24 Nisan 2012 Salı

Aydınlık

Hiçbir vakit tam karanlık değil gece
Kendimde denemişim ben
Kulak ver dinle
Her acının sonunda
Açık bir pencere vardır.
Aydınlık bir pencere
Hayal edilecek bir şey vardır
Yerine getirilecek istek
Doyurulacak açlık
Cömert bir yürek
Uzanmış açık bir el
Canlı canli bakan gözler vardır
Bir yaşam vardır yaşam
Bölüşülmeye hazır.
 
Paul Eluard

 Bu da sevdiklerimden biri paylaşayım istedim. Daha önce yazdım mı bilemiyorum...

Bir başka kızla daha tanıştırdı Kurt beni. Şimdilik buna da isim vermeyeceğim. İlk gün sadece mesajla konuştuk. Ertesi gün resimlerini gördüm, oldukça tatlıydı da. Aynı gün sesimi duymak istedi. Sevmediğim halde konuşmayı. Konuştuk...  Sesinin tonu, gülüşü, heyecanı ya da mutluluğu. Bunları belli etmek istediği her ses Miray'a o kadar benziyordu ki. Hiç bir şey diyemedim çoğu zaman. Bahanemde hazırdı "konuşmayı beceremem." Şimdi kızla mantıklı ve normal bir şekilde konuşamıyorum. Farklı olduklarını bilsem de hep Miray canlanıyor gözümde. Herhangi bir şeyde söyleyemiyorum. Belki bir şeyler için cesaretim vardıysa da tamamen kayboldu. Hiç bir şeye hazır değilim hala..

22 Nisan 2012 Pazar

Rüya

Yolda yürürken gördüm onu. Sadece bilet almaya gidiyordum halbuki Ankaraya dönebilmek için. Önüme çıktı. Benimle yürüdü. Kuzenini bekliyormuş o da. Hatırlamıyorum konuştuklarımızı ama görüntü o kadar gerçekçiydi ki gözlerimi açınca yatakta buldum kendimi şaşırdım da. Uyandım. Bir kez daha Miray'ı gördüğüm uykumdan.
 Sabahında mesaj attım Kurt'a bana eşyalarımı gönder diye. Onda kalanları yani. Sonrasında Miray mesaj attı. Aslında ben sadece yüzüğü iştemiştim diğer eşyaları değil. Neden istediğimi falan sordu. Hala çıkartmadığını ama istersem yollayabileceğini söyledi. İstemedim. Herşey kaldı onda öylece.

İşte o zamandan beri yine garip bir boşluktayım zamanın ve günlerin hesabını tutamıyorum. Kötü bir boşluk değil ama bütün vaktimi düşüncelerimle geçirirken dünyanın geri kalanındaki hiç bir şeyi istemiyorum. İnternete girmek bile yani. Nisan bitmek üzere olmuş ama bana göre hala başındaymışız gibi geliyor.

Dikmen vadisine gittik cumaydı sanırım. 3 saat güneşin altında beynim pişince en ufak şey başımı döndürür oldu. Vadi oldukça güzel yer O'un evine o kadar yakın olmakta garipti. Farklı şehirlerde her sokak aynı geliyor bana. Yani tek başıma gitsem bir saate kalmadan kaybolurdum. Aynı günün akşamı kızılaydan dönerken olgunlara gideyim dedim yanımda hala isim veremediğim sınıftan çocuk vardı işte. Olgunlar bütün korsan kitapların satıldığı yer ve öğrencilerin gözde mekanı. Taht oyunlarını aradım yoktu. Ne kadar meraklanmışsam artık gidip orjinaline bir dünya para bayıldım. Şimdi kitabı okumuyorum bile. Yavaş yavaş adamın öleceği sahneye yaklaştığımdan. Yüreğim kaldırmaz diye elleşmiyorum yani. Yine de kendimi azıcık tanıyorsam yatmadan evvel bir bölüm daha bitirmiş olurum.

Bir kız vardı okuldan. Kızı ilk gördüğümde Miray'a benzetmiştim. Yüzünü falan değil yürüyüşünü saçının kesimini falan. Belki yazmışımdır daha önce. Kızı her gördüğümde sapık gibi izliyordum. Ama ona bakınca Miray'ı görüyordum. Neyse ya uzun zamandır görmemiştim kızı. Okulun kantininde gördüm. Saçları uzamış biraz. Gözlük takıyor, giyim tarzıda az biraz değişmiş. Miray'ı andıracak bir hareketini aradım ama bulamadım. Yine de kıza bakmaya devam ettim. Bir sonraki aşamada tanışmayı başaramamış olursam peşini bırakmak niyetindeyim. Tanışabilirsem bir şey yapacağımdan da değil ama tatlı kız.

Bu arada ben bir zamanlar Emma'ya aşıktım ya!

İşte böyle bir sevgilim olsun. Öpmeyelim birbirimizi, belki hiç dokunmayalım bile. Konuşmasakta olur. Sadece yanımda olsun ve gülüşüyle hayata döndürsün beni. Bir şeyleri beraber yaparken dünyanın geri kalanı umurumda olmasın...

13 Nisan 2012 Cuma

Bolu-Karabük

Hayatımda ilk defa maça gittim. Stadyumda izledim yani. Bunun için O'na bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum. Ben seviyom bu çocuğu ya. Dün öğleden sonra msnden yazdı gidiyoruz diye. İtirazda etmeyeceğimi biliyor.Geldiler yurttan aldılar beni önce R'nın tarifiyle epey yürüdük ama sonunda gördük ki yol kapalıymış. Sonra geri dönüp bildiğimiz yoldan gittik. Daha doğrusu onların bildiği yoldan. Stadyumun Karabük tarafından girecektik önce girmedik çünkü ben Bolu'luyum. Bir sürü daha yürürken sınıftan çocuğun birini gördük o da katıldı bize Karabük'lü oldukları halde. Sonra bana formayla atkı aldı. Şimdi yatağımın orda asılı duruyorlar. Televizyonda çok maç izlememe rağmen orda olmak başka çünkü daha soğuk. Açı tek ve sinir bozucu. Bağırıp küfreden adam sayısı oldukça fazla. Küfürler tek tek değilde söyleyen bir sürü kişiden aynı anda çıkıyor. Gittiğime pişman değilim hatta yine giderim maç olsa ama bunlardan çok Aslantepe'yi görmek istiyorum. He bu arada bütün maçı elimde çekirdeklerle dizi izler gibi izledim. Bir kere bile ağzımı açmadım yani. Benden çok iyi seyirci olur!

Sonra değinmek istediğim diğer şey aranma kısmıydı. İçeri bozuk para su vs götüremiyorduk ama içerde kağıt paraları çok güzel bozan çekirdekçiler vardı. Çocukların bozuk paraları ben soktum içeri çünkü onlara göre kadınlar aranmazdı. İlk aramada dokunmadılar bile. 2. de tek tek bakıyorlardı erkeklerin beni aramayacağını düşündüğümden kadın polisin yanına gittim. Hiç bir şey yapmadan durup saf saf bana baktı sonra "bayan" dedi sorar gibi. Bayan dedim. Emin olamadı herhalde ellemedik yerimi bırakmadı yani. Arama mı yaptı tarama mı(!) anlamadım ki. Yine de kimse bozuk paraları almadı :)

Dündü tabii bunlar. Bir not alayım dedim sonra unuturum ben bunları.

9 Nisan 2012 Pazartesi

Öyleyse devam?

Neden bu kadar zamandır yazmadım. Güzel soru aslında o kadar şey oldu ki. En önemlisi Miray. Yazdığım mesaja cevap vermedi. Facede yakaladım az biraz konuştuk. Uzun ilişkide yapamamış o. Sarhoşken kendi için söylediği "korkak" kelimesinin tam olarak ne demek istediğini anladım anlamasına da kalbime geçirmek istediğim sözler değildi onlar. Sildim bende onu. Hemde doğum gününe günler kala. Geçen ay ne farklı planlarım vardı bu konuda, yanında olacak uzun zamandır istediği şeyi veriyor olacaktım ona. Arkadaşları olacaktı aynı sahnede onun yanında olmasını istediği kişiler. Sevdiği şeyler... Engellemedim ama, ulaşmak istediği an ulaşabilirdi bana. İstemedi...

En çok acıtan kısmı sözdü ya. İnsan söz verince tutmaz mı? Günde bir kaç kez aklıma gelip canımı acıtırken başka şeyleri katıyorum hesaba o zaman acı diniyor gibi geliyor. Belki geçmiyor şimdilik ama biliyorum yakın zamanda hepsi gelip gidecek. Lacivert'i atlatmış insanım ben bunu mu atlatamayacağım deyip kendimi yatıştırıyorum işte.

O günden bugüne kadar vazgeçilmezlerimi yazıp verdim hocaya. Annem, Damla ve işim. Çakıl taşlarıma da Blogu ve hayvanları falan yazdım. Eşimde vardı ama şimdilik çakıl taşlarında kalmış bir seçim oldu. Ted gibi mükemmeli arayana kadar durmayacağım belki ama eskisi kadar uğraşıp değer vermek istediğim bir konu değil. Belki yeniden aşık olduğumda değişecektir kararım bilmiyorum.

Sonra öykü yazdım iki tane. Kaos GL derneğinin yarışması için. Onları gönderdim bugün başka bir rumuzda. Öyle olması gerekiyormuş nedenini de sormuştum anlatmıştı biri. Öykülerim ne kadar iyi diye düşünmek gerekirse bence berbatlar. Bende yazma yeteneği olmadığına karar vermem uzun sürmedi. Hayır bende yetenek yok değil zerre kadar bile yok. Bunu anlamamla birlikte çok kez vazgeçmek istesemde yolladım onları. Bazen ne kadar çok olduğumuzu farklı yollarla gösteririz. Farklı bir şekilde destek olmam bir süre daha mümkün değil. Şimdilik böyle "Ben buradayım" diyeceğim yazdığım öykülerle.

Yine filmlere daldım. Sınav döneminde film indiremiyor ve izlediğim dizilerin yeni bölümlerini kaçırıyorum bu berbat bir şey. Çünkü Game Of Thrones yeni bölümleri başladı (taht oyunlarını yanlış yazmış olabilirim) 2. sezon yani. İboy izlemiş bile ve ben hala izleyemedim. How i met your mother'ın yenisi varmı bilmiyorum. Ve Spartacus'un bu sezonu bittimi bitmedimi karar verememiş bir halde bekliyorum. Yarın son sınava gireceğim. Sonrasında 5 gün kafa tatili vermeyi planlıyorum kendime. Hiç bir şey yapmadan yurtta mal mal oturmak gibi. Şu ara en iyi bunu yapıyorum.

Dişçiden tekrar randevu aldım. Dikişlerimi aldırdım.

Dün Damla ve bi arkadaşla daha harika bir gün geçirdim. Beyti kesinlikle yenmesi gerekler arasında.

İboy her gün daha değerli oluyor yaptığı şeylerle. Bazen onun Damla ile evlenmesini çok istiyorum çünkü biliyorum ki iyi bir eş olur. Ama asıl sorun birbirlerine bazen gıcık davranmaları. Bir yolunu bulabilir miyim acep?

Açlık oyunları sinemaya gelmiş ne gidecek param ne de gidecek kimsem var. Sinemadan kalkmış bile olabilir çünkü bayağı olmuş geleli.

Saçlarımdan dolayı aktif muamelesi görüyorum resmen ama asıl önemli olan umurumda olmayışı. Hiç biri asılmıyor hiç biri bir şey demiyor. Şuan rahatım yani ve uzadılar tekrar kestircem bir ara.

Işık odadan gitti. Arkamdan söylediği bazı şeyleri öğrendim. Diyecek bir şey bulamadım demedim de. Giderken o da veda etmedi zaten. Bende veda etsin istemedim. Değiştiği hali ile kalsın her nerde kalıyorsa. Cam kenarındaki diğer kızda gidince yatağımı değiştirdim şimdi oldukça rahatım böyle.

***

Hayat bir şekilde devam ediyor. İyi ya da kötü. Ben şimdilik böyle mutluyum. Başkalarının özgürlüklerine olduğu kadar düşkünüm yanlızlığıma...

3 Nisan 2012 Salı

Hayal kurabilmek ayrıcalıktır ve bazen elinden alınır

Yanlızlık kimsenin kaldıramayacağı bir yük değil. Ama insan yanında birini istiyor...

Bütün sözlerimi çiğneyip delicesine saydırarak O'nu yazasım var. Yaptığım, gördüğüm, dokunduğum her şeyde o var. Öyle ki mesaj attım "ya yeniden hayatım ol ya da sil beni hayatından" dedim. Cevap bile vermedi. Belki kontörü yoktu belki başka bir açıklaması vardı bilemedim. Öylece suskun kaldı işte.

Yokluğunda daha huysuz bir şey olup çıktım. Sebepsiz yere insanlara kızarken yine aynı sebepsizlikle durgunlaşıyorum. Belki bazılarıyla daha iyi anlaşıyorum belki sadece susturmak için cevaplar yetiştiriyorum. Sonucu bilmiyorum ama aklımı bir şeyde toplamam çoğu zaman mümkün olmuyor. Bende kendimi mynette 101'e verdim. Ablamın bir anda sıfıra çektiği 5000 puanımı tekrar çoğaltmak için çırpınıp duruyorum. En iyi de o geliyor zaten yenilip yenilip tekrar ayağa kalkmaya çalışıyorum ekip biçtiğim duygularımın ardından. Hem kaçanlara dilediğim gibi küfrederken kimse hesapta sormuyor neden ona "o....pu çocuğu" dedin diye. Haksızmıyım ama sırf bir puan için kaçılıyorsa aynı puan için bende küfrederim arkadaş, dilediğim gibi! Bu arada benden önce bitiripte eksi puanları yiyenlere de kelimelere dökmediğim çok küfür eder oldum. Sırf puan demişken bulduğum her oyuna kaydolmanın bedelini çöken beynim ödüyor sanki. Çöksünde zaten geçmişine takılmayıp düşünmek istemeyen bana bunları düşündürtebildiği için.

Kendi kendiyle çatışan insanlar okudum bir sürü romanda. Şimdi daha iyi anlayabiliyorum içsesimle kavga ederken. Kavga etmeye bahane bile sunmuyorum artık direk dalıyorum "niye aklına getiriyorsun" diye. O da pek suskun değil hani kendini savunuyor yine bana karşı "seviyorum işte" diye. Seviyorum ne yapayım şimdi engel mi olayım? Başka kızların gözlerinde kaybolmaya çalışmaktansa kendi içimde kaybolayım. Kimse de bulamasın beni sakladığım yerde. Ben derken seni aslında, elimde olsa sonsuza kadar kadar saklanırdım seninle kimsenin bizi bulamayacağı bir yerde. Elinde olsa insanoğlu neler yapardı, sıra bize mi kalmış ki dilediğimizi yaşayabilelim?

"Peki ya çocuk" Şu ara çevremde o kadar çok kişi bebeklerden bahsediyor ki. Nasıl çocuk yaparım, ya da istiyor muyum. Böyle basitle geçiştiriyorum ama çok çeşitli türleri var bu soruların. Şimdi yaratıcılığımı kullanıpta aklıma getiremiyorum. -Ama zaten bu yazıları hala okuyan birileri varsa yaratıcıklarını kullanacaklarından eminim ben.- Peki ben çocuk istiyor muyum hala??? O varken bütün mutlu hayalleri kurarken şimdi daha doğmamış çocuğa diğer ebeveyn kim olacak düşüncesindeyim. Hala istiyorum istemesine de tek başıma korkutucu geliyor. Keşke biterken hayal bile kuramayacak durumda kalmasaydım...

Şimdi başka bir karar verdim... Eğer o beni hayatından çıkarmazsa ya da dönmezse doğum günü onunla konuştuğum son gün olacak...