29 Kasım 2014 Cumartesi

Harabeler

Hayal kurmaktan vazgeçme demiştim ona, ne ara ben vazgeçtim bilmiyorum.

Köyümden bahsetmiştim yol geçeceği için bir sürü yerin satın alındığından. İşte köye gittiğimde gördüğüm şey sadece harabeydi. Otobüsten indiğimde hiç bir yeri tanımıyordum. Her yer yıkılmış, hayalet köye dönmüştü sanki. Gerçeği bir türlü kabullenemedim. Yabancıydı sonuçta artık tekrar otobüse binip geri dönmek istedim. 

Ev aynıydı ama. Biraz daha dağınık belki. İşte iki gün boyunca evden çıkmamak için her bahaneyi kullandım. Bazen ineklere bakmak için indim sadece aşağıya. Kalan bütün zaman tıkılıp kaldığım odada kitap okuyarak geçti. Zaten yıkılmış olan anılarımı biraz daha değiştirmek istemedim. Bazen camdan baktığımda amcamın olması gereken evden geriye kalanları gördüğümde hala içimde bir yer sızlıyordu. O ev bir kez tamirat gördüğünde bile bunu kolayca atlatamamış bir süre gitmemiştim oraya. Şimdi bütün köy yıkılmışken hiç çıkamıyordum işte evden. 

İşte böyle kaybettim anılarımı. Bazen komşumuz geldi eve onunda kızı bırakıp gitmişti köyü torunlarıyla birlikte. Geriye o kaldı. Evler yıkılınca hayvanlarını da satmışlardı. Kalan bir kaç tane ve annemle geçiriyordu vaktini. Zamanın büyük kısmında da bizimleydi. Başka kimlerin gittiğini öğrenmemek için çoğu zaman dinlemedim onları. 

Bazen eskiden bahsediyorlardı o zamanlar değişmemiş gibi davranabiliyordum. Doğru mu yaptım bilmem, geçmiş belki de olduğu gibi kalmalıydı. En azından olduğu yerde bıraksam, duymamak için odaya kaçsam yine babamdan tekrar nefret etmezdim. Annemi aldatmış olmasından sanırım gerçekten ailemde bazı şeyler genetik. Babam başka bir akrabasıyla yatmıştı, amcam abimin karısıyla, kuzenim diğer kuzenimle, abim diğer abimin eşiyle... Nerede doğup büyümüşüm bilmiyorum. Sayfanın arka yüzünde de hiç hoş şeyler yok. Babamı anneme karşı doldurup dayak yemesini sağlayan babanem ve dedem. Sürekli çalışan annem, ablam. Evindeki sefaleti görmezden gelen, bütün parasını yine ailesine harcayan, onları koruyan babam. Her şey babamda bitiyor yine değil mi? Nasıl seveyim ki bu adamı? Hiç tanımadan nefret etmek için bir sürü bahanem var...

Bütün bunları kaldırmak zorunda olmam ayrı bir şey. Çok erken büyümek zorunda kaldım çünkü annemin yanında olmam gerekiyordu. Bana söylediği her şeyi yapmam, her sırrı saklamam, her görevi yerine getirmem, iyi bir evlat olmam, güçlü olmam. En çok güçlü olmam gerekiyordu. Kendim için değil zaten bunu kendim için yapamam. Annem için yapmalıydım ama. Kimseye anlatmamam gereken bir sürü şey öğrenirken hep sustum kaldım. Hepsi başkasına söyleme diye bir sürü sır verdi bana. Kendim için bir şey yapamaz oldum. Kendim için konuşamaz, kendimi anlatamaz. En sonunda kendimi sevemez. Kendime öyle yabancıyım ki. Gidip en baştan başlayabileceğim bir hayatım olabilir mi bilmiyorum. Bazen her şey yapabilirmişim gibi geliyor. Kalan bütün zamanlarda nasılda başkalarına bağımlı olduğumu hatırlıyorum. Pek çok şey için bağımlıyım diğer insanlara. Hiç bir şeyi yapacak güçte değilim.

Bütün anılarımı yıktıkları yerin fotoğraflarını çektim giderken. Gerçeğine bakmaya korkuyordum, fotoğraf biraz daha sahteymiş gibi algılamamı sağlardı belki. Son sabah aşağıda ineklere bakarken kendimi saçma bir bağdaştırmanın içinde buldum. Bir inek, bir dişi buzağı ve üç dana vardı ahırda. İki inek satılmış, bir dana ve bir inekte kesilmişti... Aileme benziyordu yani. Kalan bir inek annem, üç dana hala annemin biraz olsun güvenebildiği üç abim ve tek buzağı ben. Gidenler ise annemin güvenini kaybedenler. Salakça değil mi? Köyden ayrıldığım günün akşamı buzağı öldü...

Ve gerçekten aptalım.

22 Kasım 2014 Cumartesi

O anlayışsız benim

Neden iyi biri olamadığımın cevabı çokta uzakta değil. Bu kadar bencil olmasam iyi bir aşık bile olabilirdim. Belki öyleyimdir bilemedim bak. Ama yine de Aşk en bencil duygu bence, hala yani.

Hayatım müthiş karmaşık, aynı zamanda da basit. Bütün gün işsizliğimle birlikte evdeyim. Diğer taraftan bir sürü şey olup bitiyor. Neden hala kafayı yemediğimi bende bilmiyorum bak. Ama onunda sınırına epey yakınım. Damla ile ilgili bir sürü şey oluyor daha çok. Erken evlenmeleri bile söz konusu olabilirdi bir ara. Sonra başka şeyler oldu ve daha başka bir sürü kötü şey. Sanki üzerimdeki kötü şansı onun hayatına geçirmişim gibi. Hoş kendi hayatımda hala çok boş ama. Kısacası yolunda giden hiç ama hiç bir şey yok.

Bunları da otobüsten yazıyorum zaten. Uzun zaman sonra ilk kez köye gitmek için yola çıktım. Gerçi bu bile annemin isteği ile oldu. Nasılsa çalışmıyorsun gel dedi. Ne zaman döneceğimi bilmiyorum. Okyanus olmadan orada nasıl durabileceğimi de. Her yerde bir sürü anı varken kısılıp kalmış gibi hissedecekmişim gibi geliyor. Annem gidişim konusunda oldukça heyecanlı, bazen annemin bana olan sevgisini hak etmediğimi düşünüyorum.. Bütün anneler böylemidir bilmem ama o iyi ki var...

Hayatımın diğer yönünü iyice karıştırdım. Dedim ya iyi bir aşık ya da sevgili değilim sanırım. Aşırı zorlayıcı ve anlayışsızım. Ve bencil. Bazen nasıl hala beni sevebildiğine oldukça şaşırıyorum. Aslında bütün insanların beni sevenlerin en azından, bana katlanabilmelerine şaşırıyorum diyelim. Kendimi hiç sevmiyorum ve ben bile beni çekemiyorum.

Lütfen en yakın zamanda herşey eskisi gibi olsun. Yoksa ben ciddi anlamda kendimi kaybedeceğim.. Bu bir kaç gün hiç bir şey yapmadan sadece ama sadece oturmak istiyorum..

(Biliyor musun aslında sana her yalnız kalmak istiyorum dediğimde daha çok konuşmak istiyordum, her sessiz kaldığım zamanlarda benimle daha çok konuşmanı..)

16 Kasım 2014 Pazar

Hey patron

Hey blog. Sana Party adındaki dandik cipsi yerken yazıyorum bunu. Değişmez mekanımız olan Bim'de kendi cipsimi bulamayınca alternatifini almıştım. Sanırım dişimi üçüncü kez kırmama sebep olacak bu. İkincisini hatırlıyor musun bilmem ama...

En son yazımda taşınmamdan bahsetmiştim. Sonrasında ise hayalimdeki işi bulmuştum. Haftasonu tatili olan, rahat ve yoğun olmayan. Resmi tatilleri bile veren bir yerdi işte. Geçmiş zamanda bırakmam ise durgun piyasada patronuma pahalıya patlamış olmamdandı. Aile şirketi gibi bir şeydi o. Beni ta en başında ihtiyacı olmadan işe almışlardı. Sadece yıllardır çalışan bireyler biraz rahatlayıp dinlenebilsinler diye. Haklıydı adam gerçi. Çok iyi insandır kendisi (Burada ima yok cidden öyleler). Beni çıkaracağını olabilecek en kibar ve hasarsız şekilde atlatabilmem için yeni iş bulunca direk oraya geçirecek söylemişti. Sanırım hayatımdaki en kibar ve tatlı kovulmaydı o. Yeni işimi bulup ayarlayana kadar orada çalışmaya devam ettim. Fazla iş yoktu doğrusu günlerin büyük kısmını sadece oturarak geçiriyorduk. Ben bile beni kovarım yani.. Bana verdiği paranın yarısını bile kazandırmamışdır oraya... Hakkını nasıl öderim bilmem...

İkinci işim ise benimle aynı gün başlayan bir grafiker ile bir haftalık deneme süreciydi. Kızı onlar eskiden beri tanıyorlarmış. Acil eleman ihtiyacında onu çağırmışlar. Sonra bende dahil olunca ikimizi de denediler. Yoğun bir işte 5 günde bir dünya şey öğrendim mesleğimle ilgili. Pek deneyim eksikliğim kalmasa da hala zaman açısından deneyimsizim. Sonra fark ettim ki eskiden beri çalışan kız benden az şey biliyor! Corel'i kullanamıyor tam olarak, kısayollar vs yok. Başka bir bölümde okumuş, tasarım bilgisi de yok. Benden daha yavaş ve bir sürü yanlış yapıp durdu. Yine de müthiş kapattı olayların üstünü de kimse duymadı. Yanlış hesaplamadıysam son yaptığı zarar 500 tl civarındaydı. Neden söylüyorum bunu? çünkü işi ben değil o aldı! kıskançlık değil. Cidden değil yani. Kızı önceden tanıyor olmalarından dolayı o aldı işi. O dururken beni alması etik olmazmış. Beddua etmek istemiyorum ama sanırım bu daha çok dua olacak zaten. Umarım kız kısa zamanda doğru düzgün çalışmaya başlar yoksa orası cidden batar yani. 

Yukarıdan çıkaracağın sonuçtan anlaşılacağı gibi yeniden işsizim. Depresyona bir adım falan kaldı. Umut ise bende pek yok. Hala savunduğum şeyi haklı çıkarırcasına iki yerden de işsiz kalmak. Bu şans değil benim beceriksizliğim gibi geliyor. Tesadüf mü yoksa gerçekten mi öyle bilmiyorum. Dünden beri yeni bir iş bakmadım. Doğrusu bakmakta istemiyorum. Sonuç yine aynı olacakmış gibi geliyor. Bazen fabrikaya girsem daha kolay olur, kovulmam da diye düşünmüyor değilim hani.. 

Ne yapacağımı bilmiyorum işte blog. Yine karıştığım bir zamandayım. Deliha gibi olsa keşke biraz hayatım. Bir grup arkadaşımla aniden kalkıp ülkenin öbür ucuna gidebilsem. Ya da sadece Okyanus ile. Sahi anlatmadım değil mi? O'nun doğum gününe gittim ben.

Öncesine döneyim biraz. Deli gibi hediye aradığım zamanda kardeşinden çok yardım aldım bak. Sonrasında uygun olabilecek şeyi buldum. Doğrusu istediğim o değildi. Ama onu yapamayınca alternatif olanı şe ettim. Umarım gerçekten sevmiştir hediyesini. Neyse uzun zamandan sonra yanında olmak müthiş güzeldi. Gerçi çokta uzun sayılmaz ama artık O'nsuz geçecek zamanlar boş ve anlamsız ve gereksiz geldiğinden zaman akmıyormuş gibi benim için. Ailesinin büyük kısmı ile de tanıştım o arada. Çok tatlı ailesi ya. Onlarla olan ilişkileri, geçmişe dair anlattıkları falan. Orada geçen her saniyenin sonsuz olmasını istedim. Çok güzel anlardı çünkü. Hayatının her anına dahil olmak istedim işte. Geriye dönmemek... 

Anlaştık gibi bir şey artık iki aydan fazla uzatmak yok görüşmediğimiz zamanları. En azından elimden geldiğince bunu yapmak istiyorum. Kendi evimizde olana kadar mümkün olduğunca sık onu görmek. Gerçi şimdi şu işsiz durumumda karamsarım ama O ve geleceğimize dair şeyler ayakta kalmamı sağlıyor. Yarın yeni ilanlara bakmalı ve bulursam görüşmeye gitmeliyim. Yapabileceğim herşeyi denemeliyim yani. O'nunla geçecek her an için bunu yapmam gerek.