30 Nisan 2011 Cumartesi

Bir bana bunun eziyeti

Şerefsiz messi. Pes oynarken hep onun olduğu takımı bulup alırım zira en iyilerinden biri o diye. Şerefsiz bana gelince hiç gol atmaz koşmaz bile. Şimdi demeyin bana sen bilmiyorsun diye tuşları vs her şeyini diğerlerinden daha iyi biliyorum! ama lanet olası adamla tek bir gol atamıyorum! Adam gerçekte iyi bir oyuncu olsa da peste bana düşman arkadaş. Ben bunu bilirim. Zaten şuan sinirliyim üstüne messi nerden geldiyse aklıma. Salak mıyım ne?

29 Nisan 2011 Cuma

Vur kadehi ustam

Salaklığım tutunca arada saçma şeyler yapıyorum. Mesela gidip bir yerden bira alıp yurda getiriyorum. Ama ne varsa poşette bira olduğu anlaşılmasın diye gazete vs da alıyorum. Güvenlikten korku dolu bakışlarla sırtımdan terler akarken geçiyorum. Kendime binbir lanet okuyorum o arada. Ne diye aldın salak gibisinden. Neyse ki güvenliği atlatıyorum ve odaya geliyorum. Kızlar odada! biri atladı bana ne aldın diye. Hiç bir şey dedim. Oyaladım kızı birayı çıkartıp yorganımın altına sakladım. Bir kaç dakika geçmeden kız geldi poşetime baktı ne var diye. Tek gördüğü 'hiç'ti. İyiki saklamışım. Sonra bunlar bara gitmek için çıktılar. Niye sakladım o birayı? saklamazsam kızlar laf ederdi arkamdan bu da başlamış diye. Işık'ın ardından benzer şekilde konuşmuşlardı. Neysem herkes gitti odadan. Bi o iki kız kaldı işte. Onlarda bara gittiler. Oda boş. Normalde gece içicem ben onu ama nasıl içimde kararsız kaldım. Neysem uzatmadan izlenimlerime geçeyim ben.

İçmeyin arkadaşlar hiç bir alkol ürününü içmeyin. Tadı o kadar iğrençki içmeyin yani. Gördüğünüz yerde dökün gitsin. Paranıza yazık. 
Boğazınızı yakıyor. Cips vs ile tüketin illa içerseniz. 
Öyle hayaller kurmayın boş yere, sarhoş olup her şeyi unutacağım diye ya da belki az içtiğimden olsa gerek etkilemedi beni. Zek'in uyardığı hiç bir haltta olmadı yani. Ama buna güvenmeyin. Yine de içmeyin.
Baş ağrısı yapıyor korkunç bir şekilde hemde. Uykum da geldi şimdiden.
Bir şekilde duyguları hareketlendiriyor. Sabahtan beri etrafa neşe saçan ben az kaldı Zek'e  yalvaracağım dön diye.
Yine bir şekilde düşünmeyi engelliyor. Dikkat toplatmıyor. Ama hala ellerimi kollarımı vs kullanabiliyorum.

Bu benim anlatma şevkimi kaçıranları yakalayıp dövmek istiyorum valla. Neyse son kez söyleyim içmeyin sakın!

28 Nisan 2011 Perşembe

Mete Ağlaya Ağlaya

Ağlaya ağlaya kalmadı gözlerimde yaş
Sevenler ayrılmaz diyordun ne oldu
Bırakıpta gittin beni bir başıma
Ağlayan şu yorgun gözlerim seni özler
Ağlayan şu yorgun gözlerim seni özler
Seviyorum diyerek bırakıpda giderler
Seviyorum diyerek bırakıpta gidenler
Geride kalanları hiç hiçmi hiç düşünmezler
Ağla yar ağla yar kalmadı gözlerim yaş
Seviyorum diyerek bırakıpta gidenler
Ağlayan bu yorgun gözler,seni özler
Ağlayan bu yorgun gözler seni özler
Seviyorum diyerek bırakıpta gidenler
Geride kalanlar hiç mi hiç üzülmezler...



Şarkıyı bir yerden bulabilsem sürekli dinlerdim. Tam da böyle bir zaman da beni bulması ne garip...

İtiraflar

Hade len ordan. Başlığa bak. Neysem açıklayım bari onu oraya şe etmişken. Zek artık burayı okumadığı için dilediğim gibi yazabilirim. Zira o varken yazamıyordum. Bu kadar açık olamıyordum daha doğrusu. Neyse en son tavla oynadığımızda -ki o gece beni terkeyledi- morali bozuk diye bilerekten yenildim ben buna. Yoksa ilk kez şansım dönüyordu ve ben kazanıyordum. Kötü oldu o gece kumarda da aşkta da kaybettim. Ve ne yazık ki ikisini de Zek'e kaybettim. O'nunla olduğum için falan için filan için pişman değilim de bir geleceği kurmaya çalışırken böylesi basit bir şeyde bitti ya işte bundandır benim acım. Kolay atlattım yine de be. Aklımı kolayca dağıtabiliyorum. Ayrıldığımı duyan beni O'nu düşünmekten uzaklaştırmak için her şeyi yapıyor. Bir sürü şey soranım var. Hatta bazı anlar yediğim yemeği bile sorar oldular. Ama sanırsam bu daha çok faydalarda bahsettiğim kilo verme olayından. Ciddi ciddi canım bir şey istemiyo lan. Kahvaltıda bi çay içtim yani. Bünyem dengesiz benim.

Bir başka itiraf ayrıldıktan sonra kendimi daha rahat hissetmem. Zek'e karşı yani. Hesap verme düşüncem mi yoktur nedir kasmıyorum kendimi. Gerçi hesap verecek bir şeyim de yoktu, bir şey saklamadım çünkü ondan. Ama ne zaman sorsa 'ne yapıyorsun' diye hep hiç derdim. Şimdi en basit şeyleri sıralar oldum. Sanki çok konuşuyoruz da. Bugün bi naber dedi ordan konuştuk biraz. Ne yaptım ben buna da böyle oldu demeden edemiyorum. Bileyim ne yaptığımı da ona göre hareket edeyim di mi ama? Çık git diyorum hayatından O'nun. Rahatsız etme. Konuşma onunla. Dayanamıyorum ki. Edemiyorum düşünmeden. Daha iki gün olmuş en dandik dönemimi yaşıyorum. En kararsız anlarımdayım. Dakika başı kararlarımın ve duygularımın değiştiği şeyleri yaşıyorum.

Neyse anlatmaya başka şeyler üzerinden devam edeyim ben. Dün Işık'ın tiyatrosu vardı. Sonunda sahnelediler. Ben bunu ilk kez sahne kılığı ile gördüm. Ne güzel oynuyor lan. Bir de farkettim bu kız zeynavari bir şey. Hem sexi oluyor isteyince hemde içinde savaşçı ruhu var. Orda bi Hacı vardı o karakteri çok sevdim. Bazı yerlerinde konuşması -ve tipi- Recep İvediği hatırlatmadı değil.

İçmek istiyorum. Öyle böyle değil her şeyi unutmak istiyorum. Kolayca uyuyabilmek istiyorum. Düşünmemek istiyorum. Saçmalamamak istiyorum. Biri soruyo naber diye iyi diyorum ardından bir başkasına kötü oluyorum. Saniyelik farklarla değişiyorum. Gelsin bi Zek nete konuşayım böyle davranacaksa ya o gitsin ya ben gideyim. Ama yok ya o giderse daha kötü olurum ben. Biterim ben. Çökerim yani. Görmem lazım onu. Konuşmam lazım. Bilmem lazım. Unutmadan onu gidemez bi yere!

Off sıkılıyorum be. Aklıma gelipte yazmadığım şeyler var biliyorum ama yazamıyorum zira unutuyorum. Şimdi ben yemiyorum ya. Bizim yurtlarda belli bir miktar sabah ve akşam bir şeyler alma hakkımız var. İşte onlar birikti de birikti şu an baş ucumda bir haftalık abur cubur duruyor. Bünyem değişipte yemeye başlarsam feci kilo alırım o derece yani. Hayvan gibi bir şey olur çıkarım ordan. Baş ucumdan atsam iyi olacak onları.

7 mayısta eve gideceğim. O gün burs aldığımdan yol parası derdim olmayacak. Birde malum 8 mayıs anneler günü. Anneme bir sürü şey alıp gideceğim. Bütün abilerimin ablalarımın yıllarca almadıkları her şeyi alıp gideceğim. Bugünlerde annem daha bir bozdu sağlığını. O kadar korkuyorum ki onu da kaybetmekten. Herkes gitse de bir o kalsa hayatımda ama yine de o gitmese. Ben annemi çok seviyorum lan. O olmasa ciddi ciddi bir amacım kalmaz yani. Zaten rüyalarım korku dönemine geçtiler. Annemi vs gördüm ama hatırlamıyorum ya. Bir de Zek'i gördüm. Lan pişman oldum diyordu bana. Bir şeyler daha dedi ama hatırlamıyorum. Zaten dakikalar sonra lanet okuyacağım şeylere bıraktı yerini o güzelim rüya...

26 Nisan 2011 Salı

Terkedilmenin faydaları

Terkediliyorsanız kalbiniz sizden gidiyor orası kesin. Yani artık duygusuzca istediğinize zarar verebilirsiniz. Kesinlikle vicdan falan yapmıyor bu. Üzülmüyorsunuz başka şeylere. Başkalarının derdi ilgilendirmiyor artık sizi. Zira terkedildiniz ve bu dünyanın -en azından sizin dünyanızın- sonu.

Zayıflıyorsunuz. Hemde inanılmaz hızlı bi şekilde. Bende her defasında işe yarar bu yöntem. Zira artık yemekler ilginizi çekmiyor. Hayatta kalacak kadarı kafi -ki onu da arkadaşlarınız yedirir- gerisi lüzumsuz. Bu durumda gereksiz yemek masraflarından kurtuluyorsunuz.

O ne yapıyor? düşüncesi daha sık olmakla birlikte artık önemini yitirir çünkü siz ona mesaj atmayacaksınızdır artık. O size atarsa cevap verirsiniz. 11.000 sms'ten yanlızca bir kaçı O'nundur artık. Gerisi size kalmış.

Kendinize güveniniz gelir zaman zaman. Kimin ona ihtiyacı varki? Ben kendime yeterim. Ondan önce de hayattaydım gibi sözler bolca yankılanırken aklında gizliden ona ihtiyacınız olduğunu kendinize çaktırmayın. Bu ihtiyaç zamanla kaybolacak artık onsuzluğa alışacaksınız. Sevseniz bile.

Müzik tarzınız değişir. Hatta müzik bile dinlemek istemezsiniz. Mp3 vs aletlerinizin bataryalarından tasarruftur.

Film tarzınız romantikten daha çok korkulu vs filmlere döner bir anda. Aşka dair bir şey görmek istemezsiniz. Farklı şeyler denemiş olursunuz.

Arkadaşlarınız sizi her gün dışarı çıkartıp her gün farklı şeyler yaptırırlar. Bu size hem spor hemde akıl dağıttırır. Bir de Işık gibi yeni şeyler deneyecek arkadaşlarınız varsa her bir haltı yapabilirsiniz.

Kitaplara verebilirsiniz kendinizi. Başkalarının hayatlarına kaçmak için. Aşka dair bölümlerini hızla geçebilirsiniz bu olağandır dert etmeyin.

Artık telefonunuza daha az ihtiyaç vardır. Kontör yüklenemiz gerekmez. Birini aramanız gerekmez. Benim gibi iki telefon taşıyorsanız birini kapatabilirsiniz bile. Çünkü o telefon sadece O'nun için açıktır.

İnternette daha fazla vakit geçirmenize gerek yok artık. Uykunuz gelince çıkıp gidebilirsiniz. O'nu beklemenize gerek yok çünkü.

Şiirleriniz anında şekil değiştirmeye başlar. Eskiden gelen sevgi sözcükleri yerini daha hüzünlü şeylere bırakır. Yazın rahatlayın. Hem farklı bir şeyler yazmak iyidir.

Kocaman bir boşluğa düşüyorsunuz. Sizden alıp götürdüklerinin boşluğuna. Bunun yararını göremedim ama görüp yazacağım bir ara.

Her sorana anlatın bitti diye. Her anlattığınızda gerçekler daha az acıtıyor. Bir zaman sonra o bile acıtmaz oluyor.

Herkes nasihat vermeye başlar. Bir kulağınızdan girer diğerinden çıkar. Herkes kendi hayatını da anlatır bak geçti diye. Bunları da duymazsınız. Geçtikten sonra hak vermekten de geri kalmazsınız.

İradenizi daha iyi kullanmaya başlarsınız. Aramak isteyipte arayamazsınız. Konuşmak isteyipte konuşamazsınız. Bütün sabrınızı/iradenizi kullanırsınız.

Dualar sarar etrafınızı. Her gün dönsün diye dua edersiniz. Her an bunu ister bunu dilersiniz. İşe yararmı yaramazmı bilinmezde sevabı olacak sanırım biraz.

Sanırım bu kadar yazacaklarım ya da aklıma gelenler. Ekleyebilirsiniz yani. Biraz fazla polyanna gibi bir şey oldum ben sankim. Hadi hep beraber işe iyi tarafından bakalım

Hata sende değil bende

Zek gitti. Bildiğin gitti. Bıraktı. Sen bırakmadan bırakmam diyen sevgilim bıraktı. Hata sende değil bende diyerek. Hatası benim isteklerimi karşılayamamaktı üstelik. Ona göre tabii. Benim tek isteğimde beni bırakmamasıyken. Çok kırdım ama onu. Sevgisine inanmadığımı sevenin bırakmayacağını söyledim. Hevesmişim sende dedim. Hep aksini söylesede inanmıyorum dedim. İnandırmasını bekledim. Şaka demesini. Bırakmamasını bekledim. Burayı bir daha okumamasını da söyledim. Canını acıtırdı çünkü. Bütün mutluluklarım bir anda çekildi sanki. Boşluğa düştüm. Eski EfsuN ol diyorum kendime. Unut gitsin. O bıraktıysa sen düşünme. Ama olmuyor. Her şey bu kadar yeniyken yapamıyorum. Üstesinden gelmenin bir yolunu bulacağım elbet. Ya da dönmesini için dua ederim belki. Neyse daha fazla saçmalamadan bırakıyorum yazmayı. Ama ben aşığım sana diye haykırasım var pencereye çıkıp. İzmirden beni duyamayacağını bile bile üstelik. Bunu bir derste onun için yapmıştım. Hiç gösterme ya da gönderme fırsatım olmadı..

24 Nisan 2011 Pazar

Yüz yılın keşfi

Az önce anlamış bulunuyorum ki adet dönemim yaklaşırkene rüyasından bebekler/çocuklar eksik olmayan ben; adet dönemi ve sonrasını kapsayan 3 hafta boyunca hormonlarım tarafından korku filmi gibi rüyalarla kuşatılıyorum. Bunun bilimsel açıklaması varmıdır bilmem de benim açıklamam bu!
 

23 Nisan 2011 Cumartesi

Kabul mektupları yağıyor sanki

En son ablam beni öğrendiğinden beri bu Zek hakkında soru sorup duruyor. En son onu da al gelin istanbula biz yeni eve taşınacağız zaten bir hafta bizde kalırsınız demişti. Teklif her yönden iyi güzel hoş falanda ben bunu Zek'e söylemedim çünkü onu da alıp pek ablama gidesim yok. Çünkü biliyorum eğer gidersem ablam bizim hayatımızı didik didik eder her bi haltı sorar hatta FBI sorgularını da geçer. Sanki belgesel izliyor gibi de birbirimize dair her hareketimizi izler. Gece muhtemelen zaten uyumayacağından bizi de pek rahat bırakmaz. Bundan dolayı Zek'e söyemiyorum ben bunu hem ne dicem ki? ''hayatım ablam bize gelin bir hafta dedi ama ben istemiyorum ona gitmek'' falan mı?. Ablamı da oyalayıp duruyorum ama her aradığında mübarek söyledin mi ona diye sorup duruyor. Gerçi o sorana kadar ben konuyu çoktan binlerce kez unutmuş oluyorum. Neyse dün aradım doğum günü için gene sordu. Aklıma gelince yazayım dedim.

Birde Araz Abi'nin teklifi var ki o da istanbula ve o da böyle kalın gibilerinden bir şey. Onu oyalarmıyım bilmiyorum ben başkasının evinde pek rahat edemiyorum çünkü. Neysem ama gidersek eğer oraya güzelde olur be :) Zek ile başbaşamsı bişe oluruz. Yazacaklarımı onun gelişi ile birlikte unutmuş bulunuyorum. Hadi tebrik edelim beni.

Gündem başlıklarından özet geçeyim bari. Sınavlarımı atlattım 2sinden kalıyorum -klasik olarak mat ve fizikten- diğerleri iyiydi. Hatta birinden -hani şu kopya meselesinde masum ama yakalanan ben- işte ondan 85 almışım. Bugünkü sınavda hoca bir şeyi sormuş ''kısaca'' açıklayın demiş. Ben bir cevap verdim tam yarım sayfa. Dua etsin o kadar az olduğuna o konu normalde 20 sayfalık falandı. İyi özet geçmişim. Pc'me pes 2010 yükledim beğenmedim zira 2011 e alışkınım. Konsol alıp 2011 yükleyesim var. Klavyeden oynayamıyorum ben. Bu arada peste bizim çocuklara yeniliyorum ya da berabere kalıyorum. Yenmenin bir yöntemi varsa duyurun plss. Sonra Damla eve gitti terminale bıraktım onu. Liseden bir arkadaşımızı da gördük orda. Konya-Ankara-Düzce aktarması yapıyormuş. Bir garip oldum sankim. Hiç beklemiyordum onu görmeyi. Neysem sanırım bu kadar. He bu arada Zek rpg'ye başladı...

21 Nisan 2011 Perşembe

Bütün gereksiz şeyleri bir araya topladım en sonunda anladım yanlızca benim gereksiz olan.

Kaybetmek onu. Ben aramasam aramayacak. Sormasam sormayacak. Konuşmasam konuşmayacak. Düşünsemde düşünmeyecek. Endişelensemde sonuç yine aynı o beni hesaba katmayacak. Belki tüm bunları yapıp bana belli etmeyecek. O halde neden konuşmak için uğraşmasın ki? Neden bir şeyleri belli etmesin ki? Bir küçük çocuk gibiyim gösterdiğim kadar ilgi bekliyorum belki. Ya da o kadar olmasa bile birazcık ilgi çokmudur ki? Ya da bir nasılsın? 5 dklık bir sohbet? O'na vakti varken bana olmaması? Çokmu yoğundu? Çokmu işi vardı? Ama onunla istediği her şeyi yapabiliyordu. Kıskançlıkmı bu? Sanmıyorum diğerini değil arkadaşımı istiyorum çünkü. Diğerleri gibi kolayca vazgeçemiyorum da. Başkası olsa umurumda olmaz çünkü biliyorum ama o olunca beni farketsin diye sanırım yapmadığımı bırakmadım maalesef sonuç yine aynı. O beni görmüyor. Aylar önce bir kehanet gibi söylediğim onun hayatından gideceğim sözleri ister istemez gerçekleşiyor gibi ve ben bu kez bunu durdurmak için çalışmayacağım. Giderse dilediği gibi gidebilir bu onun tercihi olacak. Çünkü hayat onun benim değil.

18 Nisan 2011 Pazartesi

Ziyaretin kısası kabul görür derler

Bek 16 nisan gecesi mesaj attı Ankara'ya geliyorum diye. Otobüse binmiş çoktan yolda adam. Normalde biz bununla kavga ettik konuşmuyoruz. En son konuştuğumuzda teee bi hafta önce geleceği belli değildi. Çıkmış yola geliyo ya. Gece gece mi haber verilir. Hiç planın varmı yokmu diye sormadı. Ne yapacaksın ne edeceksin sınavın varmı diye bile sormadı. Çıktı geliyo. Bir şey demedim ama. Fırçamı da yedim tabii niye sormamışım ona gelecekmisin falan filan diye. Sustum yine de. Sabahın köründe kalkacağım diye erken yattım. Sonra saat 5 mi ne oldu Bek mesaj atmış. Uyu sen ben oyalanırım 9 gibi görüşürüz diye. Uzatmadım uyudum ben. Sonra saat 9 olmadan mesaj attı bu bugün gelmeyi düşünüyormusun diye. Sinirlendim yine bişe demedim. Zira kavga edersek gitmem ben bunun yanına oturur yurtta kalırım. Çıktım bankamatikten son paramı çektim. 10'luk ego kartı aldım -ki ben kendim bile hiç almamışımdır ego 10'luk- Dolmuşa bindim gittim nerdesin dedim. En alt kata in orda dinlenme yerindeyim diyo. Alt kata iniyorum bölmeler halinde 3 tane dinlenme yeri geçtim yok çocuk ortalıkta. Kızdım peron numarasını söyle bana dedim. 113 karşısında da eşşek kadar internet yazıyo dedi. Sinirlerim attı gene bişe demedim tuttum kendimi. Gittim yanına buraya gelene kadar 3 tane daha dinlenme yeri geçtim burası tek değil yani dedim. Neysem öyle çıktık beşevlere gittik önce. Soruyorum ne yapalım diye sen söyle diyor. Yapacak bir şey bulamıyoruz. Aç o yemek yediremiyorum. Neyse pes e gittik, yemek yedik, kızılaya geçtik yapacak bir şey bulamadıkça aklımıza esenleri yaptık. Tavlayı öğrettim ona. Ankamall'a gittik bi ara. Gezdik dolandık. En sonunda 9:30'du onu bıraktığımda. Genel olarak güzel olsa da çok sıkıyor beni nedense. Sürekli aynı şeyleri konuşmak, konuşacak bir şey bulamamak falan. Boşa geçmiş kadar oldu günüm. Neysem sıkıldım ben bundan.

Yurda gelirken Işık'ı gördüm metro çıkışının orda. Sevgilisini bekliyormuş. Kısacık bir an konuştuk sonra sevgilisi geldi döndüm gittim ben. Bir süredir Işıkl'a da konuşmuyoruz pek öyle. Trip yapmayacağım dediğim için herhangi bir şey yapmıyorum kıza. Gayet normal davranıyorum kızı görünce falan. Neyse yattığımda saat 3 civarıydı ve sınava hiç çalışmamıştım. Sabah kızlardan biri memleketten dönmüş. Normalde saat 9:30 da uyanacak ben kız gelince 8'de uyandım. Sonrasını anlatma isteğim kayboldu. Sınava girdim adımı yazıp çıktım ordan raporu verip yurda geldi. Uyudum...

16 Nisan 2011 Cumartesi

Bu artık ciddi bir mesele

Sınavlardan özet geçebilirdim aslında. İlk üç sınavım mükemmeldi de. Ancak cuma yokmu cuma işte o gün her şeyi kaybettim sandım. Malum fizik benim kabusum. Geçemiyorum dersi. Geçmekten öte nefret ediyorum. Cuma günü her şey sıradan ve güzel başladı. Dersime çalışmışım mis gibi. Fiziğe bile çalışmışım Işık'la. Saat ikiye gelirken okula gittim. İboyla sınıfa girdim. Bi kız var ''fizik alıyormusun'' dedim. İşte bu cümleden sonra benim hayatım karardı. O nasıl bir kararma hemde. Fizik sınavı sabah saat 10'da olmuş bitmiş. Ben saat 4'te zannediyorum. Bir kaç dakika şok oldum atlattım onu. Sonra güle oynaya devam ettim hayata. Tabii İboy hemen çözüm arayışına girdi bile. Rapor alırız falan filan dedi. He bu arada sınava benimle birlikte iki kız daha giremedi. Neyse oturduk diğer sınav için kopya vs konuşuyoruz. Hoca geldi soruları dağıttı. Allah'ım sorular o kadar kolay ki. 10 dk olmadan ben en az 80'lik olan kağıdımı bitirmiştim bile. İboy'un hayvan gibi bi silgisi var. O silginin üzerine tüm cevapları yazmış bana verdi. Bende Yasin'e verdim. Sonra İboy bana dedi Ram'a da ver silgiyi diye. Yasin'den alıp direk yan sıradaki Ram'a verdim silgiyi. Hocaya hiç bakmıyorum da bize bakıyormu ne yapıyor diye. Ram aldı bir şey siliyor gibi yaptı anında geri verdi silgiyi. Lan Ram'ın masasının üstündeki o minik beyaz silgi yokmu beni o bitirdi sanırsam. Hoca geldi yanımıza aldı elimden silgiyi. Kağıtlarınızı verin çıkışta da yanıma gelin dedi. Neyse heyecana gerek yok. 6 ay uzaklaştırma alacağımızı hatırlatıp serbest bıraktı. Bir işlem yapmadı da. Sonraki kopya girişimimde tatile çıkıyorum! Ordan sonra hastaneye gidip rapor aldık. O rapor şu ara montumun cebinde beni bekliyor. Ordan Pes'e gittik. Her zaman ki gibi yenilgi ile beraberliklerle dolu bir maç oldu ancak ilk bilinçli golümü attım İboy'a. Genelde rastgele atabiliyordum da. Öyle işte. Sonrası şu ara burda Boşum. Ve Zek'i çok özledim lan. Açlıktan da ölüyorum Işık gelsede yemek yesek.

11 Nisan 2011 Pazartesi

At tepmiş gibi

Dün at çiftliğine gittik Işık'la. Tabii gitmeden önce bir sürü şey oldu. Önce burda bir kulübe gittik ve eğitim için bir ton para binmek içinse randevu sordular. Olmadığı için binemedik tabii. Sonra netten bulduğumuz bir diğer adrese gitmeye karar verdik. Yani Gölbaşına. Dolmuşa bindik bilmediğimiz bir yere gidiyoruz zira. Adamda bilmiyormuş sizi yol girişinde bırakırım dedi. Tamam dedik. Orda indik markete gittik soracağız bir kadında bizimle inmişti sizi bırakırım eşim almaya gelecek dedi. Yağmur yağıyo tabii orda. Bi 10 dk bekledik sonra adam geldi. Bindik gidiyoruz falan. Işık bi tabela gördüm dedi çiftliğin, adam dedi ben bitane biliyorum ilerde o. Gittik biraz daha bizim aradığımız değildi o. İndik geriye yürüdük. Tabelayı bulduk bulmasına da 500 mt ilerde diyor çiftliği. Yani yolun dışına çıkıp orayı da yürüdük. O ara kısa bir an için güneş açtı. Çiftliğe vardığımızda da güneş vardı. Adamlar atları hazırladı tam bindim dolu yağmaya başladı. Şansa bak ya at huysuzlandı haklı olarak. Bi 5 dk öyle geçti. Sonra dolu geçti geçmesine de benim sümükler anında akmaya başladı. Ata binmek harika bir duygu ancak ritm öğrenme meselesi çok can sıkıcı. Kalk otur kalk otur. Bi taraflarınız acıyor. Sümükler akarken hiç hoş olmuyor bu. Hayallerinizdeki gibi öyle biner atı koştururum gibisinden bir şey beklemeyin. Önce yürütebilirseniz ne ala. Ritm öğrenmeyi kendimiz istedik sonrada bineceğiz geçici olmasın diye. Siz istemeyin keyfinize bakın. Attan indiğiniz an yürüyemiyorsunuz. Ayaklarınız tutmuyor. Adım atamıyorsunuz. Oturacak yer bulup oturun 2 gün kalkmayın ordan. Her tarafınız ağrıyor. İstisnasız vücudunuzun her bir santimi. Yürüyemiyor, eğilemiyor, uzanamıyorsunuz. Ne tarafa dönseniz vücudunuz isyanda. Merdiven çıkmak tam bir işkence. O ayak yukarı kalkarken tüm vücut çığlık atar gibi. Yaşlanınca neler olacağını biliyorum artık. Ve mümkünse ben yaşlanmadan öleyim.

Daha başka yazacak bir şeyim şimdilik yok. He bu arada bu ağrılara bir çözüm varmıdır  ki :/ :((

10 Nisan 2011 Pazar

Başkalaşmak

Onların sevmediklerinden kaçınırken mi değişiyorum ben? Benden başkası oluyorum. Bunu mu yaptım Lacivertte? Onun için mi bana sen eski EfsuN değilsin demişti? Çelişkide kaldığım tüm zamanlar beni geçmişe götüyor istemesem de...

9 Nisan 2011 Cumartesi

Kimse bana bunu diyemez ulan!

Sevgi, O'nun mutluluğu için kendinden fedakarlıklar yapmaktır.

Geçen gün asansöre bindim kimse yok yanımda aynası da kocaman asansörün. Benim yüzüm bir garip değişik ifadeleri vs ortaya çıkarınca garip şeyler çıkıyor ortaya. Baktım asansör boş ayna da yine saçmalamaya başladım. Tam geldik 7. kata durdu asansör. Kendime son kez baktım delimisin sen dedim içimden sesli olarakta Mal dedim. Yaparken değilde yaptıktan sonra aklım başıma gelmişti yine. Deli miyim neyim. Bazen hala yaparım öyle sonra aklıma gelir kendi kendime yine mal derim. Başkalarının beni üzmesine, hakaret etmesine izin vermeyen ben, kendime etmediğini bırakmayan yine ben. Bu da öyle bir şeydi işte yazayım dediğim.

Pazartesi sınavlarım başlıyor. Öyle geçen dönem gibi şikayetçi olmayacağım bu durumdan. Bu defa sınavlar bazı şeyler için iyi olacak. Bahanelerim gibi mi desem. Ders çalışmasam da pek bu defa çalışacağım. Öyle ortalamam umurumda değil yeterli çünkü şuanki hali. Matematik ve fizikten yine kalacağım da demek istemiyorum Işık çalıştıracak beni. Bu dönem geçmek zorundayım onlardan. Öpd biraz zorlayacak beni adam bir slayt verdi 118 sayfa. Toplamda 5 slayt var işim zor yani ama dersi seviyorum, dersin içeriğini de. Muhtemelen o da zorlamayacak beni.

Facebook hesabımı dondurdum az önce. Lezce'den de kaydımı silmiştim zaten. Lezce'de işim yoktu artık yani ne yapabilirdim ki orda daha fazla? Biliyorum orası sadece sevgili arayanlar için değil ama yeterince kişi tanıyorum artık bu kadarı yeterliydi. Facebook'a gelince bunun sebebini yazmayacağım...

Dün ablam aradı. Önce dedi bana kız ayarla -Ablam diyo bunu- şaşırdım ne kızı ya falan dedim. Benim lezbiyen arkadaşlarım olduğunu biliyordu da benim lezbiyen olduğumu pek algılayamamıştı. Ayarlamam falan dedim. Sonra konuşma ilerledi. Bu tip şeyleri hatırlayamayan biri olaraktan konuşmayı hatırlamıyorum. Ona başka bir sitenin adresini verdim. Girsin kimi ayarlıyorsa ayarlasın kendine. Ablam bisex mi şimdi? Bunu anlamıyorum. Bana oyun yapmışta olabilirdi hiç bir fikrim yok. Neyse lezbiyen olduğumu söyledim ona, annemin geçirmediği şok'u kendisi geçirdi sağolsun. Kendi derken iyi ben olunca garip. Pff neyse işte artık o da biliyor. 

Canım sıkılıyor şu ara. Ben derse geçeyim artık...

6 Nisan 2011 Çarşamba

Sabah sabah Seda Sayan

Lacivert'in kargosunu da gönderdim o da dün bi tane gönderdi bana. Bugün geldi ama kısaca bahsedeyim dedim. Dün akşam Melek odada kızları Trt'ye bi programa götürüyo bu bende gelcem dedim. Kızlar bi şok oldu falan tamam dediler ama. Gece 4 oldu Zek'le konuşuyoruz ama hala yatmıyoruz onun derside sabahtan ben zaten kalkıcam bi saat sonra falan. Orda italyan kızlarından konu açtı bu ben girdim gene kıskançlık krizine. Kızdım buna 4:30 da ben gidiyorum yatmaya dedim çıktım ama soğuktum biraz neyse iyi oldu, alıp boğasım var o italyan kızlarını! Yattım 5:30 da Melek geldi kaldırdı. Aldırmadım bida yattım geri. Sonra tekrar geldi bu. Benim aklım bi karıştı birde ne zaman başımı yastığa koysam yanımda Zek varmış gibi hayal kurar öyle uyurum. Kalkmışım kız gelmiş yatağımın yanına oturmuş kalk diyo. Zek'e gitti aklım yanımdaymış gibi geldi zaten uyku sersemiyim bakıyorum Melek'e ama Zek'i görüyorum tam elimi kaldırdım böyle yanağına koycam bir şey dedi Melek uyandım anında çünkü ses Zek'e ait değil. Kalktım üzerime eşofmanla sıradan birşey giydim yattım bida geri. Son olarak kızlar kaldırdı indik aşağı. Birazda orda uyukladım.

Servis geldi bizi Trt'ye götürdü. Ortam sıcak insanlar birbirini tanıyo ben arada uzaylı gibi kaldım. Bana bakanlara -uyku sersemi olmanında etkisiyle- zehir zıkkım bakışlar attım. Sabah sabah çay simit vs servisi var aç olanlar için. Benim gibi çekingenseniz bir çay ile yetinebilirsiniz ki ben zaten kalktığım ilk bi iki saat bir şeyler yemeyi sevmem. Ordan stüdyonun içine girdik. Hayal kırıklığına uğradım toplasan 30 seyircilik yer var anca. Ben daha büyük bekliyordum ki gidip en arkaya saklanıp uyuyabileyim. Olmadı odadan Maviş'le oturdum ben. Program 7'de başladı. Gıcık olacağınız şeyler çok öncelikle gereksiz konuşuyorlar. Birileri ile sürekli bağlantı içindeler. Programı bir kadın aradı ama ön sırada oturan birinin dediğine göre bu kadın program çalışanlarından biriymiş. Bir ton iltifat edip programa kapattı. Azerbaycanla olan bağlantıda Yüksek sadakat'ı gördük. Konuştular falan filan. Halı kilim vs anlatıldı programda. Çok boş şeyler geçti. Her gelene iltifat ediyorlar eleştri denilen şey yok. Bir tarafınızı kaldırmak için mutlaka konuk olarak katılın. Bir halt bile bilmeseler iltifat edecek yer buluyorlar. Benden bile kısa olan kadın konuk boyum kadar topuklu giyip oynadı gözümün içine baka baka şarkı söyledi. O öyle sahte gülücükler dağıtırken ne tepki vereceğini şaşırıyor insan. Orkestra çok eğlenceliydi. Sunucular kendini gülmek için o kadar çok kasıyorlarki yüzlerinde o gülümseme donup kalıyor. Rahat olmaya zorluyorlar kendilerini bu ayrı bi çıldırtıyor. Biri çıkıp şarkı söyleyip oynarsa - o vakitte bi de!!!?- onlarda zorunlu gibi çıkıp göbek atıyorlar. Prgramcılık zor iş vesselam ben yapamazdım. O saçma kısımlarını saymazsak saygı ile eğiliyorum önlerinde.

Ordan sonra kendimi yatağa bi attım Zek'e de günaydın mesajı falan atmıştım garibim cevap vermiş duymamışım. Kalktığımda saat 3'tü kargom gitmiş ondan mesaj atmış (aslında 3. ve son mesajı kargoyla ilgiliydi) Formayı görmüş çok beğenmiş! ben buna hediye buldum demiştim ya heh işte o formaydı. Liverpool'un forması ama çakma yani orjinal değil. Bulsam orjinal alacaktım aslında ama bulamadım. Ben o formayı kafama geri atar diye bekliyordum ama ciddi ciddi beğenmiş sanırım. Çok mutlu oldum tabii. Baya gecikti falan hediye ama olsun yine de o mutluyken bende çok mutluyum. He birde hala inanamıyorum formayı beğenmesine kafama bir şeyler bekliyorum hala. Bazen düşünüyorum birbirimize arada mektup falan yazsak nasıl olur acaba diye. Ben kendimi biliyorum o mektubun kıyısına köşesine mutlaka bir hediye koyar öyle gönderirim sonra o da aynını yapmaya kalkar ondan bu fikri ona sunmadım bile.

Aklıma başka yazacak bir şey gelmiyor. Uykusuzluktan ölüyorum. EfsuN kaçar.

2 Nisan 2011 Cumartesi

Aşkı arıyorum tüm hayallerde

Aslında hayallerimde sadece başkalarında olup bende olmayanları yaşıyorum yani Sen'i.

Giriş cümleme bakıpta olayın tamamen yanlış anlaşılmasını istemem. Amerikan pastası 7: Aşk kitabını izledim az önce. Filme bakıp yargılamayın beni demek isterdim ama yargılayın porno dışında nerde açık saçık şey bulsam aklım ona kayar benim. Bana göre o filmin albenisi daha çok, diğerlerinin sunmadığı şeyler veriyor. Kötü tarafı tabii ki başında hovarda ve erkek egemen tipleri gösterip sonuna doğru yolun aşk olduğuna inandırmaları. Amerikan pastası serisinin neredeyse tümü böyle ama yine de seviyorum sonuçta bir şekilde aşka bağlıyorlar. Ne kadar inandırıcı olmasa da, ben duygularının olmadığı bir şeyi sevemiyorum. Filmi, müziği, tasarımı, resimleri. Bir kişiden fazla olabilecek bir çok şeyde aşk olmalı. Bir kız sexi olsada bu umurumda olmaz nedense beni çekmiyor. Lisede bir arkadaşım sen Aslan burcu olamazsın hiç bir özelliğini taşımıyorsun derdi. Bazen hak vermiyor değilim. Neyse çıkış noktam neresiydi karıştırdım. Sanırım ilk cümlenin açıklamasını yapacaktım. Filmlerdeki aşk'ı ve beraberliklerini izlerken özlüyorum onu. Sahip olamadığım şeyi, yakınlığı. Bundan öyle çok şikayetçi sayılmam ama başkasında görünce kıskanmadan edemiyor insan. Düşündüğüm zaman, ben hep hayallerimi kendime sakladım. Öyle müstehcen şeyler yok ki hayallerimde hepsi imkansıza yaklaşmış O'nun yanında olduğumu düşündüğüm şeyler. Bir ev, beraber bir hayat kısaca bir gelecek...

Zamanın hızlıca akıp gitmesini dilerken o benimle dalga geçer gibi inadına yavaş. Çok özleyeceğim okul yıllarını ama yine de bir an önce bitsin istiyorum. Bitsin ki kendi hayatıma sahip olabileyim. Gerçi o zaman da sorumluluklarım olacak; Annem gibi. O bana bir hayat verdi. Okul bitince bende ona O'nun hayatını vereceğim. Ona iyi bir hayat sunma düşüncesi falanı filanı olmasa muhtemelen okumazdım bile. Ya da okurdum yine çünkü ne yapacağımı bilmiyorum. Gelmesini istediğim gelecekten çok korkuyorum. Sevdiklerimi kaybetme korkusu en baskın olanı ve en başta tabii ki Annem. Keşke ''sonsuza kadar mutlu yaşadılar'' diye biten masallar gerçek olsa. Biz hiç ölmesek, sevdiklerimiz bırakıp gitmese. Biliyorum annem olmazsa yaşama dair bir amacım kalmayacak geriye. Köyde olup her günü onunla geçirip artık yaşlandığını görmek çok kötü bir duygu. Zaten babasız büyüdüm bir de Onu kaybedersem muhtemelen kimsem kalmazmış gibi geliyor. Ailem hele bir daha görüşmek bile nasip olmazdı çıkarlar söz konusu olmadıkça. Biz biraz erken parçalandık, Onlardan birşey beklediğim falan yok ama anneme karşı sorumlulukları var ve yerine getirmiyorlar. Çok konuştum annemden dimi? Bugün onun doğum günü. Şaka gibi. Abimlere mesaj attım kutlayın diye. Umarım bir şeyler yapmışlardır...

Bu duygusallıktan çıkmazsam gecenin devamını ağlayarak geçireceğim. Sevgili blog. Şu ara sanırım her şeyi anlattığım bir sen varsın. Bir de senden okuyanlar. Aslında umurumda değil kimin okuyup kimin okumadığı. Bir kaç yıl önce bir düşüncem vardı. Yine böyle yanlızlığın tavan yaptığı vakitlerde yapmayı düşünmüştüm. Hiç tanımadığım bir msn i ekleyecek. Gerçek bilgilerimizi vs bilmeden her şeyimi anlatabilecektim. Sen onun biraz daha olası hali gibisin. Tek sorun seni tanıdığım bazı kişilerinde okuyor oluşu. Oofff neyse sıkıldım ben.

Bu arada yazarlığa soyunmuş bulunuyorum. Öyle ciddi bir şey değil Zek'e bir hikaye yazacağım. Nasıl yapacağım konusunda hiç bir fikrim yok. Sağdan soldan kitap karıştırıp duruyorum. He bu arada Hediyeyi buldum lan! buldum ve aldım ama anlatmam şimdi. Çünkü Zek burayı okuyor. Önce ona göndereyim sonra anlatırım. Sonra da o alıp kafama geri atar onu. Ben olsam onu yapardım en azından. Neyse açıklama sonra. Sustum ben.

Hadi iyi geceler. (Bu tam günlük modunda oldu)