21 Ağustos 2012 Salı

Güzel olanı yaşamak için çirkin olana karışmalıydık

16 Ağustos 2012 Perşembe

Bayramdan önce

Ve bayram öncesinde ki son yazıma gelmiş bulunuyoruz.

Siminya'nın Kız kısmı kitabını aldım. Evet orjinal aldım. Ben ki gidip korsan kitapçıları zengin etmiş bir insan evladı olarak, "o parayı hak eder o kitap" dedim ve aldım. Beklediğim gibi de harika bir kitap zaten. Bu kadar geç kalmama şaşırıyorum -almak için yani ama parasızlık ne yapacaksın- Aldım almasına da bitiremedim kitabı. Bu bana göre normal bir şey değil, özellikle sevdiğim kitaplar bir gün içinde biter. Ama bu öyle olmadı çünkü ağır geliyor kitap. İçinde yazılanları hazmetmem gerek tekrar okumadan önce. Okuduğum en iyi kitaplardan biri ama bence... Hiç kimsenin yazamayacaklarını o çekinmeden yazmış. Ya da belki çekinmiştir belki tereddüt etmiştir, bilemedim.

Aslında ben buraya gelmeden önce yazacak çok şey vardı ya. Unuttum. Yarın gidiyorum mesela köye, gecenin bir vakti. Çünkü otobüs 4'te. Niye o vakte bilet aldığım ise sonraki kısımdan gelecek. Otobüsten inince anneme hediye almayı planlıyordum gece vakti gerçekleştireceğim(!) mükemmel bir eylem olacak. Nerden bulup alacaksam o vakitte. işten de çıktım zaten. Ders bahanemi kullanaraktan ama 5 gün çalıştım yani bence bu da büyük bir başarı. İşte anneme bir şey alabilecek kadar. O parada Damla'da ben elleşmeyim diye. En iyisini yaptım diye kendimi kandırıyorum çünkü parasızım şuan. Sakin ol şimdi para o cüzdan da kalmaya devam etmeli.

Neden cuma gidiyorum? diye ayrı bir olay var başımda. Derslerim artık bir pazartesi bir de cuma. Ama benim süper(!) zeki öğretmenim cuma günü ders yapmayalım dedi. Evet ben biletimi aldım ertesi gün kadın bunu söyledi. Değiştirebilirdim tabii ama fedakar rolümü oynayıp Damla'yı beklemeliydim. Onun sınavı var da. Hem bir de erkenden eve damlamak istemiyorum. Malum bayram öncesi falan. Ne bileyim internette yok şimdi orada.

Yapılacaklar listemde pek çok şey var şimdi. Mesela bilgisayarımı temizlemek gibi. Çünkü benim bitanecik abilerim köye gelecekler. Sonra haricimi sokacak delik bulmam lazım evde onu yine bitanecik abiciklerim bulurlarsa fena şeyler olur. Çünkü içlerinden bir tanesinin beni kontrol edip çantalarımı karıştırmak gibi fena alışkanlıkları var. Hem zaten en sevdiğim iki abim gelmez diğer ikisi gelip bayramımı zehir ederler buna çözüm olarak yapılabilecek hiç bir şeyin olmaması berbat bir durum. Bu benim kaderim, her bayram onlara ve melek bozması yengelerime hizmet etmem gerek. Bu bayramda o hizmetin çıtası biraz yükselecek çünkü üçüde hamile! nerden çıktı bu be! evde devrilip yatacaklar gene. Sanki daha öncesinde yaptıkları bu değilmiş gibi. 11 olan yeğen sayısı böylece 14'e yükseliyor. Biz ev halkı olarak rekora koşuyoruz. Annemle konuşup eve 3. bir kat mı çıksak acaba diye düşündüm de zaten kısa zaman sonra evimiz olmayacağını düşününce lüzumsuz masraf.

Şimdi mezun olunca ne halt yiyeceğim korkum geri döndü. Düşünüp düşünüp depresyona giresim var bu konuda. Pek çok kişi pek çok çözüm sunuyor ama iş uygulamaya gelince yok abicim kimse beni işe falan almaz. Benim gibi beceriksizin tekini ne yapsın millet. Hem bir de şu var ki ev geçindirmek denilen olay korkumun başı zaten. Yok yok benim memur falan olmam lazım hem de hemen!


Bütün konulardan şikayetimi dile getirmişim gibi duruyor burdan bakınca. Evet unuttuğum her şey geri gelmiş sanki. Yok dur daha var. Bu lanet yurdun kantinine sayıp sövmedim hala. Adamlar kazık üstüne kazık atıyorlar. Tanesi 50 kuruştan domates yediniz mi siz hiç? Ben yedim pek leziz, sanırsın ki altın kaplama. Adamlar biraz daha abartsa poşete de 10 kuruş falan alacaklar. Çünkü bir plastik bile değil köpük tabağa aldılar. Çok değil elbet bunlar ama bütün hepsi birleşince iyi kazın oluyor günde 2 öğün. Ramazanda öyle. Bir akşam bir sahur iki öğün kazık iyidir. Yenmelidir.

Yeter bu kadar şikayet. Bayramdan sonra görüşürüz elbet. görüşemezsek bilinki abim haricimi ele geçirip incelemeye almış sonrasında beni döverek öldürmüş ya da annemin tüfeği ile de yapabilir bunu. Ya da dua edin bulsun o hariciyi bende bayram bayram son kavgamı edip eşcinsel olduğum öğrenildikten hemen sonra huzur içinde ölebileyim.

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Dün?

*********

Dün hastaneye gittik. Aylardır gidip kan vermek istiyordum, belki kan dokusu biri ile uyarsa ilik verebirim gibi bir şey işte. Tam konuyu toparlayamadım.

Günün ondan sonraki kısmı cehennem azabıydı eksik olmasın. Sonra alışveriş falan derken işe geç kaldım. İş? Derken yurdun karşısındaki cafede çalışmaya başladım ben. Garson lan! yapmak istediğim iki meslekten biri garsonluktu. Şimdi sadece bilgisayar tamircisi olmak istiyorum. Tamam garson olmak kötü değil ama müşterileri dövmek gibi inanılmaz bir istek duyabiliyorum bazen. Ondan dolayı yani. Yoksa gül gibi geçinip gideriz orda. Yanlız çalışmaya başladıktan sonra farkettim ki bir daha cafelerde hiç bir şey yemem yani. Bir kaç gün sonra ayrılacağım zaten ordan da, sadece anneme bayramda hediye alabilecek kadar biriktirmeye çalışıyorum. Her gün 10 lira ile bu pekte kolay değil.

Bilgisayarımın kablosuna da kavuştum hani ama şimdi hem kota yeniden başa bela hem de iş. Hatta daha çok iş bence. Dün kaç saat ayakta kaldıysam bugün doğru düzgün yürüyemiyorum çünkü ayaklarım acıyor. Ben gidip hazırlanmaya başlayım en iyisi. Vakit yaklaşıyor.

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Kocamustafapaşa

Eski sevgililer hayatlarını doldurmaya çalışan boşlukları olan insanlardır. Ne zaman biri gitse hayatlarından o boşluğa yeniden sizi koymaya çalışırlar.

İstanbul ziyaretimden beri yazamadığımın farkındayım malum benim bilgisayarım yok. Şimdi gidişi anlatmak gerekirse, öğlen servis beni Kocamustafapaşa'ya bıraktı. Orası benim canım(!) Miray'ımın yaşadığı yer. Nasıl umut etmişsem onu göreceğimi... Kurt'ta geç kaldı beni almak için. Oradaki minicik merkezin her tarafını dolandım ama ne Miray'ı görebildim ne de ona dair bir şey. Ama bütün geçmiş olduğu gibi orada durmaya devam etti. Her tarafında dolaşmışız ki geçmişte tanıyordum yani o sokakları. Maalesef ki anılarda kendini su yüzüne çıkarmaya başladı. Minik bir park bulup oturdum sonunda, Kurt geliyordu çünkü. Ağladım da otururken tutamadım kendimi. Sonra geldiler beni almaya yaklaşırken gördüm sildim gözlerimi Kurt'ta fark etmedi zaten. Kurt gelene kadar bekledim yani Miray'ı görmeyi hatta belki sürpriz yapar falan diye bile düşündüm. Görmedim hiç.

Oraya bir günlük ziyaretimin sebebi birazcık erkende olsa doğum günümü kutlamakmış. Belki bunu yaptığımız cafe bir zamanlar yine Miray ve geri kalanlarla oturduğumuz yer olmasaymış çok daha iyi olabilirmiş. İşte böyle geçti ya daha çok ayrıntı var ama girmek istemiyorum pek fazla. Kurt benim için tişört imzalatmış Işıl Alben'e duyunca çok mutlu oldum ama maalesef o tişört otobüsümün hızına yetişememiş kargoyla gönderecek. Çok merak ediyorum ama söyleyemiyorum da yolla hemen diye. Bekliyorum.

Ondan sonra sınav haftasıydı zaten. Yeniden o malum dersimden kalırken hocaya hiç etmediğim kadar küfür ettim. Adam durmamış dinlenmemiş resmen nasıl daha zor sorarım diye düşünmüş. Çizicem lan arabasını okul bitmeden!

Böyle işte canım blogum 3 gün sonra inşallah kabloyu alabileceğim ve bilgisayarıma kavuşacağım. Yazı berbat biliyorum hiç bir cümleye dikkat etmedim, neyi nasıl anlatırım diye düşünmedim. Tahmin edersin ki dün Miray'la konuştum.