19 Haziran 2013 Çarşamba


Maske takarız hep hayatımızdaki insanlara. İçimizde fırtınalar koparken gülümseriz, onlarda mutlu olduğumuzu düşünürler... Bu oyunun bir parçası, perde bitti dağılabilirsiniz.

Hep bir şekilde olayları atlatabilmiş olmak, her zaman atlatabileceğim anlamına gelmiyor. Bazen en küçük olaylar yıkıyor içimizdeki sağlam temelleri. Bazen en büyük karmaşalar da bile bir şey olmuyor.

Okulumun son günleri gibi bunlar. Resmen 9 gün sonra yurt kaydımı silecek. Hala tehlikede duran dersim korkutmuyor değil hani. Hala kesinleşmemiş bir şeyler var, ailemin bir kısmı hala benden bir şeyler bekliyor. Ve ben ne yapacağımı hiç bilmiyorum. Okyanus ile kurabileceğim bir hayata kadar yaşamak istediğim tek kişi Damla. Annemde var tabii de o muhtemelen benim olduğum yerde yaşamayacak, köye gidip geleceğim onun için. Bir süre Damla ile yaşarsam birikim yapabilirim hem maddi açıdan hemde tecrübe olarak. İzmir'de iş bulabilmem ve bir şeylere başlamam için benden mutlaka iş alanında beklentileri olacaktır. Bir süre o kısmı halledebilirim belki. İşte şu zamanlarda benden beklenen planlar iş bulmam konusunda iken benim aklımda olanlar çok başka. 

Damla eve gitmişti, dönüşte orada güzel bir ev bulduğunu gidip gördüğünü falan söyledi. Evi rahatlıkla tutabilirdik belki. İş kalıyor bu durumda geriye. Eşyaları da varmış, gerçi o eşyalar ile yaşayamam muhtemelen ama biz yenilerini alana kadar idare edebilirdi. Bu evi söylemesi "belki" gibi bir umut yerleştirdi içime. Belki iş bulursak onunla yaşarım ve ailem ile ilgili konulara hiç girmem. Şimdilik bekletiyoruz bu konuyu. Okulun bitmesine günler kaldı ve korkularım da gittikçe büyüyor. Yine de en iyi yaptığım şeyi yapıyor ve düşünmemeye çalışıyorum bu konuyu.

Abim geçen gün whatsapp yüklemiş yine. Hiç selam naber olayına girmedi, çok iyi tasarruf yapar kendisi. Çocukların olduğu bir fotoğraf attı. Önemsiz gereksiz bir şeydi işte. En azından o kısmı öyleydi. Şimdi ben abimlerle büyümediğim için onların yaptığı herhangi bir şeyin beni etkilememesi gerekir. Bu öyle olmadı ama. Ne dengesiz bir  ana denk gelmiş ki hiç beklemediğim bir etki bıraktı o tek fotoğraf. Sonuçta onca büyüğümün içinde tek ablam varmış gibi büyüdüm ki ortaokuldan sonra onunla bile ayrı kaldık. Yani özet ile onca kardeşin içinde kardeşsiz gibi büyüdüm. Fotoğrafı gördüğümde de anlamsız bir şekilde kıskandım o çocukları, büyüdükleri kardeşleri yanlarındaydı ya da aileleri hep beraberdiler işte. Sürekli onları suçlamak gibi biraz ama ben bazen abilerimin gerçekten benimle ilgilenmelerini istiyorum. Küçükken olmasının imkansız olduğunu bilmeme rağmen kardeş isterdim. Sonra Damla geldi hayatıma, bazı zamanlar onu da çok zorlasam da bir şekilde kardeşim oldu işte. Onun yeri çok ayrı iken boşlukta kalmış bir şeylerin yeri de dolmuyor.

Himym izliyorum tekrar. Böyle dizi kitap gibi şeyleri tekrar tekrar izlemeyi seven biri olarak 7. sezonu bitirdim bu akşam. Kendimi bazen Ted gibi hissederdim eskiden, en azından 2. kez izlediğimde falan o da istediği aşkı bulamıyor ama sonunda bulduğunu anlatıyordu bize. Şimdi daha çok Marshall ve Lily gibiymişim gibi geliyor. Mutlu olacağım hayatı bulmuşum ve yola bununla devam edecekmişim gibi.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Yaz yaz hiç çekinme canııım ne gerek var? aramızda yabancı mı var sanki?