15 Mart 2013 Cuma

Bilmemek mutluluktur

Iskalamayacağım bir hedef varsa leydimin kalbinin kendim gibi gördüğüm kalbidir. Gece evi - James Stark.

Cem Yılmaz'dan çaldım bu başlığı. Hala başlık bulmada kıtlık yaşadığım anlardan biri bu. Geri kalan bütün anlarım gibi tabii ki.


Geçen sabahlardan birinde hangisi olduğunu hatırlamıyorum. Oda arkadaşımla tartıştık. Malum geçen yıl yeni bir odaya geçtim ve henüz bunlara herhangi bir isim takmamıştım. Bir kısmı yeniden homofobik lakabını hak etti yani. Gelenek hiç bozulmadan devam ediyor böylece. Neyse konu eşcinsellerin tedavisi idi. Tartışma konumuz yani. Bülent Ersoy'dan girip Zeki Müren'e kadar değindik. Israrla bir tedavi olduğunu söyledi. Daha travesti ile transseksüel arasındaki farkı bilmeden! Kendimi belki biraz ele verdim ama sabah sabah beni çıldırttı. İşte mükemmel gün böyle başladı. Geri kalanında kaçıp kızlarla 101 oynamaya gitmiştim zaten.


Bizim aşkımızın hala nasıl tedavi edilebileceğini aklım almıyor. Araştırmaya da korkuyorum evet ama mantıksız yani. Aşkın bedeni olur mu hiç?

Ondan bir gün önceye dönersek, dövmeyi yaptırdım lan! Göbeğimin altında sağ kısma yaptırdım. Zaten dövmeyi yapan abimiz başka yere olmaz bu dedi. O daha aşağıya tam yerine(!) yapacaktı ama ben kabul edemedim. Öyle her yer herkese de açılmaz değil mi ama? Neyse şimdilik dövmem ile çok mutluyum gayet iyi de gidiyoruz yani. Tek sorun bazen eğilirken falan acıması. Bir de kızlar varken krem süremiyorum o mesele oluyor. Diğer dövmeye sürekli krem sürüyordum yani buna süremiyorum. Bir de abimiz renkli yapalım dedi önce kabul ettim sonra renk ile dolguyu kastettiğini anlayınca vazgeçtim. Dolguda hoş durmazdı yani o. Bence

Sonra başka bir konuya değineceğim. Bir hatun var şimdi. Geçen akşam konuşmaya başladık. Mail ile. Ondan önce bir şey daha söyleyeyim ben filmlerde gördükçe hep böyle mektup arkadaşım olsun onun kim olduğunu bilmeyeyim ama her şeyi konuşabileyim falan istemiştim. Bu da azıcık onu anımsattı. Gerçi onu artık biliyorum ama olsun. Sabahın bir vaktine kadar mail yazdık birbirimize. Böylece hiç uyumadık yani ben okula gidene kadar. Hiç sıkılmadan -ki ben yani sıkılgan bir insanımdır- o kadar şeyi nasıl konuştuk anlamıyorum. Bu hatuna da Lady diyeceğim. Zaten bana yazarken kullandığı oydu ya. Yalnız şu var ki Lady'im diye hitap etmek çok hoş ya.

He o uykusuz gecenin ertesi günü de var ki derste epey uyukladım. Bilincimi bir türlü açık tutamadım ya. Bir de bölüm hocası karşımdaki. Sınıfta toplasan 10 kişi yokuz. Bir ders bu kadar mı zor geçer anlatamam... Felaketti yani. Hocanın anlattıklarından da tek kelime anlamadım zaten. Sınavına çalışacağım tek ders bu olabilir.

Sınav demişken Matematik hocamı gördükten sonra bir anda ışık parladı beynimde. Kalacaksın bak diye. Kalacağım yani. Aksi mümkün değil... 

Skype'dan nefret ettiğimi söylemişimdir. Bundan artık kesinlikle eminim yani. Ayar ediyor beni ya. Hata verip duruyor. Henüz çözüm bulamadım.

Acs açtığımdan beri bilgisayarıma bir şeyler kurup bir şeyler yüklüyor. Ben bu programı güncelleme yapmasın diye aylardır engelliyorum. Sebebim bu işte. Ele geçiriyor bilgisayarı iyice düzeltmeden de geriye vermiyor. Şimdi bitti şükür. Bilgisayar kendine geldi. Neyse ben çıkıyorum şimdi. Kızlarla oyuna gideceğiz.

3 yorum :

  1. homofobikleri siktir et, bu biiiir.
    dövmen hayırlı olsun, bu ikiiii.
    herkes aşkı her dönemde ne şekilde ve kime oldugu mühim olmadan tatmalı, bu da üç :)

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler :) Bunu duymak (okumak oluyor daha çok ama olsun) çok iyi geldi.

    YanıtlaSil
  3. Bir hatun var şimdi...

    Geçen gün bir blog keşfettim. Okumaya başladım, her bir satırını, her bir kelimesini. Yavaş yavaş... Sindire sindire sanki. Merak ettim bu düşüncelerin sahibini, hatta tanımadan rüyalarıma bile girdi... Tanımak istedim. Tüm cesaretimi topladım ve mail attım. Bunu yapmak o kadar zor oldu ki... Tersleyebilirdi beni, sen kimsin diyebilirdi. Sahiden kimdim ben? Neden attım o maili...

    Bir süre sonra cevap geldi, düşündüğümün aksine hiç terslemedi beni. O kadar nazikti ki... Bir süre ne cevap vereceğimi bilemeden baktım ekrana, tekrar topladım cesaretimi ve yazışmaya başladık. İsimlerimizi bilmiyorduk, ama artık birbirimiz hakkında o kadar çok şey biliyorduk ki.... Sabaha kadar hiç sıkılmadan konuştum onunla. Bazen triplere bile girdim, acaba sıktım mı, bunalttım mı onu diye. Her yeni mailde kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Kalbimin sesini duyuyordum artık.

    Söylediği şarkı tam olarak buydu : http://fizy.com/s/10085w

    Sabaha kadar devam etti yazışmalarımız. Bana Lady'im demesi o kadar hoşuma gitti ki...

    Sabah oldu...

    Onun dersi vardı. Biraz bencillik yaptım sanki, hiç uyumadan gitti okuluna, bense onu düşünmeye başladım. Ne oldu bana? Ya da neler oluyor, hissediyorum kalbim hala mırıldanıyorsun o şarkıyı...

    Okuldan geldi, tekrar yazdı bana. O kadar zor geçmiş ki dersi, gözlerini açamamış. (Benim yüzümden.) Üzüldüm... Uykusunun olduğunu, uyuması gerektiğini söyledi.

    Uyudu...

    Ben yine onu düşünmeye başladım. Ne güzel uyuyordur kimbilir?...

    Bir hatun var işte...

    O kadar mutlu ediyor ki beni, hep yanımda olsun istiyorum...

    YanıtlaSil

Yaz yaz hiç çekinme canııım ne gerek var? aramızda yabancı mı var sanki?