29 Ağustos 2011 Pazartesi

İçimdeki cani

O son yazıda bahsettiğim carcar olan kardeş karıya saldırdım ben. Öyle bişe yapmamışım sadece itmişim geri sonrasında zaten geri çektiler. Böylece sinirli anımda beni ele geçiren içimdeki caninin farkına varmış oldum. Ben öyle pek kavga etmem, tartışırım genelde. En son lise de bana salak diyen kıza saldırmıştım böyle he birde bir başkasını okuldaki tahtaya yapıştırmıştım yine öyle hakaret ettiği için. Bu seferkinde ablama hakaret etti kadın. Farkettiğim diğer şey ise sinirlenince salya sümük ağladığım. Kadının yanından çektiklerinde farkettim ağladığımı. Berbat bir görüntü olsa gerekti tarlada ayna yoktu göremedim görmekte istemezdim. Bence insanların içinde her duyguya göre başka başka kişilikleri var. Kıskanç olunca istediğimi alana kadar uğraşıyorum, sinirlenince o cani ele geçiriyor beni hiç birşey hatırlamıyorum, üzgün olunca herşeyden herkesten kaçıyorum. Mutluykende etrafa neşe saçıyorum resmen. Bir de hiç bir şey hissetmediğim normal anlarım var mal mal etrafa bakındığım...

Fındık bitti, bizimkiler değil tabii ki, komşununkiler. Son gün çıldırdık hep beraber çünkü mola saatlerini zamanında vermeyen kadın bizi 45 dk geç bıraktı. Öyle çok bir zaman gibi görünmese de işçiler için sonsuza denk gelen bir zaman bu. Bugünün tamamını evde temizlik ile geçirdik sayılır. Bir ara ineklerle Annemi tarlaya bıraktım tabii ares'i de. Birde akşam almaya gittik onları. Dönüşte böğütlenlerin dikenleri elime battı normalde küçük olan o izler bu defa fazla derindi kanattılar elimi hala yıkamadım o kadar yorgunum böyle mal gibi oturuyorum bilgisayar başında, wce bile gitmedim o derece üşeniyorum.

Şimdi Işık msnde. Biraz soğuk geldi bana belki pek konuşacak kadar iyi değildi belki işi vardı bilmiyorum. Artık burda onun hayatına dair bir şey anlatmadığım için olan şeyleri de yazmayacağım, yani ona dair olanları. Yine tahminlerle yazacağım bu kısmı. Benden ilk kez ona kendimi anlatmamı istedi, geçmişteki gibi iki kelimeyle değil. Öyle söyledi. O bunu yapmamı istemezdi ya da belki daha önce söylemiyordu belki üstüme gelmiyordu çok. Belki dikkati kendinden çok bana vermek istedi ne bilim ben anlatırsam ona sormazdım belki. Bilmiyorum gerçek bunlardan hangisi şaşırdım biraz öyle sorduğunda o hiç istememişti böyle, ya da ben farkında varmadım hiç daha önce.

Immm önceki yazımda bahsettiğim kişiye isim buldum. Aslında çok onu anlatan bir şey sayılmaz ''Anlam'' kelimesinin başka dillerdeki yazılışlarına baktım bu ismi verecektim ona zira, çünkü bana göre O bir çok şeyin anlamını çözmüş biri. Ama hiç bir dildeki yazılışı hoşuma gitmedi ondan başka bir şey bulmam gerekti. Aslında bu arada bitane buldum da o da olmadı. Şimdi kısadan kaytarmak için kitaplardan falan çalacağım ismini. -Epey düşündüm bu arada- Mia dicem ben buna. Küçükken beyblade diye bir çizgi film vardı orda pembe saçlı bi kız vardı aslında diğer karakteri sevmeme rağmen bunun pembe saçları güzeldi.  Neyse artık bir ismi var burda yazabileceğim ama ben anlatacaklarımı çoktan unuttum sankim.  Başka sefere artık hem en zor kısmı anlattım burdan sonrası kolay. İsim bulmak çooook zor.

Şimdi en çok yazdığım kısma gelicem yani Miray'a. Fındık toplarken çok ihmal etmeme rağmen hiç şikayet etmedi bundan. Düşününce ben belki şikayet ederdim diye düşünüyorum ne bileyim 4 gün boyunca çoğu zaman geç cevap verdim çünkü. Herşeye rağmen o hiç birşey demedi. Geçen günlerde kalbinde falan ağrı olmuş söylemedi bana yeni öğrendim. O zaman endişe ederim diye dememiş ama şimdi daha kötü oldu sankim birde gripti zaten tamamen hasta oldu, bunun üstüne evde tadilat işleri falan varmış. Kıyamıyorum keşke onun yerinde ben olabilsem o dinlense hasta hasta çalışmasa. Uyumuş olmalı şimdiye, belki hala çalışıyordur diye bekliyorum... Ablamla konuşurken bana hep Miray'ı soruyor o bile farkında geleceğimizin beraber olduğundan hep öyle bahsediyor. Yaşayacağımız yeri bile düşünmeye başladı ufaktan, Ablamla beraber bi ev alma düşüncemiz varda ordan esti yani. Neyse çoooooook seviyorum ben Miray'ı... Telefonun ekranında gülümsediği bir resmi var ona dalıyorum çoğu kez. O pek kemaraya bakmaz resimlerinde ama o resminde bakarak gülümsemiş sanki yanımdaymış gibi geliyor. Sanki gerçekten bana gülümsüyor ordan...

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Günde bi avuç fındık iyi gelir

Minik minik ayrıntılar veripte öyle geçeceğim anlatacaklarıma. Şimdi son yazım saydığım hamster magazindeki şişko Junior hamileymiş! gitti 5 tane doğurdu. Erkek olanı böylece kafesten attık gittim onu da kutuya koydum pet şişe kapağından su içiyor zavallım. Napim kafesim yok başka. Diğer doğum yapan hamsterimin yavruları koştur koştur kafeste yiyecek arıyorlar. Bi kaç gündür bir şeyler yediklerini farketmiştim de gözleri bugün açılmış sanırım çünkü ilk defa bugün kutunun duvarına çarpmadan dönmeyi başaranları vardı. Şerefsizler interneti hala bağlamadılar eve, çırpınıyorum hala Turkcell'e mahkum şekilde. İkariamda tek kelimeyle her şey berbat, bi güncelleme getirdi uğursuzlar oyunumda flash çalışmıyor bi b.k yapamıyorum. Dahası bu pc'mden kaynaklanıyor ama sorunu sadece ben yaşamıyorum başkaları da var. Tamirdeki telefonum 3 hafta sonra lütfedipte gelebildi. Amcamın bilgisayar tamircileri amcamı fena dolandırıyor. Komşumun oğlunu öldürmek üzereyim beni çıldırtıyor. Ablamı eşşek arısı soktu o da gitti erkenden yattı. Aslında üzülüyorum onun için ama yatmasaydı bunları yazamazdım, üzgünüm ablacım ama bazen bencillik şart yine de seni çok seviyorum...

Şimdi özet bitti olaya geçeyim. Fındığa başladık bugün. Tabii ki kendimizinki değil. o, oğlunu öldürmeye çalıştığım komşumun yerinde. Oraya gitmeyi ben istemedim ablam ısrar etmese gitmezdim de ama bayramdan önce kendi paramızı çıkartmalıymışız. Sonra düşünebilme yeteneğim geri gelince para biriktirmem gerektiği dank etti azıcık kafama. Sabahın 6:30'nda ayaktaydım ya! 7:30'a kadar ablam kahvaltı hazırlamıştı, ben giyinmiştim Paşa'da uyanmıştı. Yani fındıkçı tayfası hazırdı. Annem tabii ki bizimle gelmedi... İyi ki gelmedi zira ablamla bizi susturmaya çalışırken helak olurdu kadın. Yok yok konuştuğumuzdan değil milletle atıştığımızdan. Annem çoğu zaman kavga başlangıcını hissedip ''kızım sus'' der. Susmuşsak ne ala susamamışsak ya laf yeriz ya laf söyleriz geçinip gideriz. Neyse tarla sahibinin kız kardeşi; beni sinir ettin kadın! car car car laf yaptın beni sinir ettin! dövecektim seni saçma salak yorumlarınla beraber. Tarla sahibinin eski kaynanası; kadın sende ne çene var makineniz yanlış yere takılmış sanki. Dedikodu kazanınızdan eksik olmayan paçalı tavukları bi bitiremediniz aynı olayları saatlerce konuştunuz yetmedi bütün geçmişi deştiniz resmen. O kız kardeş kendi kızının her bişeyini ortaya dökmeseydi eski kaygana olacak karı sanırım kızın hakkında sert eleştirilerde bulunmazdı ne var yahu 4 kere evlenmişse? Neysem. Mola saatleri beni çıldırttı çünkü dandik karıların saatten haberi yoktu. Öğlen vakti ile tarladan çıkışı kararlaştıramamamız yeni kavga sebebi olabilirdi çok takan biri olaydık. Yine o iki cadı bizi tam 2 saat geç bırakmaya çalıştı beceremediler, muhtemelen hiçte yapamayacaklar. Yine de yarın ne yaparım bilmiyorum gitmek istemiyorum hemde hiç ama para şart İstanbula gitmem lazım benim. Bursuma ve aylığıma annem el koydu yatacak olanlara da koyacak çünkü harç parasının vakti yaklaştı. Can sıkıcı bir durum çünkü herşey tersine gidiyor bazen ciddi ciddi okulu bırakıp iş bulasım geliyor. Ya da abimler bana pc alsalar onların işini yapabilirim zaten okul bitince bana o işi yaptırmayı düşünüyorlar niye okuyorsam artık. Fındık konusunu dualarla bağlayıp kapatayım ben, Rabbim sen ya o karıların dillerini ya benim kulaklarımı geçici olarak bağla.

Şimdi Miray'dan anlatcam azıcık. O kitap okumaya başlamış aslında kitapta sayılmaz çizgi roman gibi birşey ama bu epey büyük bir gelişme çünkü o sevmiyor kitap. Sonra ben bununla telefonda konuşurken daha çok konuştuğunu farkettim. Mesajla anlatmadığı her şeyi çoğu zaman ayrıntılarıyla konuşurken anlatıyor onun için her fırsatta aramaya çalışıyorum şu ara pek mümkün olmasa da bu fırsatları değerlendirmem lazım benim. Ben telefonda konuşamıyorum zaten yani benim açımdan değişen çok şey yok ama en azından o anlatıyor bir şeyler bu önemsiz gibi gelse de çok önemli benim için. Telefonda konuşmasak neler yaptığını anlatmıyor çünkü, kitap meselesini de biraz geç öğrendim zira ya da başka olayları anlatmıyor. Sanırım mesaj yazmaya alışkın olmadığı için... Onu çooook özledim zaten gündüzün o eziyetini çekmemin sebebi bu özlemin büyümesi sanırım. Sonuçta eşim o benim her şeye değer bunu biliyorum, hem birazcık daha dayanmam gerek çok değil. Onu o kadar seviyorum ki; bütün sebepsiz görünen gülümsemelerimin sebebi aslında. Şuan birazcık hasta oldu sanırım yaz gribi, keşke yanında olsam nane-limon falan yapar çorba içirir iyileştirirdim onu...

Fındıkla birlikte yeniden müzik dinlemeye başladım kötü tarafı her bir şarkının başka bir anıyı canlandırması, mühürlü kaderimle otobüsteki Miray size anlamsız gelebilir ama biz otobüste o şarkıyı dinlemiştik işte. Bunun gibi şeyler hatırlatıyor şarkılar bana, Mesela hoşçakaldaki Işık'ı...

20 Ağustos 2011 Cumartesi

''hangi burcun kadını lezbiyen olur'' diye arama sitelerine bunu yazıp beni bulan vatandaş sana ben cevap vereyim bari, eşcinsellik burçlara göre olmaz. Bir sürü sebebi olabilir bazı burçların daha fazla da olabilir ama bunu burçlara bağlamak anlamsızdır.

19 Ağustos 2011 Cuma

Hamster Magazin

Eh bunca vakit sonra geliyorsam suçlu ben değilim yine kablom yandı da. Yoksa daha erken yazacaktım (Burda yazar sadece suçu kabloya atıyor) Şimdi eve ablam geldi salı günü. O günden beri bir garip bu beni öğrendiğinden beri Miray'ı sorup duruyordu geldiğinden beri de her yanlız kaldığımızda onu bunu şunu sorup duruyo. Şimdi siz evli misiniz? çocuk nasıl olacak? gibi sorular. Birde açık açık sorması beni deli ediyor bunu paşanın yanında da yapıyor. Onun dışında asıl kabusum olan cinsellik kısmını Allah'tan sormuyor. Evde bazı şeyler cidden sıkıcı olmaya başladı. Ablam var diye tam rahat olamıyorum tv boş ve geri kalan şeylerde sıkıyor. Yanlız kalacak yer arıyorum desem yeridir. Bazen konuşsam diyorum biriyle ya zaman müsait olmuyor ya da başka şeyler. Işık'ı daha bi özler oldum. Geçen gece çikolata yiyordum bitter, en son bitter yediğimde yurttaydım odada Işık'ta vardı. Her anı onu da düşünerek hareket eden ben burda maalesef çikolatanın tamamını yiyemedim yarısı dolapta duruyor farketmemişim uzun zamandır da yemediğimi... Dün birde sabahın köründe kalkıp annemle taaa anasının köründeki tarlaya yürüdük. Şimdi benim annem define, hazine gibi olaylara meraklı asıl amacımız onun şüphelendiği bir yeri kazmaktı birde bakır aldık yanımıza böğürtlende topladık. Tabii ki kazdığımız o minicik yerden taş dışında bir şey çıkmadı zaten öyle çıkmasını beklediğimden değilde annemin hevesini ve umudunu kırmak istemiyorum. Neyse işte sıcak hava oruç tutarken hiç iyi gelmiyor. Anaannemi de gördük ordaki tarlalardan birinde. Epey oturduk konuştuk hatta bi ara biz uyuduk annem böğürtlen topladı. Sonra da çıktık akşam geldik eve. Telefon çekmediği için Miray'la da çok konuşmadık. Benim telefonum çekmedi o da nadir mesaj attı kısacası tüm gün uzak kaldık. He birde ondan önceki gün var. Bu bana sabah bi mesaj attı günaydın diye bende yazdım sonra o bitane daha attı sonrasında mesaj yok. Ben ilk başta farketmedim de telefonlarının kapalı olduğunu. Koskoca 4 saat insanın telefonu nasıl kapalı olur? pardon iki telefonu birden?! çıldırdım tabii bi o kadarda korktum. Saatler sonra telefonlar açıldı iletim raporları geldi bu defa da bi açıklama yazmadı. Ben kendimi orda tamamen kaybettim aradım falan meşgule attı bi ton sinir yaptım. Sonuçta şarjının bittiğini söylemişti onca zaman neden şarja takmaz insan telefonunu? azıcık atışır gibi olduk. Sonra ben kendimi daha fazla kaybedip onu kırmamak için sustum. Aradan 1.5 saat geçince mesaj attı o da... Sonra konuştuk işte. Çok fazla endişeleniyorum onun için biliyorum böyle durumlarda da çok üstüne gidiyorum ama bunu kontrol edemiyorum ki. Neden telefonlarının ikisi birden kapalıydı ki birde o kadar saat... Öyle işte aklım o gün karmakarışıktı.

Hamsterlarımın iki tanesini anne yedi. Cani şey işte sebebini bulamasamda iki yavru gitti öyle. Birinin son parçasını kemirirken yakaladım kendisini ondan beri paso yemek veriyorum kendisine hayvan gibi şişecek yakında. Şimdi burayı hamster magazine çevirmek istemezdim ama bi erkek bi dişi olan griler kafeste deli gibi kavga ediyorlar. Dişi olan yiye yiye şişmiş birde sürekli koşuyor ama nasıl şişti öyle bilmiyorum. Kıskandığından belki de diğeri yemesin diye depoluyor olabilir ya da hamile bile olabilir bilmiyorum. O hamileyse ve doğurursa naparım cidden bilmiyorum fazladan su kabı yok kafes yok. Zaten şimdi ki anneyi kutuda besliyorum. Hamster magazinden bugünlükte bu kadar.

Miray'dan anlatmak istiyorum bir sürü şey unutmazsam tabii ki. Son günlerde iletişimimizdeki kopukluktan bahsetmeme gerek yok sanırım. Akşamları da konuştuğumuz şey genelde özlemlerden falan. Genelde her gün konuştuğumuz şeyler böyle. Bundan şikayetçi değilim tabii ki, ama birbirimize bir şey anlatmıyor oluşumuz eksiklik yaratıyor bende. Mesela kablom gece bozulmuştu ama Miray'a bunu anca sonraki gün söyledim ne vakit oldu ne de o birşeyler sordu. Hakkımda cidden hiç birşey de sormuyor. Bir şey anlatmak istesem de tepki vermediği sormadığı gibi bir sürü sebebin ardından bu istek kayboluyor. İşte ona anlatamadığım her şeyi konuştuğum başka biri var. Öyle hemen yanlış anlaşılma olmasın. Işık'ın arkadaşı o aslında sonra biz tanıştık bi ara sonra faceden ekledim falan filan derken normal arkadaş olduk işte. Tabii birde onu oyuna başlattım öyle ordan konuşuyoruz çoğu zaman. Şimdi ona uygun bir isim bulamadığımdan veremiyorum, üzgünüm :)) (aslında değilim :) Tabii ki hiç birşey bunları Miray'a anlatamadığım gerçeğini değiştirmiyor belki uzak olduğumuzdan böyle ama yine de ben ne kadar uğraşırsam uğraşayım o bana soru sormuyor bu da beni çıldırtıyor. En fazla sorduğu şey ''ne yaıyorsun'' oluyor. Birde taa aylar önce tanıştığımız zamanlarda bi kişisel soru sormuştu o kadar yani. Hakkımda bişiler sorması için ne yapmam gerek ki. Beni öğrenmesi gerekmiyor ama bir şeyler paylaşamaz mıyız hiç? Ben ona dair herşeyi bilmek isterken o neden beni istemiyor? SEvgisine dair bir şüphem yok bende onu çok seviyorum ama... Neyse işte epey karışık yazsam da öyle işte.

Oyun demişken ben ikariam oynuyorum bu adi kablo bir kez daha beni terkeyleyince tatil moduna aldırmıştım oyunu. Tabii ki o işi Damla yaptı. Şimdi kablo geldi ama ben oyuna giremiyorum yarına kadar da giremeyeceğim... Bu kadar yazmak yeter.. He bu arada Miray doğum günümü sadece unutmuş... Hala net olarak onu affedemedim bu konuda. Bir şeyde diyemedim o gün kızamadım da normaldi unutabilirdi ama ne bilim işte ya of gidiyorum ben..

11 Ağustos 2011 Perşembe

Pastadan istenen dilekler gerçekleşmesin lütfen

Bugün yani artık dünde kalan 10 ağustos benim doğum günümdü, ondan dolayı burdakilerin çoğu ona dair olacak şimdik. Bek doğum günüm için gelmişti. Sabah indi otobüsten sabahın köründe kalktık yani annemde gelecekti çünkü. O vakitte otobüs beklerkene tanıdıklardan biri düzceye gidiyormuş bizi de acıyıp aldı arabasına. Yoksa Bek beni 1 saat fazladan beklerdi. Otogara gittiğimizde garibim uyumak üzereydi. Kahvaltı da yapmamış oruç tutturmadım ona bende tutmadım tabii. Orda köpekle annemi geri yolladım eve usta geliyormuşta. Sonra aldım ben Bek'i Düzce'nin bildiğim tek yeri olan bir caddeye götürdüm. Orda kahvaltı yapacak tek bi yer bile bulamadık lan! Dön dolaş açık yer var ama servis 10'da başlıyormuş sinirlendim en son bi yer bulduk sadece çorba vardı gittim kahvaltı niyetine onu yedim yani o derece sinir yapmışım. Sonra sinema baktık ama tadilat dolayısı ile kapalıymış ama ne hikmetse 1 yıldır bitememiş tadilatı. Ne yapacaktım lan ben Bek ile koskoca 12 saat! Tamam kardeşiz iyi güzel hoşta onun aynı cümleleri tekrar tekrar kullanmasını sevmiyorum, ben bir şey anlatmayı sevmem anlatsam da ya konuyla ilgim olmalı ya da doğru şekilde sorulmalı bana ''eee hi anlatmıyorsun'' denilince ben sinir oluyorum. He birde ne yapalım kısmı var, aklında bir şey varsa söylersin yaparız ben farketmez diyorsam bana hala ısrarla ne yapalım demenin bi anlamı yok. Öyle demişsem ya gerçekten farketmiyordur ya da canım istemiyordur bir şey yapmak. Bir yerde otururken sıkılıp kalkarsan hemen ardından güneşte boş boş yürütüp oturacak yeni yer ararsan ben daha da sinir olurum. Geçmişe dair şeyleri de tekrar tekrar önüme koyarsan ben tam çıldırırım. Az kaldı gidecektim yani köye dönecektim zor engel oldum kendime. Hakkını yemeyim kalktı sırf doğum günüm diye geldi onca masraf etti zaman ayırdı falan filan günün bazı anları gerçekten de güzeldi şu saydığım maddeleri yapmadığı vakitlerde yani. Tavla ya da dama oynarken güzeldi. Ps3'te tekgen midir nedir onu oynarkende güzeldi.
Sonra pasta merasimi var orası en kötü kısmı çünkü ondan hemen önce Bek ile atışmaya başlamıştık kendimi tutmasam çocuğu fena kıracaktım. Şimdi benim doğum günlerim pek sönük geçti yaz tatiline geldiğinden azıcıkta silik bi yerim olduğundan toplumda kimse o günü hatırlamazdı. Bi kaç yıla kadar sonra Damla falan filan hatırlayan bir kaç kişi var. Bunların herhangi birini yazın görmem mümkün değil tabii. Yani kısacası benim hiç doğum günümde pasta yapan-getiren falan biri olmadı hayatımda. Ben küçükken bi kez annemin bi tatlı yaptığını hatırlarım zaten sonrasında annem o tatlıya tövbe dedi ondan beri canı isterse ben yapıyorum ona. Kısacası mumlar falan filan hiç alışkın değilim masaya pasta geldi Bek dilek tut dedi bende o an sinirliydim tabii biraz öncesinde olanlardan dolayı dilek yerine ''Allah'ım bana belamı ver'' dedim ama bunu ne diye söyledim bilmiyorum Bek'te sussun diye mumları üfledim gitti. Şimdi asıl takıldığım umarım o dilek gerçek olmaz. Olursa da tatlı belam olsun Miray'ım olsun en güzelinden o bela yoksa olmasın ya. Hem pastadan dilek mi gerçekleşirmiş canım diye kendimi avutuyorum. Arada Bek'i boğma isteğim gerçekten ortaya çıkıyor ama çocuğa yazık.
He birde bu başka yere gidince oluşan WC sıkıntısı var. Orda hangi nedenle olursa olsun fazla kalsam sanki arkamdan laf edeceklermiş gibi geliyor binbir sıkıntıyla gidip geliyorum oraya. Bu her yerde böyle anacım çoğu zaman antremanlı olduğumdan tutarım onu. Bugünkü olay tam başka ordan oraya gitmekten wc e zaman bulamadımki ben! Öyle bir dert olmuş içime yazdım rahatladım.
Bütün her şey bittikten sonra gidip iki hamster daha aldık daha koyduğumuz kutunun içinde eve gelmeden doğum yaptı hayvancık. Bari eve kadar sabredeydi nolurdu? Ama mutluyum ya bu anne daha koruyucu eve geldiğimde yerine koyarken bile yavrularını sahiplendi bana bi saldırdı bi saldırdı umudum var bu kez ölmeyecek onlar. Birde aldığımız diğer hamster erkek maalesef yer olmadığından diğer dişi ile aynı kafeste onlarda çoğalırsa annem beni vurur ya hadi hayırlısı... Şimdi o bebeklerine bakıyor kimseyi yaklaştırmıyorum yuvasına sessizce girip çıkıyor herkes.. Birde köpek meselesi var tabii binbir isim içinden Ares koyma kararı aldık. Ama çok tatlı köpek oyun oynamayı çok seviyor tabii bu henüz yavru olduğundan olabilir. Çokta akıllı terbiyesiz onun için yaptığımız yerden kaçıp gene yanıma geldi. He bir de gözleri açık uyuyor bu yav??
Eve geldiğimden beri Paşa ile yanlızım evde. Bir sürü soru soruyor bu şimdi bana bende neden bilmem anlayışla sabırla cevap veriyorum. Sonra konu nerden geldiyse arkadaşlara geldi, onun okulda hiç arkadaşı yokmuş o şişko diye kimse oynamıyormuş iyi ve sadık onu bırakmayacak arkadaşlar istiyormuş artık. O bunları söylerken ben ne diyeceğimi şaşırdım resmen hiç bir cevap bulamadım bir kaç havadan sudan oyalayacak cevap verdim umarım oyalar. Ablam bi arasın bir ton laf etcem ona! sonra askerliğe getirdi paşa konuyu ben askere gitmicem teroristler var orda dedi. Nerden nasıl öğrendi bilemedim bi kez daha şok oldum o zamana kalmaz ki dedim ama ya ben askerde ölürsem dedi bi baktım gözleri dolmuş küçüğümün dayanamadım. Bu çocuk hangi ara bunları düşünüp yaşar oldu bilemedim...
Miray meselesi var birde. Bek konusunda güvenmiyor ona biliyorum arada kalmakta istemiyorum tamam Bek ile çok tartışıyoruz falan ama bana kardeşten başka gözle bakacak biri değil bunu biliyorum. Yine de Miray bana bu konuda güvenmiyor gibi hissediyorum... Sabah ne için erken kalktığımı falan söylediğimde kızdı bana tepki gösterdi sonra da sustu... TAbii o vakitten bu vakte kadar doğum günüme dair tek bir kelime bile etmedi... Unuttu mu yoksa kızgınlığına mı hiç birşey söylemedi bilmiyorum. 10 gün önce bi konu olduğunda doğum günümü söylemişti o zaman demek ki biliyordu o halde neden mesaj atmadı? Neden hiç kutlamadı. Bundan daha fazlasını mı bekledim bilmiyorum yanlışı nerde yapıyorum onu da bilmiyorum. Ondan hediye vs hiç beklemedim ama en azından mesaj atmalıydı bana göre belki kendine göre sebepleri vardır... Yine de kırıldım nedense ona bunu pekte anlatamıyorum, susayım ben.

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Koyan evlat acısının ne demek olduğunu anlıyorum artık

Uzun zaman geçti dimi? yazacak birşey bulamadığımdan değilde üşengeçliğimden böyle oldu ya. Şimdi olaylara bi özet geçip bırakırım herhalde yine. Buzağılarımdan biri öldü.. Öyle sebepsiz ve sağlıklıyken gitti işte. Sonra geçen Cuma annem bana hamster aldı hediye olarak iki tane. Cumartesi beyaz olanı doğum yapmıştı öyle mutlu zamanlarım uzun sürmedi tabii. Aksi adını verdiğim yani anne olan öldü. Yavruları da ölmüş tabii.. Şimdi diğer hamster duruyo bunun rengi gri ve bi ara fotoğrafını eklerim. Hayvanları çok sevsem de ölmelerine engel olamıyorum tabii bu da oldukça üzücü bir durum...

Çarşamba sabahı Bek burda olacak. Onu düşünüyorum biraz düzcenin neresinde neler yapabiliriz diye. Çocuk düceye ilk defa gelecek zaten bende bilmiyorum birlikte kayboluruz işte. Sinemaya götürmeyi düşünüyorum bi tek. Hani vaktimizi o alırsa yapcak başka şey düşünmeye gerek kalmazdı. İşi olduğu için akşamına geri dönecek o. O gün getireceği köpek konusu var birde annemde benimle birlikte gelip Bek'i görecek sonra geri eve gelecek tabii. Aslında geçen hafta boyunca ablamın köye gelmesini bekliyorduk ama gelmedi gerçi iyi oldu ablam Bek'i deli gibi kıskanıyo sana kardeşim demesin diyo. Tabii biz o arada tartışmaya da başlamış oluyoruz işte. Neyse Bek ile o koca günü nasıl geçireceğimi bilmiyorum. Bu çocuk benim için fazla masraf yapıyor ve bunu hiç bi şekilde engelleyemiyorum o işe de zaten benim için girdi bence o. Öyle işte. Hamster yavrularından biri Bek'indi şimdi öldüğünü nasıl söyleyeceğim bilmiyorum. Canım fena sıkıldı yine. Sanırım epey şanssızım.

Yine geçen akşamlardan birinde Işık ile konuştuk epey özlemlerim tavan yaptı desem yeridir. Bu koca köyde konuşabileceğim kimse yok benim pc ile daha çok vakit geçiriyorum ama özlüyorum ya. Odada hiç konuşmadan dursak yine de iyi gelirdi bu. Şimdi tüm bu sessizliği kabullenmek pek iyi olmuyor. Gerçi pardon sessizlik demeyim gürültü makinası bir oğlum var benim; küçük paşa. Onu yazılarımdan birinde anlatmıştım sanırım veletlerden kalan son yadigar o. Diğer ikisini kovdum evden :)))

Öyle belli bir düzende yazamıyorum dimi? atlayıp duruyorum her zamanki gibi. Miray'ı da özledim. Bu geçtiğimiz zamanlardan birinde benim kıskançlık tavan yapınca az tartışmadık. O canavar içimden kaçınca engel olamadım napiim? ama kendimi kontrol ettim kısa zamanda yani sanırım. Bilmiyorum birinde durum iyice kötü olmuştu telefonunu kapatmıştı falan çıldırdım tabii o an daha da kızdım... Neyse boşvercem ben bunları. Okul açılsın bi göreyim onu. Para biriktiriyorum onun için. Ya da biriktirmeye çalışıyorum diyeyim ben köyde bir gelirim yok ki nasıl yapim? Ama yazında para biriktirmezsem okul için gittiğim ilk vakit onu görmem mümkün değil... Ablam Miray'la beni biliyor acaba geldiğinde onu ikna edip onunla mı istanbula gitsem diye düşünüyorum ama bu annemle daha az vakit demek olur bende onu yapamam işte. Öyle çoook karışığım. Ramazan ve oruç meselesi de pek yararlı değil doğrusu açlıktan ölüyorum ya :S gece gece yemek canım istemiyo ama her gün buna pişman oluyorum. Özellikle öğleden sonra gözümün önünde yemek resimleri uçuşuyor akşam için çok fazla yemek yapıyorum onlarda ziyan oluyor annemin fırçasından sonra yapmıyorum gerçi bana yetecek kadar yapıyorum. Yemek konusunda seçici olduğumdan tamamen annemle farklı şeyler yiyoruz. Neyse yoruldum ben acıktım da gidip biraz uyumayı deneyim bari...