15 Eylül 2014 Pazartesi

Yaşlı teyzeler

Selam blog. Uzun zaman oldu farkındayım. Son yazıyı kaldırmasam o kadarda uzun olmazdı belki. Neyse uzun uzun yazacağım bir sürü şeyim oldu. (Biliyorum unuttuğum başlık bu değildi ama bence bu da işe yarar :P )

Normal zamanların aksine bu kez sabah terminale Ankara için gitmedim. Otobüs beklemek için gittim. Terminalin o yoğunluğunda arabaların arasında yani biraz sıkıntı olsa da Okyanus'un inişini gördüm. Ve bu dünyanın en güzel hislerinden biri. Bir kaç adım ötede oluşu. Sarılmak üzere olmam. Deli gibi mutlu olunan anlardan biri işte. Gerçi o beni beklemiyormuş, valizini alıp kenara doğru giderken yakaladım onu. -Allah'ım sarılabilmek ne kadar güzel!- İşte böyle geldi Okyanus İzmir'den. Bir sabah vakti, hava bile daha ısınmadan o muhteşem gülüşüyle. Sanırım sadece gülüşüyle bana istediği her şeyi yaptırabilir. Hmm. 

İlk gün rüya gibi geçti zaten pek hatırlamıyorum bi markete gittik işte. Tamam birazda yazmak istemiyorum ilk günü. Neyse. Bir sürü şey yapalım diye karar vermiştik biz. Puzzle aramak için çıktık ilk olarak ertesi gün yani. Hemde sanırım alışverişte yapacaktık. Yoksa yapmayacakmıydık? Bilemedim ki. Bir sürü yerden bir sürü puzzle aramamıza rağmen hiçte güzel şeyler bulamadık. Zaten bu şehir minicik ve aradığın hiç bir şeyi bulamıyorsun. Son olarak şu herşeyin satıldığı dandik mağazalar olur ya. Öyle bir yere girdik bakınırken buldu Okyanus. Ben görmedim yani, tamamen tesadüfi bir şekilde en üst rafta o gördü. "Hafızanın boşluklarında"ymış resmin adı şimdi baktımda. Okyanus'un en sevdiği tablolardan biri bu. Böyle mükemmel bir tesadüf ile puzzle aldık. Acayip mutlu oldu ya yerim onu. Neyse. Ben ömrümde 50 parçadan fazla puzzle yapmamış biri olarak acayip korktum. Bundan ötürü Okyanus başladı. Önce kenarları yapıyormuşuz. Sonra oradan iç kısımlara geçiş işte. Okyanus olmasa değil yapmak elime bile alamazdım ben 1000 parça sonuçta. Korku işte böyle bir şey. O'nun yönlendirme ve desteği ile sevdim ben bunu ya. Sonra kendime hobi haline getireyim dedim ama diğer resimler bunun gibi bölümlere ayrılmış olmaz ki. Dimi ama?

Ondan önce tabii Okyanus'un gelişinin 2. günü sabah yaptığı süpriz vardı doğum günüm için. Çok tatlı o ya. Onu burada anlatamıcam şimdi ama ciddi anlamda beni tanıyor ve neleri sevdiğimi biliyor ya yerim onu ben. Neysem.

Birlikte yemek yaptık. Balkonda kahvaltı yaptık ya da yemeklerimizi orada yedik. Güne çoğunlukla birlikte uyandık. Benim gece çalıştığım zamanlarda o da hiç uyumadı kıyamam. Birlikte uyuduk. Sıcaklığı ile uyumak müthiş bir şey. Uyandığımda ilk onu görmekte. Her anı birlikte geçirmek işte. Evliymişiz gibi. Yani gerçekten birlikte yaşayan insanlar gibi. Tam anlatamadım bunu zira biz baya zamandır zaten evli gibiydik. -ki burada "gibi" eki sadece bunu resmiyete geçiremediğimizden eklenmiştir. Yoksa kağıda atılan imzadan çok daha fazla evli olduğumuzu hissetmek var. Gerçi bizim defterimize imzayıda atmıştık ama..- Tek sıkıntı işe gidip geldiğim zamanlardı işte. Resmen dakikaları sayıyordum akşama kadar. Bir an önce bitsinde eve gideyim diye. O akşamları genellikle balkonda beni bekliyor oluyordu. Kapıyı açıyordu ve içeri girdiğimde direk sarılabiliyordum ona.

Sonra bir gün köye gittik annemin yanına. Zaten annem ona Okyanus kızım diyor. Hep böyle diyordu gerçi. Ben Okyanus ile evlenmek istiyorum dediğimden beri de aynı. Benimsedi mi yoksa alışkanlığını mı devam ettiriyor bilmiyorum ama Okyanus'u onunda sevdiğinden eminim. Köye gidişimizde böyle oldu işte. Orda Tosun ve bir yeğenim daha vardı. Aile ziyareti gibiydi. Artık benimsediğim yer orası olmadığından kendimizi tamamen misafir gibi hissettik. Tam aile ziyareti yapanda bu işte. Eşimi alıp anneme götürdüm. Keşke köyde dolaşmaya da çıkabilseydik iyi olurdu bak bu. Ya da biraz yürürdük işte.  Olsun mısır pişirdik bizde.

Sonra bir gün de Ankara'ya gittik. Benim diplomamı almaya diye, oraya Okyanus ile gitmek istiyordum sadece. Sabah 8'den akşam 8'e kadar benimde büyük kısmını unuttuğum şehri yeniden birlikte keşfetmek çok güzeldi ya. Diplomayı 5 dk içinde verdiler zaten... Kahvaltıdan sonra Gençlik Parkında oturduk bi süre sonra Kızılay'a geçip çokça dolaştık sağda solda. Bileklik aldık birlikte, renkleri aynı değil tam ama çok sevdik ki onları. Saatte baktık ama yine olmadı bir gün onu şe edicem ben. Imm sonra ayaklarımız ağrımaya başlayınca bir yerde oturduk biraz. Daha sonra iskender yedik. Bunu özellikle not alıyorum ki daha sonra onunla deneyeceğimiz yemekler listesine ekleyeceğim. Evde pişirmeyi yani. Gerçi İskenderi neden sevdiğini öğrendim ama olsun. Öyle işte. Ankara maceramızda böyle bitti. Onunla yolculuk yapmak çok güzel ki. Keşke biraz daha uzun olsaydım o zaman omuzuma yaslanabilirdi ve rahatça uyuyabilirdi otobüste.

Sonra yağlı boya yaptık birlikte! Renklerle epey uğraştıktan sonra farkettim ki herşeyi unutmuşum ben! Büyük kısmını onunla hatırladım. Birlikte evimizin ilk yağlıboya tablosunu yaptık. Birlikte bir şeyler yapmak harika ya. Yeni şeyler denemek. Defterde yaptık bak. Tasarladık yani henüz çıktı almadık. Ve takvimde yaptık. Bir gün şablon baskıda yapacağız... Öyle işte bu da yağlıboyanın orjinal resmi. Bizimkini ekleyemiyorum maalesef.


Sinemaya gittik bir ara. Kumpirde yaptık bak evde. Kaşarlı patates diye bir şey denedik. Ene lazanyayı unuttuk. Denemek istiyordum ki onu. Bir dahaki sefere artık. 

Kısacası çok ama çok güzel vakit geçirdik. 34 gün içinde her yönüyle tanıdım onu. Yani her şeyi diyemem kabul ama büyük ölçüde. Hiç kendimi kasmadan, zorlamadan ya da kötü bir şey olacak diye düşünmeden geçti. Çokta güzel geçti. Her anı dolu dolu yaşamak denilen şeydi işte burada olduğu zaman. Sonsuza kadar birlikte olacağımız hayatın küçük bir bölümü sadece. Yine de kalan zaman bir an önce bitsin ve onunla evimize taşınalım istiyorum. Nasıl bir tesadüf, şans ya da kaderdir bilmiyorum ama tanışmamız mucize bence bizim için...

Eksik yazdığımın farkındayım. Karışık cümleleriminde. Ya da berbat imlamında farkındayım... Bu sabah gitti Okyanus. Otobüsünü giderken izlemek oldukça kötü. Sanki giderken yanında bir sürü şeyi de götürdü benden.. Ağlamadım sayılır. Bir kaç kez sınıra geldim, azıcık şe olmuşta olabilir ama bunun kısa olacağının farkındayım. Yakında yanında olacağım. Bir süre sonra ise tamamen birlikte yaşıyor olacağız. 

Bu arada bahsetmedim ama gelecek ay taşınıyoruz. Damla ile farklı bir şehre. Bu kez kendi mesleğimi yapmaya başlamalıyım. Gelecek için bir sürü plan yaptık. Bir noktada başlamalı gerçekleşmeye...

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Yaz yaz hiç çekinme canııım ne gerek var? aramızda yabancı mı var sanki?