Üst üste kaç günü berbat geçirebilirsiniz ki? Benim için böyle şeyler dert değil. Bela mıknatısı gibiyim belki de. Ya da belki sadece ben uğursuzum...

İşte yazının buradan sonrası iğrenç, rezil, mide bulandırıcı olacak. Zira böyle saçmaladığımda bunu not alıp asla unutmamamı sağlamam gerek dimi?
Ertesi gün, gündüz vardiyası. Sabahın köründe hoş(!) bir sürpriz ile adet olduğumu görüyorum. Zaten böyle şeyler sabahın köründe olmalı dimi. Neyse işe geldiğimde fark ediyorum ki yedek ped almamışım! Gerizekalıyım çünkü. Burnum için aşçıdan peçete çalmak aklıma geliyor ama evden çıkmadan ped almak aklıma gelmiyor. Hastayken benim beynim iflas ediyor bence. Günün geri kalanı aşçıdan çalınan bir dünya peçetenin yaratıcı kullanımı ile geçti. İlk gün birde ya böyle işkence yapılır mı insana?
Bence kadınların olduğu her yerde bir adet ped için stok mu desem, makine mi desem bir şey olmalı. Zorunlu olmalı hatta. Başımızda bir lanet var bilinen bir şey bu. Bari biraz çözüm sunun Allahsızlar... Öyle işte, felaket geçen günlerin sonuncusunu şefim yaşatıyor sağolsun...
Şimdi gelelim bu adamın derdine. Makineler gitti ya. İşlerde rahatladı. İşte bu adama rahatlık battı. Sürekli bize sataşıp moral bozma çabası içinde. Eski şefimiz iyiydi işten çıktı. Sonra bu yetersizi verdiler başımıza. Kafasına göre mola yapıyor, sigara içiyor, çay içiyor. İşten kaçıyor. Düzen yok adamda. Onun temin etmesi gereken malzemeyi istiyorum adam ben ne yapayım diyor. Lan sen yapmazsan ben ne yapayım asıl! Çifte standart kelimesi resmen bununla anlam bulup hayata geçmiş. Sigara içmek ona serbest ama iş yokken biz telefonla oynayamıyoruz. O istediğinde kafasına göre mola yapıyor ama bize gelince yok. Mutfaktan istediğini almakta özgür ama bize gelince yok. İşte biz hep bu durumdayız. Sanki fabrika adamın biz sokak çocuğuyuz. Her akşam kavga ediyoruz adamla ya. Diğer kızı 3 makineye birden baktırıyor paşam çıkmış sigara içiyor. Ağzına kürekle vurasım var. Birde tam anlamıyla salak. Hayır normalde herkes için bunu söylememem lazım ama o öyle. Laf anlatamıyorum. Şefliği ben istemedim diyor, bırak o zaman silah mı dayadılar kafana diyorum. Bir anda lafı nasıl çekiyorsa yarın çıkalım müdüre sen şef ol diyor. Diğer vardiyada şef yok anlatmak istediğim o, istediği anda bırakabileceği ama anlamıyor adam. Çok mu zor kelimeler seçiyorum bilmiyorum ki. Bütün şeylerde araya müdürü katıyor. Sanki müdür amcasının oğlu. Gıcık oluyorum adama ya. Birde işi düştüğünde sanırsın melek. Bir dediğimi iki etmiyor. Bak o zaman müthiş anlıyor söylediklerimi hiç sıkıntı kalmıyor... Bütün zamanlarda sinirime oynuyor adam ya.. İşte bunun gibi adamları yönetimin ucundan kıyısından bile tutturursan kapanır tabii bura...
Çok sinir yapmışım ya. Her zamanki gibi bu akşamımı da mahvedince tabii. Neyse ya, taşınıyoruz yakında. Damla evi ayarladı, fotoğraflarını vs attı. Şuanki evimiz onun yanında villa gibi ama olsun sonuç olarak buradan çıkmak için fırsat bu. Yeni bir iş bulmam içinde. İlk fırsatta Okyanus'un yanına gitmek istiyorum. Bu iş bulmadan önce de olabilir iş bulduktan sonraki bir haftasonu da.. Yeterki kısa zamanda olsun gerisi önemli değil..
Perdeleri beyazlat dedi Damla bir de bende internetten bir kaç şey bakayım dedim şeker, karbonat, hamur kabartma tozu ve yumurta kabuğu gibi öneriler okudum güvensem mi bilemiyorum ya. Tüller için bi deterjan aldım ama doğrusu ona bile tam güvenemiyorum. Göreceğiz bakalım neler olacak...
Şimdilik benden bu kadar blog. Gidip şefimle biraz daha kavga edeyim zira 1'de yemek yememiz gerekiyordu saat 02:20... Aç olsaydı çıkardık aç değil demek ki.