28 Temmuz 2013 Pazar

Gökyüzü ve Ay


Ay bu gece çok güzel, seninle aynı Ay'a çok uzak yerlerden bakmak işte bu çok acı verici.

Bunu not alalı biraz zaman oldu sanırım. Belki O'nunla aynı anda bile bakmamış olabilirim. Belki sadece düşünmüşümdür bilmiyorum ama gökyüzündeki Ay'ı hatırlıyorum. 

Köydeyim her zamanki gibi ve amcamlara tanımadığım bir sürü akrabalar geliyor. Günlerdir ilk kez bu sayede perdeyi kapatıyorum. Tanıdıklarımda geliyor aslında ama daha çok sinir olduklarım. Benim yapımda birine sinir olmak çok kolay. Her neyse bu kalabalığın sebebi onlarda iftar verilecek olması, beklendiği üzere gitmiyorum. Az önce kuzenim geldi, büyük bir çaydanlık almak için. Annem sayesinde bu evde her şey(!) var. Biz kalabalık olmadığımız için o çaydanlıklar arka tarafta bir dolabın üzerindeydi annem getirdi. Üzerindeki örümcekleri ve ağları tabii ki ben yıkadım!

En çok temizlik yapıyorum evde onu ikinci sırada yemek takip ediyor. Bu evde gereğinden çok fazla eşya var ne kadar toplasam da o eşyalar dağınık görünmesine sebep oluyor ve annem çoğunu atmama izin vermedi. Buradan çıkacak ders şu ki kesinlikle evimize olabilecek en az eşyayı alacağım. Yemek konusunda da çok iyi sayılmam bana göre tabii. Şimdilik bir kaç yeni korkum var, ilki tabii ki Okyanus'un geldiğinde bu evde rahat edip edemeyeceği, neticede köy evi lan. Geçen aya kadar muhtarımız sayesinde suyumuz bile yoktu taşıma yapıyorduk. Bu adam sanırım Ramazan'dan dolayı insafa geldi de tamir ettirdi boruları. Diğer korkum ise Okyanus geldiğinde de yemekleri ben yapacağım, beğenmemesi ya da kötü yapmam ya da ne bileyim bir şekilde mahvetmem bunu. Yemeklerimin tadı konusunda pek bir düşüncem yok ve o her şeyi yemiyor. Çorba bile yapamayacağım, acaba sürekli makarna ve patates kızartması ile mi beslesem?

Canım çok sıkılıyor evde. Çoğu zaman yani. Sürekli yazıyor gibi oluyorum ama işsizim ya! Annem pazartesi fındığa başlıyoruz dedi. İçimde bir şeylerin havaya uçmadığı kesin. Ciddi anlamda kaçamayacağım fındıktan ya, ne kadar süreceğini de bilmiyorum. Bu yıl yeğenler ve ablamda gelecek belki dışarıdan bir kaç kişi daha alırız o kesin değil ama ne kadar kalabalık olursa o kadar çabuk biter. Ve ciddi anlamda hemen bitmesini istiyorum bunun tek sebebi sıcak değil canım öyle şey olur mu hiç. Bu fındık bazı şeylere engel olacak çünkü.

Okuyacak kitaplarımda hızla tükeniyor. Taht oyunlarını tekrar bile okudum ya. Yapmak istediğim bir şey yok. Sık sık eski mesaj ya da mailleri okuyorum ama eskisi gibi yazamıyorum. Not aldığım bir sürü şey olmasına rağmen onları diğer kelimeler ya da cümleler ile birleştiremiyorum.

Olmak istediğim yer burası değil ve yanımda olmasını istediğim kişilerde burada değil ya da ben orada değilim daha doğrusu bu sanırım. Bir ara kurduğum hayallerin içinde boğulmazsam iyi. Ya da kaybolmazsam...

16 Temmuz 2013 Salı

Sıkıntı


Sen varmışsınki kaderimde, gönderilmişsin bana cennetten.

Belki evini görürüm diye google'dan haritalara bakıp bulamadım. Sen gel onca işten reddedildiğine hala işsiz olmana üzülme seni üzen şey bu olsun.

Anlaşıldığı üzere hala işsizim. Bir adam aradı gerçi gel denersin bir iki hafta diye ama Damla'nın işi olmadığından yemedi gitmek. Ben biraz düşüneyim dönerim size dedim. Hala dönmedim, tek başıma ne yapacağım orada moduna girdim. Damla'nın yerden haber bekliyoruz şimdi. Bende geldim onlara oturuyoruz öyle boş boş. Biraz açlıktan ölüyorum zira sahurda bir şey yemedim ve midem bulanıyor. Umarım bugün akşam olur çabucak.

Köyde hayat normal gibi geçiyor. Biraz sıkılıyordum annem Paşa'yı getirmiş düğünden dönerken. Bir de yengemde varmış arabada abimden kaçmış şimdi neler olup bitiyor tam bilmiyorum.

Diğer abim annemi aradı dün. 1 numara olan, annemde hoparlörü açtı konuşuyorlardı. Konu bana geldi nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde benden hemen Gezi Parkına geçti. Günde en az 4 saat kitap okuyormuş abim, öğrendiğim iyi oldu nasıl vakit ayırıyor acaba. Neyse işte Abim özet ile benim öyle bir kardeşim yok dedi.  Annem bir şey demedi sadece dinledi ama sonrasında bana kendi hayatını kur hiç birine muhtaç olmadan yaşa falan dedi. Pek fazla yazma isteği yok içimde ondan geçeceğim bunları.

Okyanus'u çok özledim sadece. Ne zaman kendimi kötü hissedip umutsuzluğa düşsem onu düşününce geçiyor hepsi. Geçmiş mesajları ve mailleri okuyorum arada. Nokia'nın Suit diye bir şeyini keşfettim bütün mesajları bilgisayara aldım böylece herşey daha kolay oldu. Hemde silinmesin diye önlem almış oldum. Bilgisayarda pek fazla yapacak bir şey bulamıyorum artık. Yaptığım en iyi şey saat bakmak oldu ya! 101 bile oynamak istemiyorum artık.

Başka hiç bir şey yapmadan sadece O'nu düşünmek istiyorum. O'nunla yaşamak, O'nunla nefes almak, yanında olmak. O'nu seviyorum...

7 Temmuz 2013 Pazar

Temizlik


Ankara'dan ayrılmak beklediğim gibi etkilemedi. Bolu'dan giderken büyük bir parçam kaldı gibi hissetmiştim mesela. Ankara'dan belki Okyanus'u bir gün önce gönderdiğimden de olabilir. Bende kalan her şeyi götürdüğü için zaten bir boşluk vardı daha fazlasını Ankara mı oluşturacaktı? 

Öyle geldim işte eve. İş konusu üzerimde büyük bir baskı oluşturduğundan kendimi temizliğe verdim. Abilerimin odalarını ne temizleyeceğim ben modunda dolaştığımdan ve yılda sadece bir kez süpürüldüğünden her tarafı resmen örümcek ağları kaplamıştı. Evdeki iki oda hariç her tarafa daldım öyle. Bir günde bitmedi tabii. Annemin odası dediğim annemle yaşadığım oda ayrıca korkutucu kısımdı. Çünkü yıllar içinde orayı bir kez bile toplamadım ben. Annem benim olan eşyaları dolaba atıp geçiştirirdi. Bende hiç elleşmezdim zor geliyordu ne bilim. Hem alışmışım valizle yaşamaya eşyalarımı çoğu zaman çıkarmıyordum bile oradan. Neyse odada sadece benim dolabımı toplamak bile saatler aldı ya. Bütün kıyafetlerimi çıkardım oradan, yarısını çöpe attım kalanları da tarlada giyinecekler diye ayırıp bir sepete koydum. Normal kıyafetlerimi dolaba koyunca geriye hiç bir şey kalmadı lan! Ne kadar az kıyafetim varmış benim dedim, Ankara'dayken bile daha çoktu ve onlara ne oldu bilmiyorum. Arada kaynadılar galiba. Neyse sonra dolabın üst kısmını boşalttım. Bir sürü eski cd buldum, durup durup yedekmi almışım ne yapmışım anlamadım ki. Arka kısımda bana ait olmayan şeylerde olduğunu fark ettim, çerçevelenmiş fotoğraflar vardı. Ben o fotoğrafları en son çocukken görmüştüm. O zamanlar sadece fotoğraftı işte, pek üzerinde durulacak gibi değildi. İçlerinden birinde babamın fotoğrafı vardı. Oturuyordu bir sandalyede o kadar sağlıklı ve canlı görünüyordu ki, sanki dün çekilmiş gibi. Sadece babam değil fotoğrafın renkleri de öyle. Ayırdım onu diğerlerinden içeriye getirdim, şimdi ortalıkta dolanıyor. Nereye sığdıracağımı bilmiyorum, koyacak yer bulamadım. Arada bir gözüm takılıyor, yabancıymış gibi geliyor aynı zamanda da çok tanıdık. Mektuplarını buldum bir de daha önceden bulup kaybetmiştim bu defa alıp kendi dosyama koydum. Annem fark etmez bile muhtemelen..

İş kısmına dönersek Çarşamba günü temizliğe mola verip Düzce'ye gittik Damla ile. Eleman arayan bir kaç yer ile görüşmek için. En kısa hali ile özet geçeceğim ki, sonuca bakarakta çıkabilir bu: kimse bizi işe almadı. Herkes deneyim istiyor ki biz stajı bile doğru düzgün yapmamış insanlarız. Deneyim hadi bir yere kadar kolay zira programda o kadar kötü değiliz ki. Hepsinde bir ön yargı var ki üniversite mezunlarının çok yüksek beklentisi oluyormuş. Berbat bir sonuç ama resmen işsizim ya. İş olmazsa hiç bir planımı yoluna koyamam ki. Önce Damla ile bir hayatım olabilmeli, sonra onu evlendirip İzmir'e taşınırım. Abimlerin çenesini de kapatmış olurum belki. 

Geçen günlerde yine arayıp İstanbul'a gelmemi istedi 2 numara. Bir sürü konuştu dükkan falan filan anlattı, özetle gel dedi işte. Sonra konu Gezi Parkı olaylarına geldi. Başbakan'ın sözlerini hemen hemen olduğu gibi kopyaladı bana. Deli oldum gene ama bir şey de diyemedim. Ben bu 2 numaradan acayip korkuyorum ya. Sonunda abimleri facebooktan falan silmiştim bu konuda tartışınca "özür dile onlardan, özür dilemek erdemdir" dedi. Beni hiç anlamamıştı bir kere, nasıl onlar gibi düşünebildiğimi sordu oysa ben eyleme de gitmiştim Ankara'da bunu bilse demek ki ciddi anlamda kavga edecekti. Abilerimle anlaşmam ya da yaşamam mümkün değil, çok farklı düşünüyoruz her konuda. Ben bana karışmalarını kaldıramam mesela. Sürekli mesaj yazıyorum ya da ayaklarına hizmet etmiyorum diye söylenecekler, kimden geliyor o mesajlar diyecekler. Erkek arkadaş olayını zaten kaldıramaz iki tanesi de ben daha da ağır olaraktan lezbiyenim yani. Böyle önemli bir ayrıntı varken mümkün değil. Bir de yabancı onlar bana, çok geriliyorum yanındayken. Kibarca henüz reddedemedim onları, iş bulursam hiç söylememe bile gerek kalmaz diye düşünmekteyim. Özürde dilemedim henüz zaten.

Bu gece annem yok evde. Kuzenim evleniyor onun düğününe gitti. Bu kuzenimi de çok severdim ben sevgilisi -ki artık kocası- ile tartışana kadar. Sonra hiç konuşmadık onunla. Çok garip geliyor evlenecek olması, 11 gün sonra 22 yaşında olacak. Biraz erken değil mi ya zamanı. Nasıldır acaba şimdi gergin mi, mutlu mu, heyecanlı mı, iyi mi...?