27 Haziran 2012 Çarşamba

Beni biraz böyle hatırla

Toplasan iki kişi eder miyiz hala?

Bir kez daha darmadağın olmuş halde yazıyorum. Evet hala dengesizim, hala kendimi toplayamadım bir yerlerden. Çekildiğim minicik boşluğumu kimse ile doldurmak gibi bir çabam yok. Dahası onu çok ama çok özledim. Biraz daha paranoya olmuş haldeyim sanırım. Her şeyde ona dair bir şey bulur mu insan? buluyorum işte. Öyle büyük yer açmış ki hayatımda kendine dair, her şey o olmuş gibi. Bu akşam konuştuk onunla. Gülüşünü ne kadar özlediğimi hatırlattı bu. Oysa düşünmemeye çalışıyordum. Belki sadece kendimle oyun oynuyordum "hiç ayrılmadık ki" diye. Yalan söylüyorum yani kendime... Kandırmaya çalışıyorum, ne kadar inanıyorum işte bunu bilmiyorum. Bazı oyunlar iki kişilik oynanmalıdır. Ben tek başıma bir perde sergileyemiyorum.

Ankara'ya döndüğümü özellikle belirtmeme gerek var mı? Yolda çektiğim çileleri yazacaktım aslında ben bugün. Planlarım öyleydi yani. Bahsetmiş miydim? hiç bir zaman planladığım gibi gitmez işler. Ne kadar terslik olabilecekse bir gün içinde hepsi gelir beni bulur. Yer bulamadığımız onca otobüs firmasının içinde binbir torpille hostes koltuğunda geldik. Daha doğrusu Damla orda oturdu ben gayet altıma verilmiş minderle yolun orta yerinde oturup muavin abinin işini yapmasına engel oldum. O gün içinde kaç küfür yedim kim bilir? Belki biraz şanslıysam insanlar halime acıyıp küfürlerinden muaf tutmuşlardır.

Damla aşağıda fal bakıyor. Aslında bilmiyorum tekrar tekrar bakarken bana da bakmasını istedim. Basit yoldan yapıyor biraz. Kartlar açılırsa kabul olur gibisinden. İlk dileğim bana dönmesiydi o kabul oldu ve bugün konuştuk. İkinci dileğim ise... Sanırım buna bakmam gerekecek. Belki açılana kadar şansımı milyon kere zorlarım... 

İşte böyle sevgili blog. Yeniden dengesize bağladım. Ama hala biraz umudum var, yarın onu göreceğim...

21 Haziran 2012 Perşembe

Sakinim ben. Ommmm

Hamsterima kuş muamelesi yapanlara ve dandik şeylerden hava atmaya çalışan insanlara sinir oluyorum!

Annemin dayısının eşi geldi bugün eve. Doğam gereği misafirlere pek normal davranamıyorum, hem insan sevmediği bir şeye karşı nasıl davranabilir ki? Yanlızlığı seviyorum ben. Neyse işte geldi kadın oturdu biraz. Sonra gözü hamsterima takıldı. Aldı kafesi yerinden bildiğin kuş muamelesi yaptı ona. Bir tek kafesin kapağını açıp "hadi yavrum uç şimdi" demediği kaldı. Onu da soğuk bakışlarımı farkettiğinden yaptı herhalde. Bir süre sonra gitti zaten.

Yakınlarım olmadıkça kendimi evimde rahat hissedemiyorum ya. Doğal olarak bu "yakın" terimine sığmayan misafirlere hizmet etsem de sevmiyorum.

Bir diğeri de onun oğlu. Akşam geldi bize yani az önce. Verdiği kilolarından, kullandığı kelimelerden, kanga diye seslenmesinden, tavırlarından bildiğin her şeyinden nefret ettim çocuğun. Bir zamanlar severdim ben bu çocuğu, kuzenim der bağrıma basardım. Ne zaman ki iki kız için ablama kaf koymaya çalıştı o an sinir oldum. Bitanecik ablamı o lafın altında bırakmadım tabii kıpkırmızı yüzüyle postaladım çocuğu ordan. Ondan beridir sevmiyorum işte bunu. Evet kin tutan biriyim, napim böyle soğutacak bir şey yapmasınlar, hemen siliveriyorum hayatımdan.


Sonra bugün dengesiz hallerimin sonucu olarak bir durgunluk var üzerimde. Bunu da sadece bir kişi farketti, aslında ona isim de vermeliyim bir ara. Aylardır hayatımda hatun ama bir türlü isim veremedim. Düşüneyim bunu bir. Neysem onun da sorusunu geçiştirip başka bir mazaret sundum. O da çok yalan sayılmazdı gerçi ama bilmediğim bir cevabı ona dahi veremeyecektim neticede. Öyle işte.

19 Haziran 2012 Salı

Geldim yine aklımda olmayan hiç bir şeylerimi yazmaya. Hiç bir şey yapmak istemediğim bir döneme daha hoşgeldim!

Sadece ona değil hiç bir şeyi anlatma isteğim yok. Öyle garip bir yaratık oldum çıktım. Her bulduğum şeye küfretmekle meşgulum. Hiç bir şeye de tahammül edemiyor hemen sinirleniyorum. Şuan karşımda cırlayarak ağlayan çocuğa aklınıza bile gelmeyecek şeyler yapmak istiyorum. O derece sinirleniyorum yani.

Dün akşam tekme yediğim ineği de dövmek istemiştim pek bir şey yapabildiğim söylenemez, oturup sağmaya devam ettim ama ayağımdaki morluk bir süre geçmeyecek gibi.

 Şuan bu saçma yazıyı da daha çok uzatmak istemiyorum. Kalkıp eve gitmeli ve boş boş etrafa bakınmalıyım. En iyi onu yapıyorum zaten.

8 Haziran 2012 Cuma

Yemek yapalım mı?

Annem geri dönmezse parmaklarımı kullanamayabilirim. Çünkü iki ineği birden sağmak zor iş. Çünkü annem bugün beni evde bırakıp abimlere gitti. Yuppiii parti var! havası tabii ki yok. Benim bitanecik annem hayvanlarımızı çoğalttığından beri yok öyle bir şey. İki saatir onlara bakıyordum da. Tavuklar ile köpeğimiz de olduğundan olsa gerek bu iş eskisinden de uzun sürüyor. En azından 3. ineğimiz hamile de onu sağmıyorum diye dua ediyorum şuan.

Bu günün bir de dünü var. Köyün bütün kadınları anlaşmışlar bize geldiler. Annemde bunu bildiğinden sabahın köründe kaldırıp uyarımı yaptı. Ordan sonra akşama kadar temizlik yaptım. Bayram temizliği gibi oldu az biraz. Sonra komşumuz geldi daha önce yapmadığım için poğaça yaptı bizde (burdan sonra annem aynı performansı benden bekliyor) o hamurunu halletti sonra da beraber onlara şekil verdik falan vıcık vıcıktı her şey. Tadı güzeldi ama. Giderkende patates salatası da yap dedi. Hiç sormadı biliyor musun yapmayı diye! Neyse ki binbir zahmet çeksede internetim vardı ki yapabildim.

Sonra akşamdan not almak istiyorum. Adını bilmediğim bir kadının kucağında çocuk vardı. Çocuk o kadar çok şikayet ediyordu ki mırlayarak kadın salona çıkmak zorunda kaldı. Bir zaman daha şikayetlerini dinlediğim çocuğun bir yerden sonra kelimelerini anlamadım, sadece mırlamalar kaldı geriye. Sonra bir olay oldu ki köydeki kızlardan biri (adını bile ilk defa duydum lan!) kaçmış. Öylece 20 kadının içine gelen telefon haberiydi bu. Muhtemelen dün gece tüm köy öğrenmiştir olayı. Başka şeyler söylemek istemiyorum şimdi. Ama her şeye rağmen annemin mutlu olduğu görmek tüm o yorgunluğa değerdi.

Bir kaç gün daha öncesine giderken kısır yaptım! ben yaptım be. Benden beklenmeyecek şeyler bunlar. Tamam yemek yapmayı seviyorum ama bilmediğim şeylere pekte sıcak bakmıyordum. Yine de bu birazdan yumurtalı mantar yapmama da engel olacak değil.

Köye geldikçe hep geçmişe dair şeyler yazmak istiyorum çünkü geçmiş hiçte geçip gitmiyor gözümün önünden. Elime ne alsam bir hatırası mutlaka var iyi ya da kötü. Yılların birikimi de var tabii. Zaten kırmızı erik ağacımı çocuklar işgal etmişler çok sinir oldum bak gene.

Neyse susuyorum ben ya. Annemde yok zaten :( parmaklarım ağrıyo :((