30 Ekim 2012 Salı

Gece Ve Pembe

Bütün kötü olayların içinde, herşeye rağmen mutlu hissedebiliyorsanız bu her şeye değer.

Saat 3 otobüsümle eve gidişimize dair tek bir anı canlandıramadım gözümde. Şuraya bir kaç kelimede ordan yazayım istemiştim, yazık oldu. Gittiğim geceyi ve ertesi günü de hatırlamıyorum aslında. Ne içtim acaba diye merak ediyordum ki unuttuğum bir şeyi farkettim şimdi; Bunamaya başladım.

Benim pislik, seçmece hediye gelen, iyi diye güvendiğim, rottweiler diye gurur duyduğum, kara gözlerine kurban olduğum ayı yavrusu adi hayvan Ares her yemeğini verdiğimde bana hırıl hırıl hırladı. Pis nankör. Doya doya sevemedim bile iti. Hele kurban bayramında etini de yemedi önüne verdiğimiz her şeyi sakladı, inek sağmaya bile gidemez oldum. Bu işime gelmedi değil hani üşeniyordum ama yine de yapıyordum işimi güzel güzel. Bağlı olduğu halde öyle korkak korkak geçtim hep yanından. Bu yalaka köpek daha önce bir kaç tanecik zincir kırdığından korktum yani. Ne kadar benim olsa it önüne yemek yok annem dışında kimseyi tanımıyor. Hele bir keresinde kabak aldı ya! O kabağı haklı olarak yiyemedide çürüyene kadar hiç bir yere geçememiştim.

Bu bayram hepiciğinden farklı olacak diye umut ediyordum. Ben ödevlerimi yapmak için odama kaçacaktım böylece kalabalık ailenin yaramaz veletlerinden kurtulacaktım falandı filandı. Sonra öğrendim ki bayrama sadece abim ve ablam geleceklermiş. En büyüklerinden yani. Öyle iki kardeş sadece yani az geldi dedim birşeycik olmaz. Neticede toplasan 6 yeğen sadece 4'ü küçük. Geri kalan ve bayrama gelmek isteyen ablacığım ve abiciklerimi gizli gizli gelişlerini iptal ettim. Boş masraf dedim gelmeyin dedim. En büyük ablamı da ikna ederdim de son dakika golü attı o. Neysem.

Arefe günü abim geldi ilk köye. Gecenin bir vakti, birine kızıp gelmiş. Zaten birileri birilerine kızınca kabak hep bize patlıyor. Neymiş eve yakınmış, motoru varmış o kadar yakın olupta gelmemesi ayıp olurmuş. Hangi hain kardeş yaptı bunu bilmiyorum ama yapmış işte biri. O gece geldi. Sabahta beni alıp dükkanına götürdü. Bayramın 1. gününü böylece zehir eder gibi oldu eksik olmasın. Gerçi hakkını yemeyim iyi geçen anlarda olmadı değil. Yine de buz gibi havada ıslak ıslak marul paketledim. Paşam bayramda bulunmuyor diye gidip 40 kasa kadarcık marul almış. Onu paketleyip dolaba tıkmamız gerekiyordu, bir kaç gün fazla dayansın diye. Arada müşteriler geldi-gitti. Sonra ilk defa çiğ köfte sardım lan dürüm yaptım yani. Ama bence adam benden memmun olmamıştır zira abim yoktu o ara ve bilmeyince kötü oluyor malzemeden epey kısmışım ben. Abim gelip bir tane de o yaptı, benimki onun yanında bildiğin kürdan gibi kalırdı.

İşte ilk olmayan hele son hiç olmayacak olan berbat bayramlarıma bir gün daha böyle eklendi. Bütün günü marullar ve elimde paspasla amele gibi geçirdim. Yok yok ameleleri küçümsemiyorum ama kendimde durmuyor yani o paspas, yakışmıyor bir kere. Hele de etrafta tek kız yokken bütün gün ziyan oldu yani. Sonra bu kızların olmayışına dua edeceğimi bilemezdim tabii. Annem sabah motorla gideceğiz üşümeyelim diye bize atkılar vermişti. Abim kendininki olan maviyi kim bilir nereye tıktı ama annem benim pembeyi azimle yanıma verdi. Orda hava buz gibi, tüm gün sırılsıklam olmuştum zaten. Motora bineceğimiz vakit karanlıktı bende o pembe atkımı doladım her tarafıma. Sonunda mumyaya benzediğimi düşünüyordum. Geceye bir kez daha şükrettim ve pembe atkımla kimsecikler beni görmedi(!)... Pembe gecede başka sırlarda vardı tabii...

İki gün için bir kedim olmuştu. Evin önünde gördüğüm o güzel yaratık kuzeniminmiş annemi ikna ettim bize aldım, sevdim, besledim, beraber uyuduk. Ve annem çocukların elinden düşmüyor diye bayramın 2. günü kedime tekmeyi bastı. Zaten bir isim bile koymamıştım ama güzeldi terbiyesiz. Hem ben biliyorum annemi sevmiyor kedileri. Ne kadar zıttız...

Bayramın geri kalan kısımlarını yazmak istemiyorum. Mümkünse hepsini silip atayım. Sadece 4 tane çocuk ancak bu kadar canavar olabilirdi!

Dur son bir not daha ekleyim. Annem ehliyet kursuna yazıl dedi! Evet beni mutlu eden asıl olay buydu. Aynı şeyi ablamda destekledi. Acayip mutluyum ulan benimde ehliyetim olabilir yani. Ama çok umut etmeyim şimdi önce kayıt olana kadar bekleyim...

14 Ekim 2012 Pazar

Geçmişin izleri hep kalır oldukları yerde

Hayat olmadık zamanlarda geçmişi karşınıza çıkarır ki canınızı sıkabilsin.

Dün sabah siteden tanıştığım bir arkadaşın evine gittim. Aklına fesat şeyler gelmesin kahvaltıya sadece. Annesi falan da vardı yani. Güzeldi her şey. -Bunu anlatıyorum ki konuyu sonra başka yerlere bağlayabileyim.- (Bu arada ikinci bir not düşeyim ki kızın gözleri yeşil lan! çok güzeldi ve benim hiç renkli gözlü sevgilim olmadı bu siteme başka bir başlık altında devam edeceğim) Öğlen falan Kızılaya geçtik O'nun dershanesi vardı bende kitap bakarım diye düşünüyordum. Biraz da oralarda oyalandıktan sonra o dershaneye gitti. Bende Olgunlar denilen yerden korsan kitaplarımı aldım. -Dün akşam bitti hemencecik sağolsunlar.- 

Dönüşte de uzun zamandır yürüyüş yapmadığımdan yürürüm müzik falan da dinlerim diye planlıyordum. Karşıya Ykm'nin oraya geçtim. Şimdi burdaki anılarım o anında paniği ile azıcık karıştı. Yanımda biri belirdi. Tamam kalabalıktı ama o diğerlerinden daha yakındı öyle olunca rahatsız oldum kim bu diye baktım -bunların hepsi bir an içinde olup bitti- Yanımdaki -M-'di hani şu hayatını bildiğin mahvettiğim kız. Beni farketmemişti bile. Bana bakmadı ya da tanımadı. Ben ise onunla yüzleşmeye hazır değildim. Dükkanları benim dönmeyi planladığım yolun üzerindeydi. O aceleyle yoluna giderken, ben bildiğin panik ile ilk metroya inen merdivenleri yarılamıştım bile. Müzik dinleme ya da yürüyüş hayallerim suya düştü.

Sonra bugüne gelince eski sevgili olaylarımın hala bitmediği, bir inat ile devam ettiğini görüyorum. İsim veremediklerimden birtanesi ile sabahtan beri konuşuyorum. Şu sıra yine ilan-ı aşk moduna bağladı. Neyse konuyu çekeceğim yere geçiyorum. Malum ben modem kullanıyorum ve her ay kota sorunu yaşıyorum. Bugün bir bakayım dedim ne kadar kotam kalmış diye. Mesaj geldi bilgilendirmek için ama program çıldırtıyor ki beni, tarihe göre sıralamıyor mesajları. Mesajların içinde son geleni tarihlerine bakarak arıyorum bende. Sonra arada sadece şirketin değil numaralardan gelen mesajlarda görmeye başladım. Bu hiç normal bir şey değil sonuçta internet hattı ve kimse o numaramı bilmiyor. Öyle mesajları gezerken nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde onların bana ama diğer hattıma gelen mesajlar olduğunu farkettim. Sonra da numaralara baktım kimler diye. Bir kaçı siteden kızların numaralarıydı birtanesi ise Miray'ın. Haziran 2011'de attığı mesajlardı. Böyle bir şey mümkün değildi! taaa o tarihten mesajın bilgisayarımda üstelikte internet hattımda olması mümkün değildi. Tamam geçen ay kendi hattımı modeme taktım ama o mesajlar yoktu ki hattımda! Hepsi geçen yılın mesajları sonuçta.

Ben defalarca Miray'ın numarasını sildim tekrar kaydettim, sildim tekrar kaydettim. Bazen telefonumun çıkardığı arızalarda gitti o numara yeniden ekledim falan. Şimdi öyle orda numarasını görünce anladım ki hayatımdan hiç bir zaman tam olarak çıkıp gidemiyor. O gitse bile hatıraları bıraktığı izler hep oralarda bir yerde kalacak. Gerçekten gitmesini istiyor muyum? bilmiyorum. Bazen hala beni sevmesini istiyorum. Bazen hiç olmamasını. Numaranın ordaki varlığı beni rahatsız etmedi, üzmedi yani. Bir ara yine sildiğim bir dönemde onu bulmayı çok isterdim zira hatırlayamıyordum numarasını ve konuşmayı çok istiyordum o gün. 

Oysa onun yerine şimdi buluyorum. O'nun aklına bile gelmediğim bir zamanda, beni unuttuğu bir günde...

9 Ekim 2012 Salı

"Bayan" olmayan KADINLAR!

Şöyle bir şey var ki çok önemli. Okunmalı, paylaşılmalı ve uygulanmalı.

http://www.bayandegilkadin.com/

5 Ekim 2012 Cuma

Be ya

Selam geç kalmış bir yazıyı daha çikolata eşliğinde yazıyorum. Uzun zamandır yemiyordum iyi geldi. Bunun malum günlerle hiç ama hiç ilgisi yok(!)

Okuldayım, Ankara'dayım. Derslerim hiç olmadığı kadar yoğun ve bol ödevli geçiyor. Daha ilk haftadan bazı ödevleri yapmaya başlayacağım. İşim zor yani ahali. Nefes almaya vaktim yok gerçekten yok.
Ağladım az önce ve farkettim ki -yani normal zamanda sevmem çok- gözlerim ağlarken çok güzel oluyor abi. O gözbebeklerim büyümüş falan ne bileyim rengide değişmişti bir garip gözlerim yani ama sevdim o hallerini, 5 dakika sonra geçti zaten. Ağlamanın şu tarafını sevmiyorum ki, burnum çeşme oluyor hemen. Lan hangi ara sıvı hale geldinde akıyorsun. Öyle işte burnumun akmasını sevmiyorum. Grip aşısı olmayı düşünmekteyim.

Kurt'un doğum günü vardı bu hafta yani hala var, yarın. Gidemiyorum ama, derslerin yoğunluğundan sonra anne izni yok. Otobüs yolculuğu kadarda berbat bir şey yok.

Bu arada çok önemli bir şey oldu ama kimseyle konuşamıyorum bu konuda. Damla'yla derse girdim bugün yazdım orda kağıda ama konuşamadıkta ayrıntılı bir şekilde kendimi çok dolu hissediyorum yani. Aslında söylemek istediğim biri var ama durduk yere onu da şe etmek istemiyorum. Böyle bir kararsızlığa düşmüş durumdayım. Kararsızlık berbat bir şey ey ahali.

Başka bir kız daha var odamda. Tangasıyla dolaşıyo lan! Hiç çekinmeden üzerinide odada değiştiriyor. Düşün yani blogum ben bilem bakmıyorum. O kadar çekinmemi gerektirecek şekilde dolaşıyor. Sonra buna üzerine bir şey giy dedim şort giydi ya. Bir de soruyor bana "şortumu beğendin mi?" diye. He beğendim bana ver diyecektim. Altına bir şey giydirdik şimdi sıra kızın üzerini (derken üst tarafını) halka sergilemesini önlemekte. Ben bu kadar serbestliğe gelemem yani. Tamam herkes özgür herkesin kendi şeysi var ama ben görmek istemiyorum kızı. Öyle çok takıntılıyımdır mesela ben. Samimi bilem olsam sevgilim değilse mümkünse kimsenin orasını burasını görmeyim. Kız uyanık vaziyette odada dolaşırken kaçasım geliyor. Uyanık olmadan nasıl dolaşacaksa, gerçi çoğu zamanlar arazi o ya umarım bu gece de gelmez. Zaten misafir keşke gidip başka odada kalsa. Bizim asil gelse mesela.

Takıntıma gelince ben sevmiyorum yabancı insanları. "Aaaa hoşgeldin" gibi yeni tanıştığım insan sarılmalarını. Mümkünse kimse dokunmasın bana elime bilem lan. Milletin elini sıkmaktan hiç hoşlanmam. Sarılmaktan nefret ederim. Önce belli bir şeyleri aşmam gerek, bir samimiyet olmalı. Sonra o insanı arkadaşım diye benimsemem lazım. Temas zor iş yani olmuyor ben sevmiyorum. Belki biraz da bundan bana sinir oluyor akrabalarım zira onlara sarılma işlemlerini de sevmiyorum. Yılda bir kere gördüğüm kadının neresini benimseyeceğim ama bir kuzenim var gördüğüm yerde boynuna atlarım kızın onu seviyorum yani. Bir de şu var ben tanımıyorum köyümdeki insanları, annemi ziyarete geldikleri zaman hemen yapışıyorlar şap şup öpüşmeler bana göre değil. Öyle isteksizce sarılınca da tepeden bakan bir bakışları var ki gördüğün yerde öldüresin gelir. Bir gün öldürebilirim evet.

Öldürmek demişken şu ara rüyamda çok insan öldürüyorum yani kaçınmalı benden. Bilinçaltım oyunlar oynuyor bana. Rüyaya ara verince (bir diğer deyişle zıplayarak uyandıktan sonra) sonraki rüyalarımda çok pornografik oluyor. Her zaman kızlar da değil he geçen gece sevişen iki tane gayi izliyordum ya. Nasıl bir şeyse hiç öyle fantazilerimde yoktur. Neyseki bu gece kurtardı onu (:) Öyle dengesize bağladı. Sanki şu mesajı vermeye çalışıyor "Öldürürsen sevişebilirsin" Umarım öyle yapmıyordur yani gaylerin olduğu kısımda özellikle.