29 Şubat 2012 Çarşamba

Ortaya bi karışık poğaça

Kar tatili olsun diye çok dua edersin. Merkez hariç her kampüse tatil verilmiştir... Madem bize tatil yok, bütün öğrencileri ayartır derse gitmezsin. Öğrencide çözüm çok.

Bütün gün yattım ama harbiden yattım yani. Yedim içtim uyumaya da çalıştım bi ara olmadı ama olsun. O kadar yoğun ki haftam. Hani sadece bu haftaya özgü de değil hep böyle. Pazartesi sendromum son bulurken cuma korkusu var bende. Çünkü cuma günü matematik var. Böyle sinir bozucu bir düzen olamaz. 3. sınıf olmaktan resmen nefret ettim zaten ikinci öğretim denilen hadise bizde işlemiyor. Sabahın 8:30'nda ders mi olur ya?!? Nedense ben hep böyle şikayet ediyorum ama hep oluyor işte. Bu sabahta hoca acıdı herhalde bize ya da gelemedi evinden mesaj atmış öğrencilerden birine o da duyurdu bize ders iptal diye. Ama sadece ders yani okul tatil değildi. Duyurularda hala bir şey yoksa yarın sabah çooook güzel(!) bir ders bekliyor beni.

Seneye tez yazacakmışız çok korkuyorum nedense. Bi hoca var çok ayrıntıya takılıyormuş özellikle gidip ondan alasım var. Çünkü ne kadar mükemmele yakın bir tez olursa o kadar geçme şansım artar diye bir inancım var...

İnsanlar küstüklerinde düşman olmalı diye bir şartmı var? Öyle bir şey varsa bileyim yani alttan almaktan sıkıldım bende dayanıcam düşmanlığa!

Oyunlarda sömürmeye çalışan insanlara sinir oluyorum. Hayır normal söyleseler her şeyi yollarım ama bi bakıyorum bana söylüyor başkasına söylüyo ona söylüyo buna söylüyo. Bildiğin beleşe getirmeye çalışıyorlar fazladan hemde! Bunun bir de oyun olduğunu unutup dolandıran versiyonları var onlar ayrı...!

Anaannem daha iyiymiş. Köye döndüğünde bizimle yaşayacakmış. Çok sevindim zira ben bu kadını çok seviyorum zaten adımı ondan almışım diyeceğimde olmayacak sadece benzeşiyo adımız. Çünkü benim adım kuradan çıkmış ve bir sürü isim varken 3 seferde de bu çıkmış! Seviyormuyum hayır ama Tuğba da olsun istemezdim be. Neyse anaannem bize gelince görmek istiyorum hemde çok. Yani köye gidebilirim çünkü bir daha pişmanlık yaşamak istemiyorum... Dedemi kaybetmeden bir gün önce bizim evin önüne kadar gelmişlerdi arabayla ve ben aşağı inip görmemiştim onu. Aynı şey anaannemde de olursa yok yok olmaz öyle şey görmem lazım onu mutlaka... Umarım tamamen iyileşir ya çok seviyorum ben onu.

Dün sabah dişim kırıldı. Teee arkalardan bitane hemide poğaça yerken. Alakasız yere yav. Dünden beri dilimin o tarafı uyuşuk çünkü kırılan dişim sağolsun kesip biçiyor. Şimdi gerçi dünkü kadar kötü değil ya. Dün bi ara peltek konuşuyordum. İnsan dilsiz olmamalı arkadaş zor iş. Söylüyorum zannediyorsun ama ağzından çıkan çok başka bir şey. Bende dünün büyük bölümünü susarak geçirdim. İşte böyle şimdi dişçi arıyorum bi baksın istiyorsa çeksin yani canımı sıkmasın benim. Ya da çekmesin nasıl yemek yicem lan ben?!? (Akşam pizzayı gayet güzel yedinn????)

25 Şubat 2012 Cumartesi

Güzel kafa güzel hayat

Geçen yıl bahsettiğim serigrafi günlerinin ikincisini yaşadım yine bu yıl. Sadece tinerle kafanın güzel olması gibisi yok yani. Alkolden biraz daha farklı geliyor nedense. İyi de değil ama çok. Birde buna ek olarak ertesi gün kızılaya kan verdim benim kafa hepten gitti orda. Geçen yıl benden piercing taktırdım diye almamışlardı kan. Bu yıl öyle bir mazaretimde olmadığından gittim verdim. Geçenlerde bahsettiğim hastane meselesi gibi oldu dünyam karardı. Ama etkisi onun kadar sürmedi sabah kalktığımda neredeyse geçmişti ama akşam kızların ilgisi olmasa odama bile çıkamazdım orası ayrı -Burda belirtmeyi çok istediğim bi ayrıntı var ama kahretsin yazamıyorum- İşte böyle geçti haftam. Bunlar kısaca değineceklerim.

Ben sinirli olmadan buraya yazamıyorum herhalde. Çünkü az önce kantindeydim ve kadına deli oldum geldim sayfayı açtım yazıyorum. Normalde de çok açıp kapatıyorum falan ama neyse.

Derslerimin bunalttığından bahsetmişmiydim? 3. sınıf ne zormuş arkadaş 2. hafta bitti sanırım ve bi ton ödevim var. Yapıyormuyum? Tabii ki hayır. Ama yine de olmaları hoş değil. Bi de o gördüğüm dersin hocası başka bi dersime daha giriyor. Kadını pazartesi çooook severken ertesi gün görmek bile istemiyorum. Anlamıyorum ki ben kendimi. He bu arada o dersler çok iyi gidiyor. Hani üzüleceğim çok şey yaşamama rağmen ayakta tutuyorlar beni ya da ben buna inanmak istiyorum. Bugünlere dair yazmak istediğim çok az şey var. Daha doğrusu içimden bugünlerde yaşadığım hiç bir şeyi yazmak gelmiyor.

Lacivert eklemiş beni faceden. Bunu doğum gününden bir gün önce yapmış olması mı yoksa eklemiş olması mı daha garip bilmiyorum. Gerçi eklemese de ben kutlardım onun doğum gününü. Geçen akşamlardan birinde resimlerine baktım. Hani bir şey hissettirdiğinden değilde, bir zamanlar deli gibi sevdiğim kıza bakmak garipti. Şimdi kim bilir kiminleydi. Her zamanki sahte 'erkek' arkadaşlarından biri ile ilişkisi vardı. Bana garip gelen kısmı tam olarak anlatamıyorum ama hani yıllar sonra başka bir yerde karşılaşşak ne olurdu diye merak ediyorum. Arkadaşça davranırmıydık yoksa görmezden mi gelirdik?

 Bu hafta yine atölyede tiner kokuları ile geçecek vaktim var. İşimiz bittikten sonra çalışmamın resmini koyarım belki buraya şimdilik köpeğimin (Ares) resmini ekleycem. Ayyy yerim ben onu :)) Kocaman olmuş dimiii daha minik bu bee

18 Şubat 2012 Cumartesi

Öperek uyandırdım bu sabah ayrılığı.
Fırından yeni çıkan bekleyişler satın aldım.
Kırmızı mavi ekoseli yalnızlığımı serdim masaya.
Manzaraysa ayrılığa sıfır! İşte her şey hazır..
Acılarımla iki lafın belini kırdık.
Yokluğunda bir kuş sütü eksik..
Yalnızlığım ve ben; seni çok bekledik...

Cemal Süreya
Çokk sevdim başka bir yerden gördüm paylaşmak istedim...

Yıldızların altında

Her gördüğüm resme uygun bir hikayem var ama hafızam iyi değil ki anlatayım.

Şimdik size facebookta görüp aldığım bir resmi ekleyeceğim. Yatak odamın öyle bir şey olmasını hep istemişimdir mesela. Biz küçükken daha önce de bahsettiğim çardağımıza yorganlar çıkartır orda yatardık. Yazın yıldızlara bakarak uyumak güzel oluyordu. Öyle sağda solda uyuma gibi bir özelliğim var hiç yerimi şe etmeden uyurum yani. İşte teee o vakitlerden kalma bişey bu da. Çoook küçük ve masumkene ben bayramda seyranda tatilde her bahaneye köyde biten amcalarım ve onların yığınla çocukları vardı. Komşularda var tabii. Böyle otuz tane çocuk bi araya gelince her oyunu oynardık işte. Pekte yaramazdık 3 tane evin altını üstüne getirirdik. Bizimki büyüklüğünden güzeldi ama çok kalabalık olurdu. Amcamlarınki küçüktü ve babaanneminki ıssız ve bir çok oyuna müsaitti işte. Bunları niye anlatıyorsam. Sonuç olarak şimdi ne yıldızların altında uyuyan biz varız. Ne de köye gelen kuzenlerim. Çocukken bi yerden ayrılmadığım komşu çocuklarına şimdi selam bile vermez olduk. Büyüdükte ne kazandık ki. Aksine her şeyi kaybettik...

Şimdi Miray'la her şey yolunda. Çok fazla ayrıntıya giremeyeceğim her zamanki gibi. Damla hazırlanıyorda şuan dışarı çıkacağız eski staj yerimize gitmek istiyor ama ben pek istemiyorum bakalım napcaz. Belki can sıkıntım geçerse akşam yazarım yine bir şeyler...

13 Şubat 2012 Pazartesi

Özel öğretim

Bilincim ve benden korkun yani şu saatten sonra birlikte çalışacağız.

Özel öğretim diye bir derse girdim bugün. Mükkemmel ötesi bir dersti. Hani genel öğrenci kurallarına ihanet ediyorum affola ama ben bu derse bayıldım. Hiç bitmesin istedim. Hatta bu ders benim tüm pazartesi sendromlarımı bitirdi yani. Haftaya pazartesi bir an önce gelmeli. Bu dersin içeriği aslında bilinçaltı ve onu biraz yönetmekle ilgiliydi. Doğru nefes almak, olumsuz kelimeleri, geçmişi geride bırakmak falan. Kritik anlar denilen kopma noktalarında doğru kelimelerle sakinleşebilmek ve bunların asıl ilgimi çeken tarafı çocuklarla ilgiliydi. Reklamların nasıl istediklerini yaptırdıklarını ve doğru nefes almak gibi şeyler. Bugün ve gideceğim her hafta öğreneceğim şeylerle hayatımı daha da iyi hale getirmek için her şeyi yapacağım yani. Şu saatten sonra bilinç altı denilen içimdeki çocukla arkadaş olacağım. Evet bu konu bu kadar.

Gelelim diğer konuya. Miray'dan ve garip davranışlarından bahsetmiştim sanırım. Bunun daha da kötülediğini söylememe çok gerek yok herhalde. Hani adam artık aşkım bile demez oldu. Kaç gündür düşünüyordum acaba ayrılmak istiyorda bana mı söyleyemiyor diye. Mesajlardaki soğukluklarını ayrı bi aştım zaten. Facede gördüm bugün aşkım yazdım -ki kaç gündür ondan böyle kelimeler almaya çalışıyorum bi umut işte- sadece ''?'' yaptı. kızdım tabii buna. Birazda kırıldım orası ayrı. İnatla hiç bir şey demiyor hala soğuk falan bi de üstüne tribe bağlama Efsun dedi. Bende onun üzerine sevmiyorsan ya da ayrılmak istiyorsan sadece söyle dedim. Burda eksik olan bi kaç ayrıntı daha var ama öyle önemli şeyler değil. Kafası karışıkmış falan filan tamam dedi sadece. Kendine iyi bak deyip konuşmayı bitirdik böylece. Sonrada facebook hesabımı dondurdum. Çünkü biliyorum onu gördükçe konuşma isteği doğacak içimde ama ben bunu istemiyorum. O kendini toplamadan rahatsız etmek istemiyorum.  Belki sorunu vardı belki başka bir şey bilemem yine belki böyle davranmasının sebebi bendim ama ne olursa olsun bunu konuşarak halletmeliydik. Hiç bir şey yapamazsam dinler destek verirdim. İşte böylece ilişkimizi bitireceğini düşündüğüm tarihi bekliyorum. Kendimi buna öyle inandırmışım ki 1.5 ay önce bana ''sana aşığım'' diyen kişi değil o. Şimdiki Miray'ı tanımıyorum, tanıyamıyorum.

Dün gece 5'te uyandım her zamanki kabuslardan birinden ama bu defa tamamını anlatmayacağım. Bir kadın vardı mavi taşlı bir yüzük verdi bana ama tektaş gibiydi içine adım yazılmıştı. Bir şeylerde söyledi o an aklıma Miray geldi ve uyandım. Gece ona mesaj attım uyanırmı diye düşünmeden. Sonra da zaten uzun zaman uyuyamadım oyun falan oynadım telefondan. İlişkinin başladığı tarihlerden itibaren önemli mesajları saklardım. Onları okudum ve gerçekten onun beni sevmediğine inanmaya başladım. Sevgiyi hissettirmek ve sevdiğini söylemek çok farklı şeyler ben onu bir süredir hissetmiyordum zaten. Şuan kendimden beklemediğim bi sakinlikle ağlamıyorum. Hani bazen sonucu kabullenirsin ve hiç bir şey onu değiştirmeyecektir sadece beklersin. Bu da öyle bir şey sözünü ya da aşkını hatırlayıp gitmeyebilirde ama sırf söz içinde bende kalmasını istemem. Mutlu olması gerekiyordu o benimle mutlu değil. Son zamanlarda onu sadece kızdırıyorum. Yaptığım her hareket ciddi ciddi kızdırıyor. Oysa ben hiç değişmedim, ilk günlerde de böyleydim şimdi de böyleyim. Ne yapacağımı ya da onun ne yapacağını bilmiyorum. Ayrılacakmıyız ayrılmayacakmıyız onu da bilmiyorum. Bekliyorum sadece... Ve ayrılırsak gerçekten ne yaparım onu da bilmiyorum...

Tekrar uyuyabildiğimde gün doğmuştu.

11 Şubat 2012 Cumartesi

Bu defa kim

Aşk gece görülen kabus gibidir, uyandığın zaman hepsi biter.

Şu yukarıdakini az önce uydurdum çünkü kabus görüyordum. Dev gibi bir balina üstelikte karada babaannemle beni kovalıyordu. Babaannemi yakalamasın diye laf atıp bir sürü hakaret edince buna vazgeçip beni kovalamaya başladı. O arada bi alışveriş merkezine daldık biri annen doğum yapmış dedi. Neyin etkisi altında kaldıysam annemi aradım hemen kızı olmuş iyiymiş falan. O arada balina kardeşten kaçmak için çıkıp sokaklarda başka yere gittik bi eve girdik ama hayvanda ne burun varsa hala peşimde. Tam ağzını açmış beni yiyecekken kendi kendime uyan artık deyince bitiverdi. Sorun yok babaannemde iyiydi en son baktığımda. Galiba geçen yazıda bahsettiğim kardeş meselesi aklıma takılmış benim. Ya da bizim inek doğurdu o da olabilir. Ama ben buraya geldikten sonra olduğu için resmi yok. Anneme söyledim unutmazsa çekecek resmini ne zaman alırım ondan bilmiyorum ama.

Ankaraya geldim. Oda bomboş kimsecikler gelmemiş. Bildiğin rahat takılıyorum odada. Her tarafta eşyalarım var falan. Geceleri ise tek sorunum kabuslarım. Çok severler beni hiç yanlız bırakmadılar. Genel olarak yanlızlığa alışkın biri olduğumdan tek dert ettiğim şey aşağıda yemek yemiyor oluşum. Öyle yanlız yanlız gariban çocuklar gibi oturasım yok.

Küçükken bi köpeğim vardı. Aslında benim değildi, dişiydi, annem istemiyordu ve komşunun her yıl normal olarak doğuran köpeğinin yavrusuydu. Dino ismini taktıydım ona. Kuzenlerim falan gelince o ne biçim isim nerden buldun diye sormuşlardı. Bütün çocuklar olarak çakmaktaşları izlediğimizi varsayarsak ordaki Dino ismini bi ben m görüp uyduruyorum acaba düşündürürlerdi beni. Daha yavru olan köpeğim aradan fazla zaman geçmeden araba çarpması sonucu ölmüştü. Başında ağlarken ben aynı kuzenler gelip teselli ettilerdi. Çok seviyordum o köpeği be. Ölünce onu görmeyi istesem görebilir miyim acaba? Ondan sonra büyüdükçe bir sürü hayvanım oldu ama insan yurtta kalınca muhtemelen geri döndüğünde eve ya bazıları ölmüş oluyor ya da kaçmış. Öyle uzak kalmş oluyoruz ki üzülemiyor bile insan.

7 Şubat 2012 Salı

Yılda bir kez hatırla beni

Öyle yabancı geldin ki kardeş gibi göremedim seni.

Dedem öldü geçen günlerden birinde. Sayamadım hangisiydi. Aynı gün anaannem de yatıyordu hastanede. Annem yanımdaydı. Ağladı, duruldu, ağladı, duruldu... Konuyu değiştirmek için uğraştığım zamanlar oldu. Komşular geldi gitti. Zaten hastaydı daha kötüledi tansiyonu. Cenaze için büyük ablam ve abim geldiler eve. Geri kalanı direk oraya gideceklerinden görmedim ben. Bir gece kalacaklardı. Malum köyde soba tek odada yanınca herkes orda yatmalıydı. Yani ben ablamla yatacaktım. Öyle büzülüp duvara yapışarak uydum işte. Araya yıllar ve zaman girince konuşacak bir şeyi olmuyor insanın. Her gün annem için eve gelen misafirlerden farklı davranamadım onlara. Sadece hitabımda abi, abla vardı işte. Dizilerde kardeşleri ile vakit geçiren insanlara hep özenmişimdir. Her zamanda benden küçük kardeşim olsun istedim. En küçük benim dahası baba yok nasıl olacaksa artık. İşte böyle 6 kardeşin içinde yanlız olmak.

Şimdi ankaradayım burda da 6 kişilik odada bir ben varım. Kalanı gelmedi henüz. Ne zaman gelirler onu da bilmiyorum. 

Şubat gelmiş ya farkettirmeden. Bu sevgililer günü demek. Miray için aklımda bir kaç şey var ama bilmiyorum hangisini nasıl alıp yollarım. Asıl zor kısmı ailesi bilmediği için çok dikkatli olmam gerektiği. Tam da ona göre bir şey var aklımda o da basit. İşte klasik kararsız kalmış ben. Çoğu insan der ya sevene her gün sevgililer günü ben kutlamam falan diye. Palavra bence bu, herkes o gün karşıdan mutlaka bir şey bekliyor. En azından ilgi. Çok kişi gördüm o sözleri söyledikten sonra sevgililer gününde karşı taraftan bi hareket görmeyip şikayetçi olan. Uf neyse işte öyle böyle şeyler.

Evdeyken ablam aradı. Annem hep benim için 'Efsun'u da evlendireyim rahat olurum sonra' falan filan diyormuş. Bu kadın cidden benim lezbiyen olduğumu unuttu ya da iyimser davranıp evlenebileceğimizi falan düşünüyor. Türkiye'de eşcinsel evlilik yok zira. Belki başka ülkelerde bu mümkün ama burda değil, en azından şimdilik.

Yazacak şeylerim tükendi içimdeki ilham perisi de kaçtığından ben gidip biraz daha 14 şubatta ne yapacağımı düşüneyim en yisi.

1 Şubat 2012 Çarşamba

Oyun bitti. Yeniden oynamak ister misiniz?

Sabaha kadar sürecek bir nöbetin başındayım henüz. Birer birer gidenleri düşüneceğim gibi tüm gece.

Annem hasta. Geçen akşam üzeri bi yere gitti.Gittiği evde önce sobanın olduğu bir yerdeyken sonra gelen yabancı misafirlere yerini bırakarak başka odaya geçmiş. İşte o geçtiği oda soğukmuş. Eve geldiğinde çok üşüyorum diyerekten kendini yatağa attı. O zamandan beri kalktığı söylenemez. Ateşi falan çıktı sürekli hiç bir şey bilmeyen ben bir sürü uğraştım düşşün o ateş diye. Sonunda bi arada başarmış olmalıyım ki bugün yoktu. Annem böyle hastayken daha iyi anladım ki ben onsuz yapamam. Onu kaybetmeye de hiç hazır değilim. Yemek yedirmekte zordu tabii bu arada. (Bu bi kaç gece öncesine ait bir yazı olmalıydı her zamanki taslaklardan biri. Değiştirmeden bırakıyorum. Annem şu an neredeyse iyi.)

Zamanın değiştirdiği şeyler vardır. Bazıları düzelir bazıları ise düzelemez. Benim hayatımın ve geri kalan şeylerin nasıl olacakları hakkında pekte bilgi sahibi değilim. Oluruna bırakmayı çoğu kez becerebilen biri bile sayılmam. Hep söyleyen ama yapamayan taraflardanım sanırım. Sabırsızım birazda, bir şey olacaksa hemen olmalı en kısa zamanda olmayacaksa zaten olmasın gibi felsefem var.

Geçmiş ile bugünü karşılaştırmak ne kadar doğru bilmiyorum. Geçmişten ders alıp ona göre davranmak gerekir derler ya. Ben de bugünkü ilişkime en yakın olanı ile yani Lacivert ile karşılaştırırken buluyorum kendimi. İlk zamanlar kesinlikle bitti buna diyecek bir şeyim kalmadı zaten. Sonraki evre kavgalardı biz şuan bunu soğukluk ile yapıyoruz. Tarifim ne kadar doğru kesinlikle bilmiyorum. Şuan aklıma geleni şuanki ruh halim ile yazıyorum. Soğukluktan kastım da O'nun yoğun olması, cevap vermemesi, yanlız kalmak istemesi ve benimle çok konuşmaması. Eski ben kesinlikle çok kavga ederdim bu konuda. Çünkü ben alışkın değilim değişimlere bu şekilde. İlişkimizin başında nasılsa öyle devam etmeli, alışkanlıkları bırakmayı da pek sevmiyorum. Bir karar vermek olarak düşünürsek bilmiyorum hangisi daha iyi. Kavga etmek mi? O'nun susması mı? Hiç bir fikrim yok. Lacivertle kavgalardan sonraki bölüm ayrılık öncesi uzatmalardı. Onunla hiç sonsuza kadar birlikte olalım diye kesinlik yüklü cümleler kullanmadık. Miray içinse durum daha farklı biz söz verdik 'hiç ayrılmayacağız' diye. Maalesef son günlerdeki davranışları düşündürüyor acaba sözünden pişman mı diye. Doğrusu geçmişle bugünü karşılaştırmak gerçekten ne kadar doğru bilmiyorum. Bu sadece mutsuz, depresif olduğum zamanlarda yaptığım bir şey.

Bu yukarıdaki sanırım benim şimdiye kadar yazdığım en içten paragraflardan biri. Aklım bu kadar karışıkken yazmış olmam bunun doğruluğu hakkında çok güvenilir değil orası ayrı tabii. Mesela Miray gelse azıcık ilgi gösterse o cümlelerin yerini çok farklı şeyler alabilirdi...

Gittikçe daha çok özlüyorum onu. Sabah uyandığımda mesajını görmeyi, içten yazdığı mesajlarını, uzun uzun belki tekrar tekrar yazılan ama tamamı aşkla dolu olan mesajlarını. Sırf sesini duyup görebilmek için uğraşlarımızı. İyi geceler demesini. Farkında değildi ama yanlız olmadığımı bilerek uyumak benim için çok önemli, bunu ona da söylemiştim ama sanırım unuttuğu diğer şeylerden biri de bu. Onu çok özlüyorum. Eskiden ona bir şeyler anlatamadığımdan şikayetçi olurdum ya şimdi hiç anlatamıyorum, nasıl olduğum hakkında pek bir fikride olduğunu sanmıyorum. Bi kaç gündür msn'de görüyorum onu sadece bir defa bana yazdı gerisinde cevapta vermedi. Belki müsait değildi, yine bilmiyorum. 

Çok mu üzerine düşüyorum? Beni hala seviyor mu? Ve her şeyden öte bencillik mi ediyorum bunları düşünerek, gerçekten bilmiyorum... Bu konularda bir şeyler yapmaya ihtiyacım var orası kesin.