15 Mayıs 2013 Çarşamba

Yolcu


Bir silah sesi bir de çilek kokusu. O geceye dair sebepsiz hatırlatıcılarım bunlar. 

Ben hiç kimseyi askere göndermedim. Teoride 4 abim var zaten 3'ü ben çok küçükken gidip geldiler. 4'ün akıbeti hiç belli değil. Ondan bu ilk oldu. Damla'nın kardeşi. Geçen hafta. Anneme söylediğimde oraya gitmek istiyorum diye fazla anlayış gösterip bir gün önceden götürdü beni. Damla'lara, O'nun da gittiğine ilk şahit oluşum bu. Benden önce bir kez daha gitmiş sanırım. Onca yıl geçti ve onların bir araya gelmesi bu kadar geç olmamalıydı. Her neyse öyle kalabalık ve yoğun bir zamanda kalmayı düşünmemiştim, biraz fazlalık olurum diye. Sanırım oldum da kaldım çünkü. Belki olmamışımdır yine de öyle hissettim. Sadece his yani.

Çok garip bir şey ya birini askere göndermek. Sürekli silah atmak mı denir kurşun atmak mı bilmiyorum onu yaptılar. Sese alışsın diyedir diye düşündüm önce, sonrasında cesaret versin diyedir dedim. Karar veremedim. Bir "erkeği" daha da "erkek" yapmak mıydı askerlik? Aslında mesele erkek olmasında değildi sadece aklımı dağıtmak için düşündüklerimdi onlar. Aylarca evinden uzağa, çok başka bir ortama gönderilen gençler. Gidip dönecek belki hiç bir şey olmadan ama öyle korkutucu bir şey ki askerlik. Sonuçta gittiği yer belli. Neler olacağına dair hiç bir fikri olmuyor insanın ve ondan gelecek her haberi dikkatle dinlemek istiyorsun. O'nun kardeşi, benim kardeşim. İyi bir şekilde dönecek umarım. Hem beklenilen zaman çabuk gelir ya da sayılı gün çabuk geçermiş neyse işte. Dönecek geriye, buna inanmak istiyorum.

Yine de asker gönderirken yasaklanması gereken şeyler olmalı. Veda zamanında mesela ya da öncesinde. İnsanları anlıyorum çoğunlukla gelenekten otobüse kadar falan geliyorlar ama yine de sonuçta çocuk gidiyor lan bırakın ailesi ile vakit geçirsin. Bir de otogara gelen davulcular meselesi var, hiç girmek ve görmek istemediğim bir mesele.

Onun dışında anneler günü kutlamalarım abimin de gelişi ile evden kaçma isteği doğurdu bende. Şu geçenlerde tartıştığım abim. Eve gelen yeğenleri de toplayıp inek otlatmaya gittik. 4 tane ineğin başında dengesiz bir şekilde 7 kişi bekledik ama olsun. Ablamların desteği ile ufak ufak abimle tekrar atışmış olmam mümkün, çeşitli konularda. Eve döndükten hemen sonra oldu bu. Karşısında sadece ben değil ablamlarda olunca pek uzun sürmedi. En çok o anı sevdim, o güne dair. Sonra topluca gittiler zaten. Geriye bir ablam kaldı sadece. Onunla da her şey sıradan geçti.

Anneme aldığımız hediyeler o kadar benziyor ki ablamınki ile. Sanki aynı mağazadan beraber almışız gibi. Bunu kardeşlik içgüdüsüne bağlayıp geçiştirdik.

Bugün çok dengesiz hava. Günün bir kısmı Damla ile geçti. Kalan kısmı da stajda. Tekrar anlamış oldum ki benden öğretmen falan olmaz. Genel olarak öğretici taraf değilim. Hep çocukların işlerini ben yapıp durdum. Sözde onlara öğretmem gerekiyordu.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Yaz yaz hiç çekinme canııım ne gerek var? aramızda yabancı mı var sanki?