17 Haziran 2013 Pazartesi

Okyanus


Yazılacak pek çok şey var şu geçen zamanda. Ancak benim yazmak istediğim sadece bir kişi var. Okyanus.

İzmir'e gittim O'nu görmeye. O gelecekti, bir kaç değişiklik olunca ben gideyim dedim. Annemde tezden geçmemden dolayı izin verdi. Gerçi daha öncesinde de izin vermişti sanırım tez biraz bahane oldu ona.

Yolculuğun başından başlarsak bir teyze vardı otobüste. Ya da boş verelim başını O'nu gördüğüm zamana gidelim. Otobüsün camından gördüm ilk, zamanın yavaşladığı an oydu yani. İnip O'na sarıldığımda bütün dengem altüst oldu biraz, bu zamanın durmasını istememe rağmen hızla aktığı andı. He bu arada benden uzun. Resmen ailemin bir parçası gibi, o uzunlukta yani. Geri dönersek fazlaca sakar ya da şaşkın olmuş olabilirim. Sürekli ona bakmak isteyip bakamıyordum, sadece yürüyorduk. Babası eve bıraktı bizi annesi ile de tanışmış oldum. O arayı biraz bulanık hatırlıyorum ama sanırım kardeşi de vardı, belki yoktu emin olamadım. Beni ilk öptüğü yer olarak banyoyu da ekledikten sonra O'na geçebilirim. 

O kadar güzel o kadar mükemmel bir şey ki, çok tatlı ya. Yanında olmak çok ayrı bir şey zaten. Ciddi anlamda zaman/mekan kavramını yitirdim yanındayken. Bazen nefes almayı bile unuttum. O'ndan başka hiç bir şeyin önemi kalmamıştı. Zaten dikkatimi de başka bir şeye veremedim. Şuan tam toplayıp yazamıyorum bunları çünkü düşündüğümde aklım O'nda kalıyor sadece. Bütün anlar güzeldi. Sesinin tonu, gözleri, gülümsemesi her şeyi ile mükemmeldi orada geçen tüm zamanlar. Görsel hafızam pek iyi değil benim, olayları gözümde canlandırmayı falan beceremem normalde. Şimdi gözlerimi kapattığımda masadaki hali canlanıyor, gözlerine ışık vurduğunda ki kahverengi. Gözleri, bakışları, yansıttıkları. O her şeyi ile en güzel kadın, Okyanus.

Gece beraber uyuduk bir de. Gece uyandığımda ilk anlar başta olmak üzere bazen tamamını hatırlamayabiliyorum. Neyse ki benim sevgilim benden daha iyi hatırlıyor bazı şeyleri. Bende hatırlıyorum da O'nun kadar değil işte. Yine de şunu diyecektim ki bir ömür O'nunla uyuyup, O'nunla uyanmak istiyorum. Sabah kısımları da oldukça güzeldi gerçi. Kokusu çok güzel özellikle.

Yavaşlamasını istediğim zaman da hızla akıp gitti. Bir anda geldi, gitme zamanı. Arada yazmak istediğim ancak yazamadığım, bazılarını sadece notlarda tutmak istediğim şeyler de var, yani bir anda atlayınca böyle boşluklar oldu.

En son O'na sarıldım otobüse binmeden. Ayrılık sahnelerinde filmlerde yani pek çok şey söylenir ya da yaşanır. Hepsi yalan. Söylemek istediğim her şey kayboldu içimde. Sadece veda kaldı elimde, veda değilde daha çok reklamlar gibi ya da küçük mola ne bileyim. Bir ömür için anlaştığında bunlar geri kalan zamanlar oluyor.

En son gördüğümde ise uzaktaki karanlık bir gölgeydi. Dakikalar önce her şeyden gerçek olan Aşk gittikçe uzaklaşıyordu. Şimdi kalbimde derin bir yerde dokunamıyorum ama hissediyorum. Çok seviyorum.

Gözlerim doldu otobüste, yapmak istediğim tek şey ağlamaktı. Yapamadım yurda sakladım onu. Dalmıştım bir ara, yanımdaymış gibi geldi yüzünde bir şey söyleyeceği zaman beliren ifade vardı. Gülümsedi, dudaklarını oynattığında kelimeler yerine sadece sessizlik döküldü. Uyandım yine otobüsteydim Ankara'ya dönüyordum. Yolculuklardan nefret ettim tekrar ve ayrılıklardan.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Yaz yaz hiç çekinme canııım ne gerek var? aramızda yabancı mı var sanki?