2 Ocak 2016 Cumartesi

Çaliş çaliş çaliş

İnsanlar neden evlendiklerinde kötü şeyler yazarlar/söylerler anlamıyorum. Bende bir nevi evlenmiş gibiyim (yani aynı evde yaşıyorum sonuçta değil mi?) ve en büyük derdim bu akşam ne yemek yapsak acaba...? Daha büyük dertlerimiz olmaz umarım diyeceğim ama iş ve maaş dengesizliğim bazen canımı sıkıyor. Biliyorum belki takılmamalıyım bu kadar ama bir şekilde canımı sıkıyor dengesizlik. Sonraki büyük derdim ise ikariamda saray yükseltememek, kimsemi malzeme satmaz arkadaş. Şu oyunlarda gösterdiğim başarını yarısını gerçek hayatımda gösterebilsem şimdiye neler yapmıştım. Bunun için yeterli cesaretim yok sanırım. 

Yüksek lisans yapmak istiyorum bilgisayar alanında ama dediğim gibi cesaret meselesi. Birazda işimle birlikte nasıl götüreceğim ikisini bir arada. İş yeri izin vermeyecek büyük ihtimalle. Okul masraflarını karşılayamayacağım. Bir de tez mevzusu var. Ben tez yazmaktan nefret ediyorum. Yani laf olsun diye değil, ilk tezimi yazamamış olmamın verdiği bir şey var bende. Öyle gıcık olduğum bir durum. Aynı katı nefreti ingilizceyede gösteriyor olmam daha korkunç bence. Aslında cidden güzel dil ve oyunlarla bayağı şe ediyorum ama diğer taraftan temelden gelen eğitimle soğumuş durumdayım. Bir şekilde nefret oluşuyor. Eh ingilizce olmadan ve tez olmadan sanırım Yüksek lisans yapamam. Diğer taraftan farkındayım bunlar bahane. Okula giderken iş mevzusu sıkıntı olacağından yapamayacağımı biliyorum. Bir de biraz saçma olacak ama maddi gücüm yokken bu risk almak gibi olacak bana, bir tür güvensizlik oluşturuyor. 

İşin daha da kötü tarafı meslek olarak iyi bir şey olmasına rağmen ben Grafikerlikten nefret ediyorum. Tasarım yapmak çok güzel ama bunu iş olarak yapmak berbat. Biri yaptığım tasarıma karıştığı anda yönetimi ona bırakıyorum. Kararları onun almasını bekliyorum. He birde İş dünyasında grafiker olmak yetmiyor. Adamlar benden çay yapmamı, servis yapmamı, dükkanı temizlememi, baskı yapmamı, müşteri çekmemi, reklam yapmamı, ücret hesabı çıkarmamı falan bekliyor. Kısacası çalıştırabildiği her noktada beni çalıştırıyor. Ben bundan daha da çok nefret ediyorum. Benim işim tasarım yapmak sonuçta. Ama çıkıp baskı yapıyorum sonra benden o baskının yapışacağı alanı temizlememi istiyor. Sonrada yapabileceksem yapıştırmamı. Adam (patronum) çay istiyor veriyorum birde üstüne şeker atmamı istiyor. Kahvaltısını da hazırlamam gerekiyor sabahları. Dükkanı da ben açmalıyım (çünkü gelmiyorlar sabah erkenden, gelmesinler o ayrı da dükkan benim değil ki!) ve akşam onlar erkenden çıkarken ben kapatmalıyım. Adamın teki kitapçık yaptıracak ama aylar oldu bana bilgi vermemiş her hafta arayıp peşine düşüp zorla o bilgiyi almam gerekiyor. Lan yaptıracak olsa zaten kendi getirir bilgiyi. Geçen gün birine tabela yapacağız ben logomu getireyim falan deyip gitmiş adam. Tekrar arattırdılar gelmeyince. Bırak gelmiyorsa bir bildiği var adamın. Neyse aradım zaman verin bana biraz düşünelim falan dedi. Ayrılmak isteyip söyleyemeyen çiftler gibi. Daralttık adamları resmen. 

Bir de şey var temizlik yapmamız gerekiyor her hafta iş yerinde. Ama haftalardır kadın (patron) ya gelmediği ya da erken çıktığı için tek başıma yapıyorum ben. Ben temizliğe başlarken adamda çıkıp gidiyor kapatırsın sen diyerek. Sonra ben artık ne zaman biterse o zaman çıkıyorum. Haliyle tek başıma olunca yetişemiyorum ayrıntılı bir temizlik yapmıyorum. Geçen gün oğulları gelince yaslanma masaya öyle, çok pis uzun zamandır temizlik yapmıyoruz dedi oğluna. Acayip sinir oldum ama çünkü ürün masasına dokunmasamda onun masasını ve kendiminkini siliyorum hep. Ben yapıyorum ama tek başıma haliyle bu kadar oluyor dedim. Ne anladı bilmiyorum artık. 

Birde yılbaşı tatili mevzusu var. Bugün normalde bana tatil değil zorla aldım. Müşteri olarak hiç kimse gitmemesine rağmen açıyorlarmış dükkanı. Okyanus'un ailesinin yanına gideceğimizi söyleyerek ve resmen bu konunun peşinde 2 hafta koşarak izin alabildim. Yahu kimse yok işte gelmiyormuş ne diye şe ediyorsun ki. Malzemeci gelmiyor, herkes tatilde ama bizimkiler dükkan açıyor. Birde trene yetişeceğim diyerek dünde erken çıktım. Eminim orada da sinir olmuştur bana. Çünkü bunun kendi ailesinin işi vardı basılacak. Ama bir buçuk haftadır falan gelip gitmelerine rağmen hiç bir ilerleme olmadı. Sonra dün erken çıkacağım ya haberi var 3:45 gibi çıkacağımdan 3:15'te bana o işi ayarlayalım (bir sürü kesilip boyutlandırılıp sayfa yerleşimi yapılacak iş) basalım dedi bana. Daha hiç bir ayarı yok. Tamam ben yaparım at bana dedim ki daha seçim yapılacakmış aralarından. O bir taraftan seçerken ben hepsini halledip bir şekilde yetiştirdim o işi. Bu defa makinede sorun çıktı baskı bir türlü başlamadı. En son geç kalacağım için trene biraz bırakıp gelmiş oldum. Ama ne yapayım ya. Te hafta başında ben ona açıkladım durumu ve müşteri de değil ailevi yani. Anca bu kadar oluyor. Ve artık cidden nefret ediyorum yaptığım işten ve küçük iş yerinde her ama her işe koşulmaktan. Adamın tasarım yapıp yapmadığım umurunda değil, git şunu yap bunu yap onu getir bunu götür iş yetiştir. Bir maaş verecek altı üstü onun da her saniyesinden yararlanmaya çalışıyor. 

Fabrikada çalıştığım zamanın en çok burası iyiydi. Saatim belliydi, tatilim belliydi, fazla çalışırsam parasını alıyordum. Resmi tatillerimiz yoktu tamam ama onunda fazladan parasını alıyordum. Sigortam mutlaka yatıyordu ve sadece işimi yapıyordum. Kafam rahattı yani. Yılbaşına dair şeyleri de yazacaktım ama sonraya kalsın...