22 Mayıs 2013 Çarşamba

Geveze

Görünüşünü sevebilir ve denizine aşık olabilirdim ama İstanbul'a asla. 

Hafta sonu İstanbul'daydım, okulla gittik. İlk defa bizim bölümün öğrencileri ile beraber bir şeyler yaptık. Yemeğe gitmek ve derslere girmek dışında. Daha çok Damla'nın arkadaşları vardı aslında bizden sadece 4 kişi gelmişti ki onları otobüs dışında görmedim tekrar. Damla ile pek çok defa yolculuk yapmamıza rağmen ilk defa gece ve bu kadar uzun bir yola çıktık. Bir yerde duymuştum insanların gerçek yüzünün yolculukta ya da kavgada ortaya çıktıklarını söylüyordu. Evet pek çoğunu başka açılardan görmüş olabilirim. Bazen daha sinirli bazen daha oynak evet tam yerinde bir kelime: oynak. Ama Damla aynı Damla'ydı işte. Yıllardır tanıdığım aynı kız. Biraz daha uykucu olanı belki. En azından 2. gün için. İlk gece bizi uyutmayan bir grubumuz vardı.

Neyse okul uğraşları bitipte boş bırakıldığımız anda İstanbul'u pekte tanımayan ve ne yapacağını bilmeyen bir gruptuk. Bir süre oradan oraya savrulduktan sonra gemi ya da bot ya da feribot doğrusu ayırt edemiyorum onunla gezmeye karar verdik. Denizde gezmek çok güzel! tabii başka bir şeyin üzerindeysen. Aksi halde hala deniz korkutucu ve ömrümün sonuna kadar girmeyi düşünmüyorum. Galatasaray adasını gördüm ve fotoğraf makinem hala bana dönemediği için pek çok kez sinirlendim. Arkadaşımdan aldığım makine idare eder nitelikte olsa da zoom yönünden çok eksiği vardı. Damla İstanbul'da ya da yakın bir yerinde yaşayalım dese de ben hala İstanbul'u sevemiyorum. Gezmek için çok iyi olabilir ama yaşamak kısmından o kadar emin değilim.


Aşkın nerede başladığının önemi yoktu. Nerede bittiğinin de. Sadece ne hissettirdiği önemli...

Ben aşıkken çok farklı bir şey oluyorum. Bunu kabullenmemem mümkün değil zaten. Kendimi biliyorum sonuçta. Hep içime kaçan Polyanna'dan bahsedip duruyorum ya, aşıkken o çok çok daha fazlası oluyor. Sonra ne kadar mutlu görünüyorsam artık etrafımdaki herkes ne oldu sana diyor. Halbuki normalde de sürekli gülümseyen biriyim. Daha mı çok sırıtıyorum acaba. Biraz da çocuklaşıyorum.

İşte bir süredir kendimi hiç bu kadar çocuk gibi hissetmemiştim. Dün içimdeki çocuk her şeyi ele geçirdi sağ olsun. Sonra sürekli onu izlemek istedim. Çok saf görünmüş olmalıyım bence. Ya da belki sapık gibi. Sürekli ama sürekli ona baktım ya. Bazen ona yazmak için ya da fotoğraf kareleri alabilmek için küçük molalar verdim tabii. Aaa pardon bir de film söylemişti ona baktım. İşte öyle. O anlar hiç bitmesin istedim. Sonrasında da o fotoğraflara bakıp durdum.

Ve düşünmedim hiç bir şeyi. Sadece O'na dair şeyleri bilmek istiyorum. Bu istek hala var. Gerekli, gereksiz, olmuş, olacak, sevdiği ya da sevmediği her şeyi bilmek istiyorum. Sorularımla benden bıkmasın diye hepsini bir zamana sığdıramıyorum. Sadece O'nu ya da O'nunla konuşmak istiyorum. 

Damla'ya sürekli O'nu anlatmak istiyorum mesela. Ya da beni bilen diğerlerine. Bu arada Damla'ya benziyor birazcık, karakter olarak. Gerçi ikisi de Akrep burcu belki ondandır. Hiç sevgilimin karakteri şöyle olsun diye bir liste yapmadım. Bazen bir şey olduğunda sevgilimde şu olsun ya da olmasın dediğim oluyor ama daha o an unutuyorum onu. Ama onda isteyebileceğim her şey var zaten. Belki çok iyi tanımıyorum ama şimdilik var yani. Bir ara O'nu anlatırken kullanacağım bir isim bulmalıyım. Öylesine bir isim vermek istemediğim için bu azıcık zaman alacak.

Şimdilik bu kadar. Daha da ve sürekli yazmak istiyorum ama bazı şeyler bana kalmalı bazıları da sonraya.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Yaz yaz hiç çekinme canııım ne gerek var? aramızda yabancı mı var sanki?