıydm ondan kendini o zaman böyle olmazdı belki hiç bir şey. Belki daha farklı bir hayatı olurdu. Bensiz değil tabii ki de benim dünyam dediğim eşcinsellerden uzakta kalırdı. Yine eski mutluluğunu yaşardı belki. Arayıp konuşmak her şeyi ondan duymak ve bana anlatmasını istiyorum. Ne anlatacak ki? biz uzaktayken pekte iyi anlaşabilen insanlar değiliz. 3 gün sonra doğum günü, sanırım o gün ararım sonrasını bilmiyorum.. 

Yazacağım ya da yazmak istediğim başka bir şey yok bugüne dair. Başkalarına dair.

3 Eylül 2011 Cumartesi

Hmm hm

Aklımda çok şey var yazacakta hepsi o kadar kopuk ki birbirinden yazamıyorum. İnternet bağlandı eve sonunda 2 hafta sürecek keyfim var yani şurda, onunda gündüzlerini fındıklar çalacak. Bütün bayram boyunca oturdum evde dışarı çıkmadım arada ineklere bakmaya indim o kadar. Kuzenimin nişanına da gitmedim. Abimi öldürmemek için kendimi de tuttum. Herşey iyiydi yani. Artık büyüdüm diye kimse harçlıkta vermiyor bana 6 liram oldu tüm bayram boyunca. Kimsenin elini öpmeye de gitmedim. Bayram bitmeden zorla tarlaya götürüldüm ama. Hemde en sevmediğim abimle yarım gün geçirdim. O laf soktu ben dinledim. Bi yerden sonra sustu. Ertesi sabah giderken de kızdım kızdırdım onu da veda bile etmeden yolladım evden. Sonraki bayrama kadar kurtuldum umarım...

Çakmak biriktiriyorum ben. Aslında koleksiyon diyemem hep kayboluyor çünkü annemlerde çöküyor arkadaşlarda, hiç 50'yi geçemedim yani. Bunun sebebi aslında kendim için çakmak arıyor olmam. Sigara bile kullanmam ama ne olduğunu bile bilmediğim özel bir çakmak istiyorum. Onu arıyorum işte. Bi tane var normalde siyah görünüyor gayet sıradan ucuz çakmaklardan biri ama ışığa tutunca yeşilin en sevdiğim tonu oluyor o çakmak. Onun için hep cebimde taşıyorum yine de biliyorum aradığım o değil. Hatta o çakmak nerden geldi onu bile bilmiyorum. Kimden aldım acep onu?

Şimdi Miray uyuyor bende düşünüyorum okul açılınca hangi ara nasıl gideceğim diye... Çok özledim ya. Evlerinde tadilat var benimde işlerim var pek konuşamıyoruz. Umarım bu kopukluk daha da büyümez...

Hamsterlarımdan da bahsedeyim hemencik. İlk anne olan Mutlu yuvasından kaçtı. Onu koyduğum kutuyu dişleri ile kesmiş. Sabah kaybettim ama öğlen bulduğumda yemek arıyordu ortalıkta garibim. Onun yavruları ise çok kavgacı birbirlerini yiyorlar. Diğer annenin yavruları da büyüyor sanırım hepsi beyaz olacak ufak ufak tüyleri çıkmaya başlamış. Erkek olan garibim hala onu attığım kutuda yanlızlık çekiyor. Acilen bunları yapacak bişe bulmam lazım benim. Konu komşuya da veremiyorum ki gariplerim hemen fare damgası yiyorlar...