24 Temmuz 2012 Salı

Bekle beni "İstanbul"

Şimdi bana öyle şeyler söyle ki durup dururken, tam hayattan vazgeçerken beni aşka inandır - Kolpa

Şu ara yazmayışımın sebebi isteksizlik değil. Ne haddime istememek? Sadece bir kez daha bilgisayarımın kablosunu hallettim. Bu konuda ki yeteneğimi oldukça geliştirdiğime inanmaktayım. Enteresan ki bu yetenek kat kat bana masraf olarak dönüyor. Genelde yetenek dediğin ucunda sana para getiren bir şey olmalı bende tam tersi götürüyor. İşte o halledilen kablonun sonunda Damla'nın bilgisayara çökmüş durumdayım. Nerede nasıl fırsat yakalasam da bir şeyler karıştırabilsem diye uğraşıp duruyorum. Şuan uyudu ve sahura kadar vaktim var. Yok canım çekindiğimden değil sadece o bir blogum olduğunu bilmiyor. Sırf o yüzden bu çaba.

Malum Ramazan ayı da geldi kapıya dayandı. O kadar çabuk geldi ki fark edememişim bile. Kızlar "bu gece sahura kalıyoruz" dediler, hooop ne oluyoruz moduna girdim. O kadar çabuk ve beklenmedik bir şekilde geldi yani. İlk 3 günü de pek rahat atlattım. O rahatlık rahatsız etmiş olmalı ki beni, bugün beynimi pişiren sıcakta okula iki kere gidip geldim. Üstelik tam öğlen sıralarında. İnsan kendi canına susamamalı bence. O sıcaktan gelince kendimi bir banyoya atışım vardı ki, Damla bile şaşırdı o halime. Buz gibi suyun altında olmak gibisi yok. Yarın gidip eczaneden ilaç falan alayım bari burnum açıldı(!) bir anda.

He sonra bugün sınava girdim. Daha öğrenci havasına girememişken sınav nereden çıktı ya! Çok dandik bir yaz okulu sistemim var evet. Bir o kadar dandik sınav sistemimiz de var. Neyse bu konuda saymayacağım. Susmalıyım.


Haftasonu İstanbul'a gidiyorum lan! Heyyo falan durumu değil yine. Çünkü içime oturmuş bir dert var ki Miray bilmiyor. Söyleyemiyorum da. Bütün bunları Kurt ayarladı ondan söyleyemiyorum ya zaten. Hani ben ayarlamış olsam kesin görüşelim derdim şimdi işi Kurt'un onayına da bırakmak istemiyorum. Miray'ı görmeyi de çok istiyorum aslında. Bana mesaj bile atmıyor ki hani bir şekilde konuyu getirip oraya söyleyeyim. O da yok. Zaten bir gece kalacağım. Cumartesi gidip pazar döneceğim geri. Değer mi değmez mi o bir güne bilmiyorum ama azıcık Ankara'dan uzaklaşmalıydım. Bunu böyle bir fırsat haline getirdim işte. Son durum bu. Miray'ı görebilecek miyim şeysi var üzerimde.



Son bir konudan daha bahsetmek isterim ki; Lacivert. Bu hatun kişi de bir kez daha hayatıma dönmek istiyor. Bu konuda pek bir çabalıyor da üstelik. Ama onca yıldan sonra aynı şeyleri hissetmek öyle zor ki düşünemiyorum bile lan onla kendimi. Geçmişte nasıl yapıp sevmişim ben bu kızı? Ona yazdığım bir mektubu söyledi bana. Hatırlıyorum yazdığımı ama öyle yabancı geldi ki gerçekten kendim yazdığıma inanmak zordu yani. O kadar mı sevmişim ben onu. Neyse öyle afallattı mektup ama o bile hiç bir şey hissettiremedi hala bana.

Bu da şu soruyu getiriyor akla, insan ilk sevdiğini unutur mu? baya unutmuşum gibi göründü ama?

Bu geceki şarkı Damla'dan :)) o kadar çok dinledi ki dibimde, dilime dolandı.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Yaz yaz hiç çekinme canııım ne gerek var? aramızda yabancı mı var sanki?