Bazen hiç anlamı olmayan karmaşıklıklardan mükemmel uyumu elde eder insan.
Bazen sadece o karmaşıklıkta kaybolursun.
Rubik küp aldı Okyanus bana. 4-5 gün oluyor alalı. Bugün 2. kez bitirebildim. Çok sevdim bunu yaa! Bir sürü teşekkür etmem lazım ona.
Sana Damla'nın düğününü hiç anlatma fırsatı bulamadım. Sanırım birazda önce benim kabullenmem gerekti bunu. En yakın arkadaşım evlendi sonuçta.

He birde düğüne liseden iki arkadaşım geldi. Eskişehir'li ikisi de. Ondan gelebildiler yani. Keşke Ece'de gelebilseydi, o zaman gerçekten mutlu olurdum yani. Neyse gelenler beni bilen arkadaşlarımdı. Biri göz işaretleri ile Okyanus ve beni sordu yine işaret dili ile sevgilim dedim. Diğeri Okyanus'un olmadığı bir an sanırım (düşünüyorum da öyle bir an varmıydı ya? ama olmasa sesli soramazdı dimi) O kim dedi arkadaşım dedim arkadaşım kelimesine vurgu yapınca sırıttım. Anladı herhalde. Neden anlatıyorum bunu sana bilmiyorum. Sanırım kabul görme şeysi var bende. Yani o düğün boyunca ve hayatım boyunca pişman olacağım şey elinden tutup Okyanus'u dansa kaldıramamak oldu. Tamam ikimizde hele de o ortamda dans etmeyi istemedik tabii ki. Ama toplum ve insanların garip bakışları olmadan Onunla dans edebilmeyi isterdim. Özellikle en yakın arkadaşımın düğününde. Çünkü bundan sonra katılabileceğim düğünlerin sayısı oldukça sınırlı. Aslında aklımda sadece bir tane var o da Okyanus'un kardeşinin düğünü. Sevmiyorum böyle kalabalık yerleri.
İşte o geceden özellikle aklımda kalan iki kısımdan biri danstı. Diğeri Damla'nın son kez sarıldığı an. Trene yetişmek için erken ayrılmamız gerektiğinde sarıldı öyle sımsıkı. Veda eder gibiydi ama değildi de. İnsan en yakın arkadaşına veda etmez değil mi? Dün doğum günüydü. Yıllardır ayrı geçirdiğimiz ilk doğum günü. Yalnız hissetmiş midir ki? Sürekli mesaj atmaya çalışıyorum aramız açılmasın ya da uzak olmayalım diye, umarım hiç öyle olmaz. Umarım aramız hiç açılmaz onunla.

Bir de sabah işe gitmeden önce 15 dk daha erken uyanıp hazırlandıktan sonra, oturup onu izlemeyi çok sevdim. O öyle masum ki...