31 Ocak 2011 Pazartesi

Çok büyük konuştum çoook

Ne zaman birşey söylesem mutlaka gerçek oluyor.

Atalarımızı seviyorum. Ata sözlerimizi de seviyorum. Ama gerçek olmaları yokmu, işte buna deli oluyorum. Abilerime söylenirken ben hasta oldum ya. Hiç bir yerimi oynatamıyorum. O kadar çok ağrıyorum ki sanki 30 kişi üstümde tepinmiş gibi. Hele başım. Oynatınca beynim içinden fırlayıp gidecek sanki. Ölüyorum açlıktan ama midem hiç birşey istemiyor. Yerken bulanıyor. Ciğerlerim hele nefes aldırmıyor şerefsizler. Acıyor ya. Söküp atmak istiyorum o derece yani.
Neyse annemle de ilgilenemiyorum. Evdeyimm yani! artık geldim. Sonunda. Otobüs tam bir felaketti yolculuk yani. Arkada 5 tane koltuk varya yer yok diye oraya oturdum ben. Ortaya oturdum birde. Zaten koltukta herkesin kucağında bir çocuk. Bende de Küçükpaşa var. Çocuk zaten tombul ezildi ayaklarım. Arada boş koltuklara attım tabii bunu. Başka yolcu gelene kadar. Yanımda bir hatun var. Kardeşini tutuyo kız kucağında. Bu hatun ben bilet alırken falan filan sürekli bana bakıyordu. Otobüste de ne yaparsam gözleri yine bende. Hatun hoş falanda yaşı küçüktü 18 falandı. Ondan çok ilgilenmedim. Ama kız kardeşi çok tatlıydı be. 3 yaşında falandı en fazla. Bi konuşması bi hareketleri falan var. Yirim... Yolculuk böyle geldi geçti işte. Üzerimden küçükpaşa geçti birde. Bu çocuğun acil zayıflaması lazım. Ya da artık ona da bilet almamız lazım.

Ev benim gelişimle misafirhaneye döndü yine. Amcamın eşi geldi. Önümde laptopu görünce bi ton fırça yedim. Kapattırdı. Ben bu kadından fena korkuyorum ya. Lisede stajım vardı bir ay bunlarda kaldım ben. Kadından bir dil var. Bir laf sokuyo yemin ederim insanın içindeki yaşama hevesini bile kaçırır. İşte böyle insanlarla yan yana gelince hasta olan ben bile kalkıp iş yapıyorum ki o benim yerime annemle konuşsun. İyi anlaşıyorlar ya. Dedikodu falan. Her birşeyi defalarca konuşuyorlar. Bende patates falan yaptım soba üstünde. Sonra bu kadın fal baktı anneme. İnanmam ama öyle şeyler söylüyorki inanası geliyor insanın. Keşke söylediği bütün güzel şeyler kabul olurken, görünen o düşmanlar kahve telvesinde boğulsa. Annem gibi melek bi insanın düşmanı mı olur ya. Bitane o. Neyse işte ya. 

O patatesleri yaparken sobaya fena yaklaştım. Acıktırdı da beni onlar. Yemeğimi yemiş oldum. Birde terledim su içinde kaldım. İğrenç oldum. Başım hala ağrıyor. Limon ile portakal aldırayım yarın anneme. Bizim buranın pazarı var. Hiç gidesim yok tabii ki. Veletlerle annemi gönderip paso uyurum ben. Gerçi genelde evdeki hesap çarşıya uymaz annem sabahın köründe kaldırıp ben sağlığa götürürmüş. Yok ya sevmem ben öyle doktordu, sıraydı kaçmam lazım bi şekilde. Yada iyi olduğuma ikna etmem lazım annemi. Garibim ıhlamur falan yaptı bana. İyiyim ya valla... Hadi kaçtım ben. A.r.o.g'u izlicem.

30 Ocak 2011 Pazar

İyi ki varsın...

Işık'ım gitti az önce. Bir an duygulandım böylece yazayım dedim. Zaten tüm blog onun hakkında gibi oldu he. Böyle yazarken yanlış anlaşılmaktan korkuyorum nedense. Işık benim için dost yada kardeş gibi. Ama öyle bi anlatıyorum ki sanki kıza aşıkmışım gibi. Yok öyle birşey. Lacivertte ben hata yaptım. Damla falan filan dostluğa hiç önem vermedim. Hepsini kırdım üzdüm. Değmediği halde üstelik. Şimdi geçmişe dönsem sadece liseye dönmek isterdim. Herşeyi unutmak, kırdığım arkadaşlıklarımı düzeltmek, en güzel şekilde yaşamak isterdim. Bundan dolayı Lacivert biterkene anladım ben arkadaşlığın ne demek olduğunu. O zaman Işık beni öğrendi zaten. O zamana kadar pek yakın değildik. Uzakta değildik ama. Ayrıldığımız akşam söylemiştim ona lezbiyen olduğumu. Anlayışla karşıladı. Yani normal. Zaten kaldıramıcak birine söylemem ben bunu. Neyse ondan beridir yakınız. Ve Lacivert bitmeden kısa zaman önce toplamıştım ben arkadaşlıklarımı. Birde o yaz lise bitişiydi ve arkadaş nedir ne değildir tam olarak kavramıştım. Sonrasında zaten arkadaşlarımı sevgiliden önce tuttum. Çok haksızlık ediyoruz çünkü onlara. Sevgilimizin her bi hareketini biliyoruz ama o odun sevgili çekip gidiyor. Ama Dost gitmiyor işte. Yine de bilmiyoruz hiç değerini. Hiç birşeyini . Kaybedene kadar. Sonra etrafta dolanmaya başlarsın Dostluk önemli diye. Kaybettikten sonra. Gittikten sonra önemi kalmıyor. Hepsini yaşayarak öğrenince kötü oluyor. Ondan Işık, Damla, İboy, Bek. Hepsinin herşeyini biliyorum. Çaylarına kattıkları şekerlere kadar. Yada neyi sevip neyi sevmediklerini. Nasıl davranmam gerektiğini. Işık hepsinden yakın olduğu için çok bahsediyorum belki de. Duygularını düşüncelerini hareketlerini hergün gördüğüm, görmeye alışkın olduğum için. Lisede Damla'ydı onun yerinde olan. Sevgilim olmadan yaşayabilirim ama dostlarım olmadan çok zor geliyor. Yanlızlığımın en büyük sebebi bu sanırım... Neyse dağıttım gene. Paragraf sistemini de anlamıyorum zaten. Işık diyorum yine yeniden ve daima. Mehmetle tanıştırdı beni. Konuştuk falan. Kim olduğunu unuttum Mehmet'in ama olsun tanıştık gene de. Işık'ı anlat dedi bu. Ben duygusal moda orda geçtim işte. Sonra anlattım daha bitiremeden düştüm netten. Her zamanki gibi. Mehmet hastaydı gitmiş. Işık orda iyi ki varsın falan dedi. Düşününce ölürüm lan ben bu kız için. O olmasa yurtta duramam. Odada duramam. Çekilmez olur herşey. Moralim bozuk olunca yanımda olmaz kimse o olmayınca. Yada olsalarda ben onları istemem. Işık'a birşey anlatmama gerek yok yanımda olsa yeter iyi olmam için. Bilmiyorum ama Işık benim için çok önemli. Ve o üzülmesin diye herşeyi yapabilirim...

29 Ocak 2011 Cumartesi

Hasta erkeklerden uzak durun mümkünse

Bazen akıl duruyor hemde gereksiz yere.

Çocuklar hasta olmamalı. Abilerde olmamalı. Hatta insanlar hastalıktan muaf tutulmalı. Abimden sonra oğlu da hasta oldu. Allah'ım sen çocukları hastalıktan koru. Nasıl mızmız birşey oldu o öyle. Abimden beter oldu yeminle. Hiç birşey diyemiyorsun! tek kelime edemiyorsun çocuğa. Zaten söylendiğimden değilde. Koltuğa bi yayılıyo bu. Kaldıramıyorsun. Lan zaten doluşmuşuz eve sizin gelişinizle. Birde sen oraya yerleşirsen ben ayakta kalırım. Bi saat dikildim ya. Oturacak yer yaratırdım da ev halkı gergindi bide ben elleşmeyim dedim. En ufakları da hastaydı zaten. Kısacası ben hariç herkes dökülüyordu. Nazlanmaları bitmedi hiç birinin. En çok abim zaten. Öküz ya. Harbi saf dokunulmamış öküz. Erkekler özellikle hasta olmamalı. Kaç gündür yengem hastaymış öküz doktora götürmemiş sen yarına iyi olursun, hadi hadi bişeyin yok senin gibi laflar ederek. En sonunda ne oldu bilmiyorum ama yengem iyi şimdi. Abim kötü. Bir erkek hasta olunca otomatik olarak iptal oluyor. Bataryası bitmiş telefon gibi kendini herşeye kapatıyor. Çocuk gibi oluyor. Hayır hayır çocuktan beter oluyor. Utanmasa yemeği ağzına isteyecekti. Çakıverecektim ağzına susacaktı sonra...

Gidemedim köye. Abimler evden gittiler ama. Geç kaldım. Bi çıkamadım evden. Bi ablamın Küçükpaşayı hazırlaması, bi kahvaltı sevdası, bi abimlerin hazırlanması. Zaten abimler geniş aile oldukları için. Hasta oldukları için birde. Saatler sürdü onlarınki. Neyse sonuçta saat 3 te evden çıkmaya hazırdım ama o saatten sonra gidipte Düzce merkezde kalmak istemedim. Malum köye bi saatten sonra otobüs yok. Burdayım ve hayattan bıkmakla meşgulum ben. Eniştem var bu gece. Ortaklaşa bilgisayarı almazlarsa sabaha kadar nette olacağım. Milletle dedikodu yapıp vakit öldüreceğim. Yarına ölü gibi dolaşacağım. İsyanlardayım ey ahali isyanlardayım...

Zaman aynı hızla giderse daha çok şey kaybedeceğim

Yalancı güneş gökyüzünde parlarken birden Lacivert bir hüzün kaplar etrafı...

Lacivert geldi bugün. Sabaha kadar uyumadım. Ablamı uyandırıp ben yattım. Biryerlerde sürekli uyandım. Bi ara abim geldi benimle uyudu. Garibim hasta olmuş nerde yatak bulsa atıyo kendini. Sonra Lacivert mesaj attı. Geliyorum falan diye. Evi çok uzak bunun. Aileside çok izin vermemiş zaten. Geldi indi dolmuştan. Sıradan biri gibi yürüdü. Hafifçe sarıldı. Karnesi vardı elinde. Sarıldı. Parfümünü değiştirmiş. Garipti gözlerine sıradan bir şekilde bakmak. 21 Şubat. Onu son gördüğüm tarihti. Bir yıl oldu nerdeyse. Yanımda hem çok tanıdık hemde çok yabancıydı. Normal birşeyleri konuşmak garipti. Özellikle aşkım dememek garipti. Gözlerini görmek. Okul kıyafetlerini görmek garipti. Yürürken elini tutmamak garipti. Alıştığım onca şeyden sonra bu kadar uzak olmak garipti. Alışkın değildim onun yanındayken böylesi uzaklığa. O beni severken benim onu sevmemem. Bitmesi garipti. Korktuğum kısım buydu. Ben ona aşıktım. Bugün hissettiğim heyecan başkada olsa dönmem için birşey yoktu içimde. 15-20 dk kadar konuştuk. Sonra o gitti. Giderken yanağımdan öptü sadece. Bakarken bana kendini nasıl tuttuğunu biliyordum sanırım. Gözlerindeki acıyı da görebiliyordum. Farkettim ki ben geçmişi çok özlemişim...

Sonrasında eve gelip tekrar uyudum. Akşama kadar. Kalktığımda eniştem evdeydi. Abim hala uyuyordu. Öyle boş boş geçti vakit. Gece yarısı bizim evdeki hastalar çoğalınca abim diğer abimden ilaç istedi. O da getirdi. Maalesef gelen varlığı ben pek sevmiyorum. Eminim o da pirsingimi sevmeyecekti. Hatta sevmemekten öte kötü kötü bakışından sonra bir tokat bile yiyebilirdim. Ben küçükken hiç dayak yemedim. Ama 2 tokat yemişliğim var. Birini annemden -izinsiz yüzmeye gittiğim için- diğeri yine bu abimden. İngilizce dersime çalışmadığım içindi. Yanlış hatırlamıyorsam. Hiç sevmem bu abimi. Şimdi tekrar tokat yemek ağır gelirdi. Birde normalde bana karışma hakkı bile yok. Çünkü yıllarca arayıp sormayan, bayramdan bayrama gördüğüm adam hangi hakla bana bu konuda 'abi' sıfatıyla bunu yapabilirdi? Yapamazdı. Anneminde izni varken hele hiç biri dokunamazdı. Ama annemle kavga ederlerdi bu korkudan dolayı çıkartmıştım pirsingimi. Annemi çok üzdü bu herif. Halende üzmeye devam ederler. Sanırım birazda bu meseleden sevmiyorum onu. Elimde olsa ömrüm boyunca bir daha görmemeyi tercih ederdim. Neyse işte. O gitti biraz oturup. Sonra ben bir süre takmadıktan sonra pirsingimin takarken bu kadar acı vermesine anlam veremedim. Bir ay'ı geçti yaptıralı. İyileşmiş olması gerekmezmiydi? Hemen kapanacak mı bu böyle? Epey acıttı ama ya. Bir daha çıkartmak hiç ama hiç istemiyorum. Resmen işkenceydi onu geriye takmak. Yaptırırken bile acımamıştı ya.

Yarın köye gidiyorum. Abim oğlunu yanımda göndermeye kararlı. Yengem göndermemeye kararlı. Ben diyorum çocuk falan bakmam orda. Evden dışarı bile çıkartmam. Sokakta peşinde koşturamam. Acıkınca kalkar yemeğini kendisi alır. Bana ne ya. Efe dışında bir çocuğa bakmam ben. Elimde olsa Efe'ye de bakmam ben. Çocuk ayırdığımdan değil ama yetiştirilme farkından dolayı bazı çocuklara sinir oluyorum ben. Çok severim çocuğu ama ne ukala olacak ne de mıymıntı. Amaaan neyse ne. Götürmem ben o çocuğu yanımda onu bilirim. Ablam başımda bekliyor bilgisayarı alacak. Zaten uyumam gerek yarın yolculuk var. Zaman ne garip geçiyor. Aynı hızla geçmeye devam etsin ve ben yurda döneyim artık. Işık'ımı özledim. Meleği özledim. Issız sokakları özledim. Kalabalığı ve özgürlüğü özledim...

28 Ocak 2011 Cuma

Ailemi seviyorum ben yaaa

Sevmeyeceğim birşey varsa o da hesap sorulması. Köşeye sıkıştırmayın beni böyle.

Ailenin bir araya gelişini sevmiyorsam bu bana hesap sordukları içindir. Alıştım ben böyle 6 yıldır rahat olmaya. Ne paramın hesabını veririm ne de yediğim haltların. Eve geleceğim vakit bilgisayarımdaki her bir bilgi kırıntısını kenara köşeye saklarım. Sonra bunlar bir araya gelince soru yağmurları başlar. Sadece okulum hakkında! he bu kez farklıydı. Çünkü bu kez pirsingimi de kattılar soruların içine. Abim önce eliyle bir yapıştı o pirsinge. Dalgasına da olsa uzaklaştırmaya çalıştım. İlk anda pirsingime sıcak bakmayan ablam beni abime korudu ya işte o anı sevdim ben. Abim yine okul ve meslek hayatımla ilgili birsürü soru. En son master yapmamda karar kıldı. En iyisi onu yap sen diyor. Bütün bunların en güzel yanı dilediğin gibi gülebilmen espri yapmandır. Doğallıktır. Sevgidir. Ne olursa olsun hiç birşeyin kardeş yerini tutmayacağını bilmektir. Gariptir kardeşlik. En değerlisi o'dur. Ama hiç bir sırrını bilmeyen yine o'dur. En genel konuları konuşurken özellerini saklamaktır. Davranışlarını bildiğin için kolayca yönlendirebilmektir. Tepkilerini bildiğin için dikkatli olmaktır. Dikkatsizliklerin ve tembelliğin için fırça yemektir. Misafir muamelesi gördüğün için -he birde küçük olduğun için- işleri başkasının yapmasıdır. İstediğin gibi bağırmanın yanında bir ton bağırılmaktır. Herşeye rağmen güzeldir kardeşlik. İyi ki varsın diyebilmektir. Sabah akşam beni seviyor musun diye sorulmasıdır...

Anlatacağım şeyler gündüz aklıma geliyor. Sıra yazmaya gelince unutulup gidiyor. Ablamı seviyorum ben ya. Bu arada lezbiyen olsam ne olur dedim konu açılınca bişey olmaz herkesin kendi tercihi dedi. Eniştem lezbiyen olduğumu anlamış. Nerden bilmiyorum ama içgüdüleri geniş adamın yapcak bişey yok. Bilgisayarıma elini bile sürmedi burdan bilse diyeceğimde.

Söylerken herşey basit. İş yapmaya gelince herşey değişiyor. Mesela hayat bizim. Dilediğimiz gibi yaşarız onlara ne. Ama gel gör ki ailem hiç birşeyimi bilmiyor. Çok yakındım bu konudan. Çok uzadı biliyorum. Susuyorum.

Eski sevgilimden bahsetmek istiyorum. Ona bir isim bulsam iyi olacak. Mesela Lacivert. Evet evet o. İki gündür mesaj atıyor. Yarın, daha doğrusu saatler sonra buraya geliyor. Bu günlük, şiir karışımı birşeyler yazıyormuş benim hakkımda. Ben nedense onun hakkında hiç iyi şeyler yazıyormuşum gibi hissetmedim kendimi. Bir an suçluluk duygusu hissettim sanırsam. Yarın gelince ne yapacağım hiç bir fikrim yok. Hala dua etmekle meşgulum. Gelmesin diye. Çok üzülecek biliyorum. Israr edecek biliyorum. Ama ben ona dönemem. Bu hem benim hemde arkadaşlarım için büyük üzüntü ve şok olur. Umarım kısa sürede hemen gider... 

Not: Paragraf kullanmak ve imla. Hala korkunç derecede bilgisizim bunlarda. Birazda dengesiz...

26 Ocak 2011 Çarşamba

Bu kadar duygusallığa gerek yok yani

İnsanlar bence kendi hayatlarından sahneler buldukları için ağlıyorlar filmlerde..

Bahsetmeyi unuttuğum ayrıntı; Tiryakide çalışan kız mesaj attı! 2-3 gün oldu ama atalı. ''Mrb. EfsuN ben  Özlem tiryakide çalışıyorum'' yazmış. Nasıl mutlu oldum ama. Ablam vardı yanımda gene, doğru düzgün mutlu da olamıyorsun anacım. En ufak tebessüme soruyor ne oldu diye. Neyse konuştuk kızla. Önce emin olmak için saçma salak konuştum. Ama kız çok samimi davrandı be. Acayip mutlu oldum ama. Kontorü yoktu ve vodafone o. Pek konuşamadık yani. En son, öpüldün yazmış ama. İnsanın kalbi uçacak gibi olur ya, o an öyle olmuştu işte. Sonra pazartesi bu yoldayken mesaj attım gene. Beni ara yapmış o da. Kontorü olmayınca. Öyle işte. Bu akşam eniştem eve geldi. Ablamın hikayesi hem uzun hemde özel ondan anlatmak istemiyorum burda. Ama sorsalar en iğrenç şey ne diye kesin ablanızın sevişirken çıkardığı sesi duymak derdim. Harbiden sexten iğrenmiş durumdayım. Ablam lan o benim nasıl duyarım. İnsan azıcık sessiz olur ya! Genç kız var bu evde çocuğun var bu evde birazcık dikkat ya...

Neyse niye hüzünlüydüm ben.?Heh şey the l word bitti. Resmen bitti. Filmlerin sonunu sevmiyorum çünkü hüzünle bitiyor. Hiç bitmesin istiyorum ama onlar bitiyor. Ondan anca komedi izlerim ben. Artık romantik-duygusal filmde izleyemiyorum. Okuyucu filmini de bitirememiştim. Çünkü garip ama onu ben yaşamış gibi oluyorum. Ortalıkta 2 gün boyunca depresyonda gibi dolanmaktansa hiç izlememek daha iyi. Birde ağlarım ben öyle böyle değil salya sümük ağlarım. Bunu her zaman yapmam orası ayrı. Olmayan karizmayı çizdirmemek lazım. İnsanlar bence kendi hayatlarından sahneler buldukları için ağlıyorlar filmlerde. Birde kendi hayallerini bulamayınca. Bana göre Shane Molly ile birlikte olmalıydı. Onun sevgililerinin yada yattıklarının içinde en çok onu sevmiştim ben. Sonra Jenny öldü. Birde sonu net olmayınca da deli oluyorum sanırım. Jenny niye öldü? Kim öldürdü o kızı? Alice ile Tasha ayrılar mı? Bette ve Tina taşınacaklar mı? Polis sorgusunun sonucunda ne oldu? Bütün bu sorular ve daha fazlasına cevap istiyorum. Hatta bütün filmlerin sonuçlarına cevap istiyorum. Mesela Annabelle ile o kadın bir daha birlikte olmuşlarmıdır? Kadını en son götürmüşlerdi ve film bitti. Bence ben film izlemeyi bırakmalıyım. Valla ya. Yoksa duygusal çöküyorum ben. Sonra EfsuN haftalarca kendi aklında filmlere 'Son'lar yazıyor. Olmuyor böyle. Başkalarının hayatlarını yaşamak kendi sorunlarımdan kaçmak için en ideal yol. Ama ben o hayatların içinde sıkışıp kalıyorum...

25 Ocak 2011 Salı

Hiç bir şey yapamıyorsanız, bilin ki kardeşiniz vardır!

Geldim eve. O nasıl geliştir. 2 gün zaten internet olmadan geçti. Sonra Bek garibim acıdı bana faturamı o yatırdı. Bi ton itiraz etsemde o çoktan halletmişti. Ve ablam. Dünden beri internet var ve hatun ben uyumadan uyumuyor! bi halt yiyemiyorum gizli gizli. Siteye giremiyorum, arkadaşlarımla konuşamıyorum. Hiç birşey yapamıyorum! akşamda aldım elime bilgisayarı hem oyun oynuyorum hemde msn'deim. Şuraya yanıma gelde bende bakayım dedi. Yok falan dedim. Bu sürekli ısrar ediyor. Ben gelmeyince o geldi. Kızdım kovdum bunu özel konuşuyoruz diye. O da bana kızmış biraz trip attı falan ama gene arada gelip gidip bakıyor. Ne konuşuyorsun onlarla diyor, sevgilin varmı diyor falan diyor filan diyor. Diyemedim abla ben lezbiyenim diye. Çünkü geldiğim ilk akşam bu belli etti kendini. Lezbiyenleri anlamıyor. Eniştemde benim tarafımda konuca, onların elinde değil falan diyoruz. Kendimi acayip kötü hissettim ya. Olmadığım şey gibi davranmak falan. Birde bi çikolata reklamı varya birsürü yarı çıplak erkek var. Ablam ne sandı bilmiyorum ama o reklam çıkınca beni dürtüp izletiyor. İğreniyorum lan o reklamdan iyice. Biri beni bu evden alıp kurtarsın. Valla ya. Ruh sağlığım önemli benim. Şimdi uyuyor ve ben kısaca yazmak zorundayım. Tuş seslerine duyarlı bir ablam var benim maalesef...

22 Ocak 2011 Cumartesi

Herşeyin saçma bir tarafı var işte

Bir kez doğru zamanda doğru insan istiyorum. O insan hiç gitmesin istiyorum...

Acil yazıyorum birazcık. Otobüse bindimde internet ve priz var. Bu nasıl teknoloji yaa. Baya geliştirdiler hee. Normalde benim bataryam 6-7 dk dayanır. Sonra pat kapanır. Ama priz varya değerlendiriyorum. Birde çok dolu değil. Ne güzeL ya. Yanımda bi teyze oturmuştu ama boş olunca kalktı gitti bende öyle açtım bilgisayarı. Gabile'ye üye oldum ben. Kızlarla, hatun bakmak için. Öylesine tanıdık çıkar diye ankara bursa falan arıyoruz da. O zamandan beri bi girdim tüm gayler mesaj atış he. ''slm sadece yalanmak istersen ekle'' konuya bak ya. Adama bak birde. Kocaman 'Lezbiyen' yazıyor orda biseksuel değil. Birde oranın hatunları güvensiz ya. Camın yoksa baştan eleniyorsun zaten. Mesaj atmış hatun camın varsa cevap ver yada tanışalım diyor. Diyorum Lezcede onaylı üyeyim ben. Yok hatunda güven eksikliği var bi kere, inanmıyor. İlla cam olacak. Cam'ı kaldıracak olsa benim bilgisayarım zaten kendinden Cam'ı olurdu. O kadar yaşlı birşey bu. Dilinden bi tek ben anlıyorum yani. Başka biri eline alsın iki dk sonra benim bilgisayarımı terkeder adam. Sinirlerine yenik düşer. Kendimi bi an feci ezik birşey hissettim he. Evden internete giremeyebilirim ya. Faturayı yatırmadım. Enişteme yıkamazsam internet yok bana 2-3 hafta. Abimler falan varda gitmem ben onlara ya. Sıkıntıdan ölüyorum ben ablamlarda ya. Köyde bile bu kadar sıkılmıyorum ama gel gör ki ablamda durum farklı. Evde bir o bir ben birde Efe. Kapatıyoruz kendimizi eve. Uyuşuk mıymıntı birşey oluyorum ben orda. Birde yemeği ablam yaptığı için sürekli yiyorum. Kilo alacağımdan değilde onlar batacak bir gün ondan korkuyorum...

Yurttan 2 haftalık bile ayrılmak çok zor ya. Aslında yurt değilde Işıktan ayrılmak zor. Alışıyorum ben ona böyle. Sonra yurtta özgürlüğe alışıyorum. Eve gidince ev bana yabancı geliyor. Misafirişim gibi. Kalkıp dolaptan birşey almak. Sonuçta o bana ait değil. Kendi odama bile özgürce giremiyorum. Annemde misafirmişim gibi davranıyor zaten. Sanırım evden bir kez ayrılınca dönüşte sorunlar oluyor. Sonuçta uzak kalıyorsun. Babaannem bile değişti ya. 6. yılım bu yurtta. Köyde yaşarken babaannem konuşmazdı pek bizimle konuşsada sıradan şeyler. Sarılmazdı. Şimdi gidince direk eve geliyor yanıma konuşuyor. Yada ben gidiyorum yanına. Küçükken onun şarkı söylediği duyardım. Ya da ben şarkı zannederdim o küçük yaşımda. Biraz daha büyüdükçe aslında onun şarkı yada türkü değilde yas içeren sözlerle dolu olduğunu anladım. Çok kötüydü küçükken. O dedem ve babam için söylerdi. Şimdi bile duysam çok garip olurum...

Mola vermiştik geri geldim. Mola yerinde Liseden bir arkadaşımı gördüm ya. Hep iyi hemde kötü oldu bu. Özlemişim hepsini ya. Numarasını aldım. Çıktım. Şimdi ben o faturayı yatırmadığım için zaten internete giremicem. O hattı kapatıp Turkcell'e geçerim ya. Banane bir ton fatura geliyor ona. Neyse enişteme yıkarım onu. Hadi gittim ben. Kendinize iyi bakın. Benim içinde dua edin eniştem o faturayı yatırsın. Kötü baldızım ama napiiimmmm... :))

O'na özel değil. Nerede güzel görsem elim ayağıma dolanır

Fırsatlar bir şekilde yaratılır, ama insan salaksa yapacak birşey yok...

Tüm günü anlatmadan direk olaya geçmek güne ayıp etmek olur. Bunun için sabahtan başlayım ben anlatmaya. Kalktım. Geri yattım. Damla uyandırdı tekrar kalktım. Bir kaç dakika içinde eniştem aradı geliyormusun diye. Binbir türlü mazaret uydurdum. Yarın gideceğim çünkü. Onlar bilmiyordu tabii. Hemen ardından ablam aradı aynı aşamayı bir kez de onunla atladık. Sonra Damla ile devam ettik konuşmaya. Hazırlanıp dışarı çıktık. 7. Caddeye gittik bunun kardeşlerine hediye alacağız. Eve gidiyor ya. Kızı 2-3 haftadır erteleyip duruyordum zaten. Bir kaç yere baktıktan sonra Tiryaki'ye girdik. Eşya bakıyoruz. Kızın teki kolumu dürttü. Döndüm bi baktım. Şaşırdım da. Öyle bir geçer zamanki de Ahmet'in sahte evlilik yaptığı bi kız varya, kolumu dürten hatun aynı ona benziyor. Ben birde güzel kız görünce böyle elim ayağıma dolaşıyor. Oldum gene öyle. Bu kız beni yurttan hatırlıyor. Işık ile asansördeyken pirsing muhabbeti olmuş. Onu hatırlattı tabii ondan sonra hatırladım ben kızı. Biraz muhabbet ettik falan. Ben odun kıza adını sormayı unuttum! Odasını sormayı unuttum! Bloğunu sormayı unuttum! Hepsini unuttum ya. O hatun orda çalıştığı için işine döndü. Bende Damla ile kıyafetleri aldım. Çıkana kadar kızı sapık gibi izleyip durdum. Çıktıktan sonra epey daha dolaştık. Kazık yedik bi yerde. Gerçi Damla aldı ama olsun kazığı biz yedik. Immm. Sonra burgerda birşeyler yedik. Özlemişim ben Damla'yı ya. Onunla vakit geçirmek daha başka. Konuşmama hiç gerek yok. O herkesin yerine konuşabilecek kapasiteye sahip. Burgerdan sonra Aşti'ye gidip biletimi aldık. Saat 1 otobüsü ile istanbula gidiyorum. Ondan sonra onu yurduna bıraktım. Bende yurda geldim. Cafeye indim the l wordun 6. sezonunu belleğime yükledim. Melek mesaj attı o arada. Bi zaman sonra da yanıma geldi. Çıkınca bulurum seni dedim. Tiryaki'deki kızı arayıp durdum tüm katlarda. O gelir diye ikidebir kantine gidiyorum falan yok. Yukarı çıktım Melekle konuştuk. Onların odasına gittim. Bi kız daha geldi. Öyle sohbet ederken Işığınki geldi. Işık odada yatıyormuş içmişte yine. Bir iki dk sonra bi mazaret bulup odama gittim. Işık ile sohbet ettik biraz. Kantine tekrar indim yeni bir mazaretle. Benim hatun yine yok ortalıkta. Yeniden yukarı çıktım. Işığınki ile barıştık. Konuşmuyordum da kızla. Minik parti gibi birşey yaptık odada. Sohbet falan filan.
Sonra herkes dağılınca Işığa anlattım ben Tiryakideki kızı. O da dedi tüm katları dolaş bul diye. Bi tura daha çıktım. Yine yok. Geri döndüğümde Işığınkide gelmişti yanına. Bir ikna ile bunları 6. kata götürdüm. Işık rastgele bir odaya girdi. Kulaklığımı bir kıza verdim bahanesi ile benim kızı arıyoruz. İlk odada benzer birini görmüş bu. Ben girmemiştim odaya. Bu anlattı falan. Benziyorda, benzemiyorda. Emin olamadık. İlk heves orda kaldı. Bir daha aramadık ya kız o odadakiyse falan diye. Salak ben niye girmiyorsam. Kızı tek tanıyan benim. Odaya girip soran Işık. Salağım ben ya valla. Sonra asansöre yazı yapıştırma fikri çıktı ortaya. Kim attı bilmiyorum ama sahiden yapıştırdık o yazıyı. Resmi de koyacağım şimdi. Numaramı falan da ekledim. Bilmiyorum ya o kız o yazıyı görsün ulaşsın bana. Ne mazaret uyduracağımı bilmiyorum ama konuşmam lazım o kızla. Aşık oldum ben yine ya. Aşk değilde Şıpsevdiyim diyim. Varya içimdeki Şıpsevdiyi bulup öldürmezsem sonumu hiç hayırlı görmüyorum ben. Kesin ölümüm hatunların yüzünden olur...

21 Ocak 2011 Cuma

Sihirli bir değnek istiyorum

En büyük hayalim; Hayallerimin gerçek olması...

Dönemimin son sınavını da geride bırakmış bulunuyorum! Kutlama havasında geçti herşey. Kızılaya gidip pirsing aldım halka hemde. Artık pirsingim ben gibi görünmüyor. Sonra bir tane de Meleğe aldım çünkü onunkini topumudur nedir o düşmüş. Tek metal renkli top satmıyorlardı bende pirsingi aldım. Bunları Eylülden aldığım için 3 tane de rengarenk top hediye ettiler. İkisi mavi -halka olanı için- biri pembe. Garip sevmem ben pembeyi çok ama hoşuma gitti. Böyle şeker gibi birşey. Sonra geri döndüm çocuklarla Pese gidecektik. Onlar önden gittiler. Bende kızılay dönüşü gittim işte. 2 saat boyunca sadece 1 gol mu atılır ya! yuh bana! yazık bana! salak ben. Tek bir gol ne demektir??? Yediğim golleri sayamadım bile. Hele Yasin. İt ne olacak 6 tane attı bana. Şans eseri bende onun 'boş' kalesine tek golümü. O tek yadigarımı bıraktım. Rezil bir maçtı. Acemiyim ama yeeaaa demek istiyorum. Neyse. Sınava geri dönelim. Kazık gibiydi lan. Onca adam sormuş. Hiç birini bilmiyorum. Ömrümde bir kez bile duymadığım isimler. Yok bilmem neyin şu dönemdeki görüşü aşağıdakilerden hangisidir. Banane o adamın hayatından ya! Orda küfür vardı da düzelttim. Ben hanımefendi bir kızım hiç yakışmıyor öyle şeyler bana. Off bana ne ya ibne işte ibne. Bize ne ya. Sanki çocuğum olduğunda ben o adamın görüşüne göre yetiştireceğim. Paşa paşa oturur kendi bildiğimde yetiştiririm çocuğumu sana ne ya. O kadar çok ne ya yazmışımki ben bıktım be. Neyse bu dersten kalmayı hiç ama hiççç istemiyorum ben. Ama kaldım yani kestim umudumu ben...

Sınav öncesi Işık ile herşeyi hallettik. Yok ya ben çok seviyorum bu kızı. Çok mutluyum yanında. Huzurluyum ya. Damla'nın yanında bile bu kadar değilim. Ne bileyim Işık ile anlaşmak için kelimelere ihtiyacım yok gibi. Bakışlarla hareketlerle ne istediğini anlayabiliyorum. O da öyle. Dostluk denilen şeye inandırıyor kız beni. Kaybetmeyi de hiç istemiyorum. O istesin her şeyi yaparım mesela. Hiç üşenmeden 7 kat aşağı inip meyve bıçağı alabilirim. Canı sıkıldı diye yapacak bir ton şey bulabilirim. Ağlarken güldürebilirim. Bilmiyorum o isteyince herşey mümkün oluveriyor. Gerçi İboy'layken de herşey mümkün. Ama bu çocuğun karakterinden olsa gerek. Benden 3 yaş büyük İboy. Eskişehirde 2 yıllık bir üniversiteye başlayıpta bitirememiş. Lisedeyken daha hayatta her bi haltı yemiş. Her şeye dair bilgisi var. İnsanı anlayabiliyor. Karakterine göre kime nasıl davranacağını biliyor. Gerektiğinde güldürebiliyor. Bi gün kardeşine ders anlatıyor bu. Ailesinde en fazla babasından bahseder. Annesinin olmadığını biliyorum sadece ve birde bi ablası var. Başka kardeşi falan varmı bilmiyorum. Bu kardeşinden bahsedince garip oldum ben. Unutmuşum bunun kardeşinin olduğunu. O bahsederken öyle kıskandım ki. Garip geldi. Öyle bir abimin olması. Evet sanırım bunu isterdim. Ben ailemde sadece annemle ve bir ablamla yakın olduğum için hepsini yılda bir kez falan görürüm. Nadiren 2. yada 3. kez görebilirim. Böyle yakın davranabilecek bir abimin olması. Evet bir abim lezbiyen olduğumu biliyor. Ailemde başka bilen kimse yok. Ama onlarla İboy gibi Pes e gidemem. Hatta dışarı bile çıkmayız. Oyuna gitmeyiz. Gezmeyiz. En fazla markete gideriz. Çünkü onlar bilgisayarın başından kalkmazlar. Oturup bir konuyu tartışamam. Sorunlar yaşadığımda çözümler bulamazlar. Sorunlarım olduğunu bile bilmezler. Ziyarete gittiğimde bana sadece oyunlarından bahsederler. Okulumu sorarlar. Tüm muhabbet bunları kapsar. Birde her defasında ''Okul bitince ne olacaksın'' diye soruları vardır. İşte bu beni öldürür. Bezgin bir halde her defasında cevap veririm sorularına... Birde Bek var. Manevi kardeşim yani. Gladiatusta tanıştığım kardeşim. Henüz hiç görüşmediğim. Her durumda kayıtsız sevecek olan. Ama o bile İboy gibi değil. İboy ile tartışmama gerek bile kalmaz çünkü anlaşırız her durumda. Beni anlar. Yada ben onu anlarım. Ama Bek'te öyle değil. Tartışırız çünkü o beni anlamaz. Belki bu günlük hayatta beraber olmadığımız içindir. Onu çok seviyorum ama bazen beni gerçekten sıkıyor. Çıkış noktam İboy'du. Keşke o, benim abim falan olsaydı. Bir sihirli değneğim olsa ilk dileğim bu olabilirdi... Neyse konunun gidişatını yine kaçırmışım ben.

Özetle sınavlarım bitti. Mutluluktan uçuyordum dimi. Hamur olmuş beynimle. Yine dizi izledim de. Shane Carmeni bıraktı. Düğünde birde. Öyle kız bırakılır mı lan. Ben öylesini bulayım: alır baş ucuma koyar taparım lan. Böyle ayağına hizmet ederim. Ben aşık olunca çok kötü oluyorum be. Bi sadık bi sadık oluyorum. Başımı yerden kaldırmam yürürken. Ama o kaçmalı yakalarsam sıkılırım. Sürekli kaçsın o ben kovalarım. Ama o bana aşık olursa zaten o ilişki baştan yürümez. Mazoşistmiyim neyim. Ben anlamıyorum ki beni, size anlatayım kendimi. Elime bir kağıt birde kalem alıp şiir yazasım var bu gece...

20 Ocak 2011 Perşembe

Küçük şeyler

Sıkıldım ya. Valla. Sınavlara gir çık uyu. Sonra yeni bir sınav. Bugünkü idare edermiydi bilmiyorum. Zor sormuş adi kadın. Neyse. Sınavdan çıktım yine uyudum. Birşey oldu odada uyandım. Saate bi baktım 3 olmuş! nasıl panik yapıp küfür ediyorum. O kadar çok küfrü bu kadar hızlı edemezdim ben ya. Öyle bir yeteneğim yoktu. Sınava geç kaldım zannediyorum. Sınav 10:30'daydı normalde. Bir kaç dakika sonra tarihleri kontrol etmek falan aklıma geldi. Zamanları da tabii. Sonra farkına vardım sadece uykudan dolayı aklım karışmış. Gülüp istifimi hiç bozmadan geriye yattım. Yediden kalktığımda sanırım saat 6 falandı. Işık ikidebir neyin var diye soruyor. Ama bunu sevgilisi yanındayken yapıyor. Bu da beni deli ediyor. Ben onlara aşklarını sevgilerini yada ne haltsa işte onu iki kişilik yaşamalarına izin veriyorken neden Işık bizim arkadaşlığımızı 3 kişi ilerletmeye çalışıyor anlamıyorum. Dolayısı ile bir ton tripten ve surattan başka hiç bir cevap alamıyor benden. İyi oluyor kafasına dank ettikten sonra tekrar sorsun anlatırım o zaman. Sevgilisine hala sinir oluyorum ben. Kolay kolay affedemeyeceğim sanırım onu. Affetmiş olsam bile yine birşey değişmezdi. Benim hayatım yada başka şeylerimden ona ne. Anlatırsam değer verdiklerime anlatırım yani. Dimi ama? Öyle işte. Bi ara geldiler bana şıpsevdi sakızı getirmişler. Sakız sevmem ben ama o sakızın kağıtlarını seviyorum. Aşkı farklı şekillerle anlatmalarını. Sonra gittiler tekrar. Şimdi nerdeler bilmiyorum bir daha gelmediler.

Yarın ki sınavımın ders notları olmadığı için çalışmıyorum. The L Word'de 3. sezon bitmek üzere sanırım bu akşam 5 yada 6 bölüm izledim. Beynim hamur gibi oldu. Aslında bi çok açıdan saçma düşününce ama ne yapayım izliyorum. Shane'in tarzını Carmeninde Tipini seviyorum. Imm Bazen zaten diğer yerlerini atlayarak geçiyorum. Bette ile Tina'nın bebekleri çok tatlı yaaa. Gözlerimi ağrıttı bu dizi benim. Yada saatlerdir başından kalkmadığım için olabilir tabii. Şu dün bahsettiğim ve ''kim'' olduğunu bulamadığım hatun saçlarını mı kestirmiş ne. Karşımda oturuyor. Her zaman ki kulaklığı falan takılı ama kısa sankim saçları. Birde birşey izliyor çünkü ellerini yanaklarına dayamış gözleri ekranda. Bu hatunu bi gün ya bulacağım yada soracağım kimsin sen, sitede varmısın diye. Ya ben dayanamıcam bu ağrıya gidiyorum.  Not. Hatun yan döndü gördüm harbiden kestirmiş lan saçlarını!!!

18 Ocak 2011 Salı

Aslında herkesi tanıyorsundur bilmeden

Bir bakmışsın aslında herkesle bir şekilde bağlantın var...

Bir filmde bununla ilgili bir şiirden bahsediyordu. O kadar küçük ki dünya. Senin tanıdığın birini hiç alakasız birileri tanıyabiliyor. Hatta Lezbiyen ve Gay camiası olarak herkes herkesi tanıyor. Öyle ki The L Word dizisine döndü bura. Sadece burda yatma olayı o kadar yaygın değil. Ama herkes herkesle çıkmış oluyor. Bazen yakın bi arkadaşın oluyor. Onun eski sevgilisinden hoşlanıyorsun ama sonuçta arkadaşının eskisi çıkamazsın dimi. Çıkmasına çıkarım kimseyide dinlemem diyenlere saygım sonsuzda, insanın vicdanı rahatsız oluyor ya. Benim Odun'um sitedeki kızların yarısı ile çıktı zaten. Hatta arkadaşım, eski sevgilim olduğunu öğrenince ayrılmıştı ondan. Melek bile, siteden olupta ankaralıların yarısını tanıyor. Hatun sitede bile değil ya. Hangi ara çevresini genişletti bu kız bilmiyorum ben. Geçen gün Evren diye biri mesaj attı. Siteden tanıştık diyor. Bir türlü hatırlayamıyorum hatunu. Bir ton soru sordum. En sonunda dedim ne zaman tanıştık? Yazın dedi. Ben yazın sitede üye değildim dedim o zaman açıkladı gerçeği. ''Biri'' buna benden bahsedip durmuş çok güzel kız falan filan diye. O da dayanamamış numaramı çalmış. 17 yaşında hatun daha liseli ve ben onun lisesinden sadece bir kişiyi tanıyorum sadece. Dandik dandik insanlar beni mi bulur. Ama acayip merak ettim çünkü numaramı kimden aldığını hala söylemedi. Birde Evren, Meleğin eski sevgilisinin 2. adı gibi birşey. O lisede okuyor. 17 yaşında. Fazla tesadüfmüdür nedir bilmiyorum. Meleğe sordum numara onunmu diye yooo dedi. Sonra kızında içine bi kurt düşürdüm tabii. Neyse böyle işte. Kim kimin sevgilisi. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Artık birilerini tanıyor olmaktan bıkıyor insan. Bi heteroyu yoldan çevirip sonsuza kadar sevgili yapasım var kendime. Kimseyi tanımamış olsun diye!

Fizikten kaldım bugün. Her öğrenci gibi suçu hocaya atmak istiyorum. Şerefsiz ya! geçen yıl fizik2 den 45'te bıraktı. Bu yıl Fizik1'den 45'te bıraktı. 5 puan için iki derside tekrara alıyorum ya. Çok bozuldum çok. Gerçi geçmek imkansızdı biliyorum da sadece 5 puandan kalırmı insan ya! Sonra kimya haa tehlikede. Diğer derslere geçerim gözüyle bakıyorum. Umarım bu bakış açım doğru görüyordur ne diyim. Dersleri Allah'a emanet yaşayan biriyim. Neyse çok uzattım ben bu muhabbeti sıkıldım..

Şimdi ben son günlerde ders çalışıyorum ya(!) bunun için aşağıya iniyorum. Böyle kocaman salon gibi bir yer var. Bir sürü priz var burda masalar falanda var. Bizim odalarımızda priz yok çünkü! Neyse burda birsürü hatun var. Geçen yıl hep gelirdim ama kantin hemen alt katta ve ben sürekli birşeyler yemek istiyorum orası bu kadar yakın olunca. Aç olmasam bile geniş bir midemin oluşu beni her geçen gün batırıyor. Birde burası hatun kaynıyor. Hele bi hatun var sitede gördüm gibi geliyor ama emin olamıyorum ben. Kim lan bu nerde gördün hatırla diye beynimi zorluyorum. Ama bulamıyorum kaç gün oldu. Gizli gizli kıza bakmaktan gözlerim bozulacak. Hayır hoşlandığımdan falan değil sadece ''kim bu?'' Merakı yüzünden. Arada kız yakalıyor zaten bakışlarımı anında 3 maymunu oynuyorum ben. Görmedim duymadım söylemedim. Bilmiyorum yani. Etrafta o kadar çok kız varki. Açık büfe sanki. Aaa bak şu güzelmiş. Şunun gözleri güzel. Şunun burnunu sevdim. Aaa saç rengine bak ne kadar güzeeeell. Sinir olduklarım da var tabii. Hatunun teki geliyor ağzında sakız cak cak ca çiğnir. Bir hoop pat diye patlatıyor onu. O zaman suratına bi tane patlatasım geliyor. Bakıyorsun böyle kızlara bi çoğunun önünde laptop içine girmek üzere. Öyle eğilmiş öyle dikkatle bakıyor ki. Altı üstü msn açık hatun ne yapıyorsun diyesim var. O burnunu resmen ekrana dayıyor zaten yağlı burnu böyle ekran yağ içinde kalıyor. Kendi kendine mır mır ders tekrarı yapanlar var. Hatun iki eliyle kapatıyor kulaklarını ama sesini kapatmıyor. Arada bir kaç kelime kulağıma gelip dikkatimi dağıtıyor... Bütün tipler böyle işte. Açık büfeden gözlerimi alsam iyi olacak biraz. Yakalanınca kırmızı oluyorum çünkü. 

Işık ile sevgilisi karşımda. Yarım saat kadar önce yemeğe gittim. Işık dedi bende geleyim tamam dedim. Sonra dedi O'nu bekle beraber gidelim. Sinir oldum. Kahvaltıdan beri açım zaten ben. Birde Damla olayından sonra kıza iyice sinir oldum ben. Yanımda durmasın böyle laf sokmak ve Işığı üzmek istemiyorum. Onun için sadece susuyorum ama valla istemiyorum aynı ortamda olmayı ya. Kin mi tutuyorum bilmiyorum ama öyle böyle değil kızın her hareketi resmen batıyor bana!!!

Gittikçe alışkanlık haline geliyor

Ufak ufak hayat tüketiyor elindekileri...

Deli gibi ders çalışıyorum desemde inanmayın. Her öğrenci gibi sadece bir kez okuyorum o kadar. Bugünkü kimya sınavından kaldım sanırım. 1. de boş kağıt vermiştim. Bunda 4 sorudan 2'sini yaptım. 3. soruyu salak gibi yanlış anlayıp yanlış cevapladım. Tam çıkarken hoca açıkladı ama çok geçti ben bir kez yanlış yapmıştım artık. Hayal ile ayrıldık. Sebebine girmeyi hiç ama hiç istemiyorum. Bitti işte. Üzülmedim bile ya. Çokmu alıştım ki böyle başlayıp biten şeylere. Zaten hatunla hiç görüşmedik onunda etkisi olabilir tabii. Önümüzdeki maçlara bakalım demeye başladım erkenden. Diyorum sevgili yapmayacağım ama olmuyor. Çünkü ne zaman böyle söylesem en yakın zamanında sevgilim oluyor. Bir daha demiyorum böyle bunun için. Nasip kısmet diyeceğim ama hiç birine potansiyel sevgili olarak yaklaşmam sanırım. Imm. Yazacak şeylerimi kısıtlı tutmak zorundayım çünkü Işık ile sevgilisi karşımda oturuyorlar. Beni bekliyorlar. Film izleyecekler. Sahi. Akşam Damla'nın yanına gittim not vermem gerekti çünkü. İngilizce notları bende vardı. Kaç gündür erteliyordum gidişimi. Neyse gittim yolda Işığın ki mesaj attı. Gelirken sigara al acil falan diye. Daha yeni çıkmışım yola en az 1 saat bulur gelmem geri falan dedim. O da benimle akalalı değil acil falan filan dedi. Işıkla alakalı sandım. Nasıl acele ediyorum ama. Haftalardır Damla ile ilgilenmemişim bugünü de salladım. Hiç vakit ayırmadım hatuna ya. Geldim geriye. Bunlar Işığınkinin odasında oturuyorlar. O yatıyor Işık başında oturuyor. Birde bu hatun gülüyor falan gayet iyi yani. Nasıl sinir oldum. Sen benim arkadaşıma ayıracağım vakti almışsın birde öylesin. Kötü olan hiç birşey yok. Işıkta iyi daha ne bi saat beklemek zormuydu. Sırf senin canın istiyor diye beni böylesi yönetmene ne gerek vardı. Işık vardı diye kırmadım ama çok sinir oldum. Bilseydim zaten gelmezdim. Damla daha önemli sonuçta benim için. Pff. Sonra odama gittim falan. Ders çalışmaya indim ordan. Işık dışarıya çıkmış. Ayrılmış bunlar. Sebebi ben değilim ama orası kesin. Melek mesaj attı yukarı gel diye. Anlattılar Işık dışarı gitti tandoğanın ordaymış diye. Odaya yöneldim hemen. Gitme yanlız kalmak istiyormuş dedi. Manyak mı ne? o saatte Işığı tek başına nasıl bırakayım ben. Hızlıca giyinip çıktım dışarı. Işığı aradım nerdesin dedim anıttepenin oraya gidiyorum dedi. Anladım tabii. Benim gittiğim parka doğru gidiyor bu. Gelme sakın falan dedi. Kapattım telefonu. Bildiğin koşarak gittim yanına.Normalde onun yanına gittiğim vakitte ben metronun oraya bile gidemem. O kadar kısa zaman yani. Gittiğimde oturuyordu kenarda. Parka varmamış daha. Biraz konuştuk. Sonra geri dönerken Melek mesaj attı nerdesiniz biz geliyoruz diye. Işığın ilk olarak yanlış tarifi sonucu tandoğana gitmiş bunlar. Neyse bulduk birbirimizi Burger'a gittik. Sonra yurda döndük. Tabii bunlar barıştılar. Sonrası sıradan geçti. Dondurma falan yedik yurtta. Böylece yazımı bitirip çıkıyorum...

Bu hepimizin kaderi alışın artık

Finallerin içinde bulunduğumuz hafta dolayısı ile yazmak istedim gözlemlediklerimi ve duyduklarımı...

-Zaman yaklaştıkça Asıl kişimiz olan öğrenci not arayışına girecektir. Çünkü yıl boyunca elinde getirip götürdüğü deftere öğretmenin bakmadığı zamanlarda hiç not almamıştır.
-Bu zaman içerisinde bulamaz ise notları: yıl boyunca yanına bile yaklaşmadığı ders çalışan kesim ile bir anda kanka olacaktır. Bu geçici bir süreçtir kıskanmaya hiç gerek yok.
-Notlar birikip çoğaldıkça isyanlar başlayacaktır. Oğlum kaldık lan. Lan kesin kaldık. Varya kaldık biz. Tarzı cümleler sıkça duyulmaya başlar.
-Son geceye kadar her gün çalışacağım desede hiç çalışmaz.
-Bu dönem içerisinde market, kantin gibi işletmeler oldukça gelir sahibi olurlar. Çünkü öğrencimiz dersten kaçmak için her bahaneyi kullanacaktır. Bunlardan başlıcası yemek ihtiyacı. Sonrası Wc'dir.
-Anlamıyorum ya ben bunu hiç der. Hatta bütün öğrenciler dersleri hiç anlamamışlardır.
-Son gece sabahlamaya karar verir. Çünkü hiç çalışmamıştır. Bütün umutsuzluğu ile kağıtları eline alır. O saniye itibari ile başına ağrı girer ağrı kesici alır. Sonrasında değişir herşey. Önce müzik ile daha iyi çalıştığını düşünür. Sonra müziğe abur cubur eşlik eder. Sonrasında sıkılıp etrafa sataşır, mesajlar atar herkese. Bilgisayarını açar msn ile dersi aynı anda götürmeye çalışır. Yapamaz msn'in daha önemli olduğuna karar verir. Aradan oldukça zaman geçmiştir. Öğrencimizin uykusu gelmiştir. Bilgisayarını kapatıp notları eline alır ve yatarak daha iyi çalıştığına karar verir. Sonrasında zaten uyumuştur çalışamaz.
-Sınava girmeden sistem, sınav ve hoca dahil alakalı alakasız herşeye bir ton küfür eder. Çünkü öğrenci her durumda haklıdır.
-Sınavdan çıktığında küfürler artar. Kesin kaldım diyerek bırakır çalışmayı falan.

Bütün bunlar bütün sınav zamanlarında tekrar tekrar ve tekrar yaşanarak devam eder...

16 Ocak 2011 Pazar

Baktığım her yer

Sarı, yeşil, siyah, gece mavisi, rap, yüzük, koku, ses...

O kadar küçük ayrıntılarla geçmişe dönüyorum ki. Kendimi eski sevgilim olan odunumu düşünürken buluyorum. 1.5 yıl içinde ona öyle alışmışım ki. Bu ayrıntılarla sürekli farkediyorum aslında hayatımda ne kadar yer kapladığını. Sevmiyorum onu. Bitti. Bunu içimden gelerek söylüyorum. Ama onu özlemek. İşte buna engel olamıyorum. Onun tipinde bir insan görsem aklıma geliyor. O zannedip bakakalıyorum. Sonradan farkediyorum o olmadığını ama gördüğüm o bir saniye yeterli oluyor herşeye. Sonra kokusu varki onun parfümü bu yurtta ve benim katımda en az 4-5 hatunda var ve her gün o kokuyu çekiyorum içime. Yolda da çok karşılaştığım bir koku. Yanımdan geçerkin biri donup kalıyorum. Anılar geliyor aklıma. Çok fazla vakit geçirmedik belki de birlikte ama onu hayatımdaki herkesten daha iyi tanıyorum. Hani olur ya ruh ikiziniz vardır. Hah işte ben yalanlarını öğrenmeden önce işte o insan bu demiştim. Nasıl bağlandım ona nasıl aşık oldum bilmiyorum. O kadar çok seviyordum ki. O yalan söylerdi olsun aşkım derdim şimdi biliyorum artık... O aldatırdı benim ol sadece der onu bana döndürmek için herşeyi yapardım. Çok seviyorum öyle basit birşey değildi. Birbirimizi bu kadar yıpratmasak belki tüm hayatımı onunla geçirebilirdim... Renkler olaylar yaşanılan herşey o kadar çok onunla doluyor ki bazen. Başka hiç birşeye yer kalmıyor. O kadar saf bir daha birini sevmemin imkanı yok. Belki yıllar sonra olabilir ama şimdi değil. Mantığım kalbime hakim iken değil....

14 Ocak 2011 Cuma

Küçücük küçücük mutluluklar

Bir gülümseme tüm günü güzel geçirebiliyor...

Sabah sabah fizik sınavım için Işığa beni erken kaldır dedim. Hatun geldi sabahın 7:30'nda kaldırdı. Kahvaltıya indik. Benim hatun yine gitti tam o dev ekran televizyonun önündeki masaya oturdu. Gittim bende oturdum. Sabah haberleri var. Nasıl sinir oldum ama. Sabah sabah yapmayın kardeşim haber falan ya. Yemin ederim beynim s*kildi orda. Gidin otu çekin çiçeği çekin böceği çekin belgesel koyun sabahları ya. Zaten dandik dandik haberler vardı. Adamlar haberi uzattıkça uzatıyor. Vakit öldürmeye mi çalışıyor ne yapıyorsa. Birde izleyicilerden gelen mesajları okuyup duruyordu. Bence varya o izleyiciler sadece isimlerinin okunması için mesaj gönderiyorlar. Ne bileyim ben ona kontör hayatta harcamam. En son böyle kontör harcanacak bir sistem kullandığımda yıllar evvel anneme 210 milyon fatura gelmişti. Ordan beri pek bi usluyum ben. Her neyse güne böyle asabi asabi başladım. Sabahın köründe kahvaltının iyi yanları da vardı tabii. Çok sıra beklemedik. Sıcacıktı poğaçalar. Her masa dolu değildi. Çay yeni demlenmişti. Güzeldi ya. Böyle kahvaltıya alışsam iyi olacak sanırım.

Dün Meleğe söz vermiştim fizik çalışacağım diye. Telefonuma el koymuştu da o an. Yoksa öyle bir sözün altından kalkamam ben. Sabah sabah kahvaltı sonrası fizik çalıştım. Sonra uyudum. Kızlardan birine dedim sınavdan önce kaldır beni diye... Kalktığımda 10'a 10 vardı. Okula gittiğimde de 10 mu ne geçiyordu. Bu yakınlığı seviyorum ben ya. Giyinme gibi bir derdim de yok. Elimi dolaba atıyorum ne gelirse elime giyiyorum. Neyse sınav berbattı. 10 tane test sorusunun hepsini salladım. Şerefsiz hoca ben çıktıktan sonra doğru cevapları vermiş. Vermişte hoca çözümlerini de istediği için sanırım kimse gene geçemeyecek fizikten. Manyak bu millette bu sistemde. Zaten sınav takvimimi yapan adamı bi bulayım döveceğim. Manyakmısın be adam sabah sabah sınavmı olur! 2.ö ben ya. Sabahın köründe kalkınca dengem şaşıyo benim. Evde bile akşama kadar uyuyorum ben yahu. Sınavtan çıktıktan sonra sınftaki kızlardan biri başka bi sınavın sorularını verdi. Alttan ders olunca bölümde kapanınca hoca geçen yıl sorduklarını soracak. Hepimiz geçebilelim diye. Garibanız hepimiz n'palım. Hocalarda acıyor işte. Sonra o kızlarla aşağıya inerken Ayşe'yi gördüm. Yukarıya çıkıyordu. Bana baktı, gülümsedi, göz kırptı. Yoluna devam etti. Bu da benim tüm sinirimi aldı. Şeker gibi birşey oldum aniden. Mutluluk saçıyorum etrafa. Böyle sorsalar huzurlumusun? diye. Evet derim. Sebebini bende bilmiyorum. Alakalı alakasız küçük şeylere mutlu olabilen bir yapım mı vardır nedir. Aynı yapı beni ufacık şeyde yerle bir edebiliyor da gerçi. Dengesizim ben ya. Karakterim mi tam oturmadı yada ben mi kendimi anlayamıyorum artık bilemiyorum. Ama herşeye rağmen ben, beni çok seviyorum!...

Değil babana kendine bile güvenmeyeceksin

Bazı anlar geliyor. Kelimeler tükeniyor. Aslında söyleyecek ne çok şey var...

Sabahı hatırlamaya çalışıyorum. Zorluyorum artık kendimi buna. Çünkü hatırlamayınca zaman kavramımı yitiriyorum. Günleri birbirine karıştırıyorum. Bugün ile dün yaptıklarım arasında fark göremeyince ikisi tek bir gün gibi geliyor. Ya zaman geçmemiş gibi oluyor. Yada günler çoktan geçmiş gibi. Kahvaltı yaptım. Ne zaman nasıl uyandım bunları hatırlamıyorum. Kahvaltıda Melek ve arkadaşı da vardı. Başka masadaydılar. Günlerdir ilk kez kek dışında birşey yedim. Işık yoktu. Sınavına gitmişti. Banyoya indim. Kameralar falan gelmiş demişlerdi kızlar ordan hatırlıyorum. Sonra oda temizlik sırası bende olduğu için onu yaptım. Ölüm gibi o temizlik ya. Erteleyip duruyordum. Birde kızlar dediler dün niye yapmıyo bu. Bende erteleyeceğim nöbetimi bi hafta yapmıcam falan filan diye. Sabah yine böyle söylendiler sanırım bilmiyorum. Biri dedi bunu yere atayım mı nasılsa temizleyeceksin diye. Lan odanın yüzeyine çöp at sen sonra oda pis olsun. Benim suçum ne lan! Ben temizliyorum diye atman mı gerekiyo! o an aklımdan geçen tek şey; ''akşama kadar yapmayımda pis pis dolanın burda'' olmuştu. Ama sonradan hatırladım tabii vaktimin olmayacağını. Zaten kızlarda gitmişlerdi. Işık gelmişti. Ben temizliğe başladım. O valizleri indirmiyorlar ya aşağıya ölüm onları dışarı çıkartıp odayı süpürmek. Bide hanımefendilerin yataklarını falanda ben toplayacağım dağınık olursa. Eşyalarını katlayıp yataklarının üzerine bırakacağım falan. Kısacası öldüm resmen. Ben onlarla uğraşırken bir kaç kez Melek geçti koridordan... Sonrası yok aklımda. Hangi zaman ne oldu bilmiyorum. Işıkla yemek yedik bi ara. Bi ara uyuduk. Sonra siteden bi arkadaş bana filmler getirdi birsürü. Evde izler dururum artık. Sonra İboy geldi bana ders notları bıraktı...

Kaybettiğim zaman kavramı ile ilgili olarak. Ablam aradı. Ne zaman bilmiyorum. İstanbula gideceğim haftaya. Ordan köye geçeceğim. Her iki tarafı da görmüş olacakmışım böylece. Hem bi hafta sonra Efe'min okulu tatile girecek onu da köye götüreceğim. Canım benim o ya. Efe'yi çok seviyorum ben. Oğlum gibi büyüdü. Ortaokula mı ne gidiyordum o doğduğunda. Şimdi kereta 1. sınıfa gidiyor. Yaz tatilinde ben bakmıştım. Anne derdi bana. Hep oğlum derim ona. Nadiren Efe derim. Ablamda bilir bunu. Efe ile ilgili hemen hemen her konuya karışırım ve hiç birşey demezler bana. Kendi çocuğum olamayacağımı bildiğimden sanırım birazda. Ablama birşey olsa -Allah korusun- Efe'ye ben bakmak isterim. Tabii bunun için önce okulu bitirmek gerek orası ayrı. O babası olacak şerefsize vermem oğlumu. Adam hak etmiyor bir kere oğlumu. Bayramdan bayrama arayıp sorma gibi birşey vardır hani. Bu adam onu bile yapmaz mesela. Aramaz benim oğlumı. Adamın babası bile daha çok arıyor. Tabii bu şeyden de olabilir. Özkan ismini onlar istediği için koydular oğluma. Yoksa adı Barış olacaktı. İki isimli de olmayacaktı. Tabii Barış'ı da abim istememişti. Salak mı ne. Başka bi köyde Barış adında bi adam varmış. Onun adıymış. Sonra köyde dedikodu çıkarmış bu çocuk Barışın oğlu diye. Gerizekalı abim işte ne olacak! Ulan sana ne milletten sanki onlar yaşıyorlar bizim hayatımızı he. Neyse işte ya. Bitanecik oğlumu göreceğim böylece onu da alıp köye götüreceğim. İstanbulda belki Işık'ların evine giderim. Annesini tanıdım zatende bilmiyorum. Belki gitmeyebilirim de. Çünkü çekinirim. Yaşım 19 olmuş hala ablam-abimde falan kalırken bi yere gideceğimde onlara haber verip izin alıyorum. Ne dengesizim ben. Bu şeyden de olabilir tabii. Benim bir maddi özgürlüğüm yok. Paramı harcayamam ve onlarda kalırken tüm masrafları onlara yıkarım. Doğal olarak izni de onlardan alırım (:

Sonra akşama geçersek. Ben film izliyordum. Bu arkadaşın getirdiklerinden. Çok büyük kayıp izlememiş oluşum ama the l word'un 2. sezonunu izliyordum. Işık mesaj attı. Kantindeyiz gel diye. Gittim. Pizza falan almışlar - ben kredi kartımı vermiştim buna para çeksin diye - Neyse mantarlıydı. Yemeyeceğim için gittim tost aldım kendime. Sonra Işık birşeyler sordu. Onun sevgilisi ile görüş farkımız olunca azıcık atışır gibi olduk. Atışmak değilde sanırım ben bunu baya ezdim. O belki de cevap verirdi yada beni ezebilirdi ama yapmadı. Sustu. Bozuldu epey. Çıktı yukarı. Işık'a dedim bi daha çağırma beni böyle sevgilinleyken diye. O da dedi sana değil bana bozuldu bu saçmalama diye. Ne olursa olsun sebebi bendim sonuçta. Neyse seneye oda değiştireceğiz ama ben bunun sevgilisi ile aynı odada kalamam ya. 1. blokta başka bir odaya gidelim. Bana ne ya. Yukarı çıktığımızda olan şeyleri yine hatırlamıyorum ben. Bilgisayarımı Işığınkine bıraktım işi varmış. Ders çalışmaya indiği için Işık bende indim yanına. Tost yetmediği içinde gidip bir ton parayı abur cubura verdim. Çünkü ekmek bitmişti ve doyurucu birşey almam imkansızdı. Işıkla baya güldük ya. Seviyorum ben bu hatunu. Bitanecik dostum o benim. Ben kimsenin yanında o kadar doğal olamıyorum. Birde fazla doğal olduğumdan olsa gerek baya gülüyor benim hallerime. O gülünce benim makaralar gidiyor tabii. Sonra Melek kötü olduğu için yukarı çıktık. Sevgilisi ile birşeyler olmuş ama tamamını duymadıım için hatırlamıyorum. Sonuç olarak o ağlıyordu. Bir kez daha onu ağlatanı dövmek istedim. Gözyaşları çok değerli çünkü ve boş yere gidiyormuş gibi hissediyorum. Benim için çok değerli Melek. Birde ben kime yaklaşsam ve içimde birşeyler bittiği zaman o kişi benim en yakın arkadaşlarımdan biri oluyor. Durum her zaman böyle değil tabii. Ama geneli böyle olabiliyor. Bundandır Melek değerli ve üzülmesini istemiyorum. Bir gün gidip sevgilisini döversem şaşırmayacağım sanırım. Sonra Işıkla yeniden aşağı indik. Işık bi kez daha beni bırakıp gitti. Geriye geldiğinde diğerleri de gelmişti. Böylece grubu tamamlamış olduk. Gerçi sonra bunlar yine gittiler. Melekle biz kaldık. Konuştuk biraz öyle. Yeniden aktı gözyaşları. Keşke hiç ağlamasa bundan sonra. İstediğim şeye bak sanki herkes ben gibi kalpsiz, ağlamasın. Valla ya çok odunum ben bi yerde. Ordan bi kaç asansör turu(!) sonrasında ben bilgisayarımın başındayım. Yine yeniden ve daima...

Not: Son paragrafın tamamını Melek yanımdayken yazıyorum. Yani artık o da öğrendi ve şuan bunları okuyor. Allah'tan kimseye söylemeyecektim burayı. Yok yok ben bile kendime güvenmiyorum artık (:

13 Ocak 2011 Perşembe

Ota b*ka herşeye her durumda tartışabiliyoruz

Karşısından istemeden önce kendi yapabilmeli insan...

Yurtta kalınca sürekli yazacak şeyleri tükeniyor insanın. Yada belki de yazacak hiç birşey bulamıyor. Çünkü paso uyuyunca akla birşey gelmiyor. Kendini internet alemine veriyorum bende böylece. Sabah kalkıyorum mesela yaptığım tüm şey arkadaşlarım ile tartışarak güne başlamak oluyor. Adi hatun sabahın 11'nde telefonla konuşuyor odada ben uyurken!  Sessiz ol biraz dedim. O da öğlen oldu dedi. Bende ne yapalım siz uyurken biz saygısızlık yapmıyoruz gibisinden birşey dedim. Cevap verdi mi vermedi mi hatırlamıyorum. Uyudum çünkü tekrar geriye. Kalktığımda acayip asabiydim orası kesin. Işık sınavdan geldi. Kahvaltı yapmış. Ben indim her zamanki gibi kek falan aldım. Tam çıkacakken bunlar indiler aşağı. Beraber oturduk. Yedik falan. Immm sonra ne oldu hatırlamıyorum ya. Yukarı çıktık. Kıyafetlerimi yıkamaya verdim. Giyecek hiç birşeyim yok şimdi. Işıktan aldım birşey onu giyiyorum. Zaten kurutmaya da bırakmadım. Yoksa pazara anca alacaktım. Şimdi ıslak ıslak askıdalar. Umarım en yakın zamana kururlar. Bu öğrencilerin çektiği nedir yaaa. Herbişeye para veriyoruz. Gelirimiz de yok üstelik. Burslara zam. Herşeye indirim istiyorum...

Vaktin sonrası yurtta geçti. Hemde en yanlız biçimde. 101 falan oynadım. Bi ara odaya gittim yatmaya falan çalıştım. Olmadı tabii. Milletteki EfsuN aşkı uyutmuyor beni. Bu sabah beni uyandıran kız ile yandaşı çok fena dedikodu yapmaya başlıyorlar. Işık ile ben bu durumdan fazla rahatsız oluyoruz. Depresyona girmek üzereyim lan resmen! biri beni böyle küçümseyince yada arkamdan birşey söyleyince çok güçsüz hissediyorum kendimi. Halbuki sevmem böyle insanlara aldırmayı falan. Takmam umurumda da olmaz. Ama ne bilim bugün özellikle feci yanlız hissettim. Uzaklara gidesim geldi resmen. Bunu atlatmak zamanımı alacak birazcık. Kendimi kalabalıkta yanlız hissetmeye başlıyorum. Liseyi daha da çok özlüyorum hal böyle olunca. Orda yanlızlık diye birşey yoktu çünkü. 16 kişinin kaldığı odada yanlızlıkta neymiş!? Biri olmasa diğeri mutlaka mutsuzluğunu giderirdi insanın. Burda öyle değil sadece Işık var ve o bilmiyorum. İhtiyacım olduğunda sanki kimse olmuyor yanımda. Muhtemelen bana öyle geliyor. Yanlız kalmayı sevsemde bazen birşeyleri birilerine anlatmak istiyorum sanırım. İş anlatmaya gelince hiç birşey gelmiyor aklıma orası ayrı... Akşama doğru HayaL ile facebook yüzünden tartıştık. Çünkü beni eklemek istemiyor. Bende sebebini merak ediyorum. Söylediği şeyler ise sadece mazaretler gibi geliyor bana. Benden birşey saklıyormuş gibi hissediyorum. Umarım sonunda kötü birşey çıkmaz...

Akşam çamaşırlarımı astım. Duyuru yapılır yapılmaz gidip aldım. Hemen askıya koştum astım. Bi an önce kurumalı onlar. Çünkü kıyafetim yok. Sonra Işık ile sevgilisi dışarda olunca yemeğimi yanlız başıma yedim. Bu facebook yüzünden sinirli de oluğum için mesajıma geç cevap verdi diye Işık'a bi ton trip attım. En sonunda kızdı bana. Odaya çıktığımda gayet normaldi ama herşey. Daha sonra odada biraz takıldık. Bizimkiler bu gözlerini kapattığı zaman bi kaç şey söylemişler. Allah ıslah etsin, amin gibi şeyler... Bizimkinin canı sıkılmış tabii buna. Biraz oturup çıktık internete geldik. Çünkü odada olmak ikimizi de sıkıyor. O yanımda ders çalışıyor. Bende internette takılıyorum. Bir ara su almaya indim kantine. Anında Melek yerleşmiş bilgisayarıma. Hiç birşeyde yapamıyor. Oyun açacağım dedi. Bende açtım. Tavuklar'ı. Hileler ile falan epey oynadı. Sonra kızdı bana yedek can vermeyi unutmuşum bi yerde. O da son bölümde ölünce. Güldüm biraz. Hileler olmasa 1.gezegeni bile geçemezsin dedim. Hırs yaptı falan ama yok. Öldü. Yapamadı. Kızdı kalktı gitti. Sahi bi ara Hayal ile konuşurken ben eski sevgililerim ile hala konuştuğumu söyledim buna. O da kızdı bana. Onlarla mutluluklar falan filan. Sonra ben kızdım ona. ''Aldatacağımı mı sanıyorsun? Yapmak istesem her haltı yerim burda haberin bile olmaz. O kadar şerefsiz biri değilim ben'' falan filan kızdım iyice. Sonra sordum hala sevgilim misin değilmisin diye. Sevgiliyiz tatlım yazmış. Hatun yola geldi tabii. Bilmesede yakında öğrenir ayrılıkların bana koymadığını. Dua edelimde acı bir şekilde öğrenmesin. Sonrasında Işık hala yanımda ders çalışıyor. Hayal uyudu. Bende birazdan gideceğim. Çünkü anlatacak birşeyim yok...

12 Ocak 2011 Çarşamba

Bütün güzelliğin ile benden uzaktasın, geçmiş

Bütün ayrıntılara takılmasam belki daha yararlı şeyleri yazabilirdim...

Yazı yazacağım derken 101 de okeyi yere attım iyi mi! Sınavdan sonra 3 günüm boş olunca kendimi yurda kitledim resmen. Sadece uyuyorum ve internete giriyorum. Ders çalıştım diyemeyeceğim çok çalışmadım. Şuan bile notlarım yanımda ve bana kırgın kırgın bakıyorlarmış gibi geliyor. Işık bana hala fizik çalıştıracak. Gerçi hatunun işi başından aşkın. Bi ayrılıp bi barışıyorlar bunun sevgilisi ile. Allah'ım o sevgili nasıldır öyle. Benim -M- ile aynı hatun. Onun beni boğup sıktığı ilgiden beklentiden 3-4 kat daha fazlası gibi. Tabii ben bu kadarını görüyorum. Görmek yetiyor. Aşk çekilmiyor be. Ya da çekilmez hale getiriliyor. Sevgilim bana aşık olmasın mümkünse. Sadece sevsin. Sonra ben aşık olup ben ilgiye boğayım onu. Yoksa sıkılıp kaçarım ben. Benim kaçmamla o çok üzülür çünkü. M'de öyle olmuştu. Ben sadece hoşlandım ama o aşıktı. Aylar geçmesine rağmen onun hala üzülmesi çok kötü. Hem ben bir daha aşık olamam ki. Geçti yani. Öylesine saf bir şekilde sevemem. Neyse çıkış noktama gelirsek. Allah Işığıma sabırlar versin... Bu arada şerefsizin teki masadan kaçtı. 101 bitti yani. Bende çıktım rahat rahat yazayım bari.

Işıkla yemeğe gidelim dedik. Çok sıra vardı. Zaten kredi kartıma para yatıracağım için dedik dışarda yiyelim. Işık böyle sürekli farklı şeyler denemeyi sevdiği için bu defa hiç yemediğimiz birşey yiyelim dedi. Bende etçil bi varlık olunca tantuni yiyelim dedim. O hiç yenmemiş olurmu demeyin boşuna yemedik daha önce hiç. Neyse güzelmiş ben beğendim arada bi gider yerim artık. Sonra yine 7. caddeye çıktık. Kredi kartıma askeri tutar denilen en az miktarı yatırdım. Çünkü param çok yok. Yurt parasını falanda yatırdığım için. Mini migros çakması bi yere girdik. bi kaç şey lazımdı. Işığında moral 0 istersen alkol alayım sana dedim. Gözleri parladı bunun. Tam alacaktık yok dedi ben başka birşey istiyorum ama alırmısın bilmem.. Sigaramı dedim evet dedi. Sonra almam için sebepleri sıraladı. Aldım tabii. Bu yolda içerken farkettim. Bende istiyorum sigara. Lan sevmem ben. Kokusundan dumanından tadından iğrenirim. Küçükken abim eve hep Birinci marka sigara getirirdi. O zaman zaten bi o bi de Maltepe mi ne varmış. Ama abim nasıl böyle bi poşet getirirdi kocaman ve dolu olurdu. Sanki adam sigara fabrikasında çalışıyo. Ablamda ordan birsürü alır içerdi. Tabii onu öyle gördüğüm için zorla bana da içirirdi anneme söylemeyim diye. Ailemde zaten bi ben içmem sigara. Ama Hiç biri içerken böyle istemiyordum. Kötü etkiliyor beni bunlar ya. Alkol alayım mı diye sorduğumda da aynısı olmuştu. Alsak bende onunla içerdim yani. Tadına bakmış biri olarak ben alkolde sevmem iğrenç bana göre hepsi. Kendi kendime hakim olmazsam yakında tiryaki olurum ben. Biliyorum ben kendimi. Bi kez bi haltı yiyince başıma birşey gelmeden bırakmam onu. Sonra yeşilaycı EfsuN olur keş. Allah'ım sen beni böyle şeylerden koru. Zaten tüm parasını yemeğe döken biriyim. Birde bunlara başlarsam para yetmez bana...

Neyse Sonra yolda giderken dondurma satan bi yer gördük. Mado değildi ya böyle belli bi marka değil ama hazırda değil. Bildiğin açık dondurma. Bayılırım ben dondurmaya. Midesine de düşkün bi insanım. Alalım dedim önce istemedi. Sonra kabul etti. Dondurma dışarda. Dükkana girdim sağa bakıyorum adam yok sola bakıyorum adam yok. Bakarmısın diye seslendim cevap yok. Döndüm arkamı dicem Işığa kimse yok diye. Baktım karşıda adam kısmış gözlerini bana bakıyo. Sanki soygun yapacam orda. Çıktım dışarı beklemeye başladım. Adam hala bize bakıyo. Bi kaç dakika sonra dükkanın sahibi yan taraftan çıktı geldi zaten aldık dondurmalarımızı. Milletin bize salak bunlar bakışı altında yiye yiye geldik. Soğuk havada dondurmanın keyfi çok başka. Boludayken kar yağardı biz kardelen meydanından dondurma alırdık. Sonra o insanlar bize bakaraktan bile salak derlerdi. Ama bizden cesaret alan çiftlerde dondurma alırlardı. Çok güzel oluyor ya...

Özlüyorum o günleri. Lise yıllarım her haliyle benim hayatımın en güzel günleriydi. Herkes evinden ayrılıp yurda geldiğinde ağlardı. Ben ağlamazdım. Evde hiç kötü muamele görmedim. Annemi de çok severim. Zaten annemle büyümüş biriyim. Ama nedense çok sevmiştim yurdu. Kızları. Arkadaşlarımın olmasını. Yanlızlığa gelemem ben ya. Okulun bitmesini kaldıramam mesela. Bir evde gayet iyi yanlız yaşayabilirim ama arada ses olmalı. İnsanlar olmalı etrafımda. Kendi hayatlarını yaşasalarda. Eve gidince çok boşlukta hissedip kendimi internete yada hayallere veriyorum. Sonra da evde suskun imajı çiziyorum. EfsuN kendi başına O...'nın torunu. Evden hiç çıkmaz. Sen bilmem kimi tanıyormusun? o da yanlız yaşardı. Diye bıdı bıdı edip dururlar. İçime kapanık biriyim tamam. Köyde evden de çıkmıyorum ona da tamam. Ama dedem benim gibi değil yahu. Adamda bir çene var mübarek. Lafını da hiç çekinmez... Ama sanırım bi yerde çekmişim ben dedeme ya... Konulara bak. İyice saçmalamışım. Tamam tamam sustum...

11 Ocak 2011 Salı

Aklı uçkurunda derler ya sahiden öyle

Herşey bittiğinde biliyorum keşkelerimle başbaşa kalacağım.

Işık artık burayı biliyor. Hakkı var hatunun ne diyim. Ben onun günlüğünü okumuş insanım dimi ama. Yazdığımı zaten biliyordu da hiç gözüne çarpmamış yer imlerinden. Yada son kullanılanlardan falan. Neyse işte biliyor artık. Ama okuyunca belli etmemek üzere anlaştık. Zaten unutur o. Bilgisayarımın başına geçince direk facebook açtığı için aklına bile gelmez. Sonra o facebook'u açık bırakıyor. Bana o kadar bildirim gelmeyeceği için onun Facesine dalınca bi anda şaşırıyorum doğal olarak. Hatunun face işlek yapacak birşey yok. Sahi. Dün Kuzenimi gördüm facede. Hiç gelmezdi. Naber hatun yazdım. Sevgilisi varmış facede. Ne hatunu lan. Diye bi girdi bu olaya. Sonrasında küfürler havada uçuştu. Dilime dayanamadığından olsa gerek en sonunda engeli basmış bana. Hatun demek malum kadınlar demekmiş falan filan. Zırvaladı durdu. Sinir oluyorum erkeklere ya. Aklı hep başka şeylerde. Uçkurundan yukarı çıkabildikleri nadir anlarda da futbola basıyorlar...

Finallerim geldi çattı. Matematik sınavı vardı bugün. Ne güzel başlangıç. Bu sınav takvimini ayarlayan adam varya çok şerefsiz o bence. İlk güne matematik ve diferansiyel mi koyulur canım! O sınava giren adam moral olarak 0 yani. Sonraki sınavlara nasıl çalışsın o gariban. Ben matematikten geçen yıl çaktığım için bu yıl alttan alıyorum. Birde bizim bölümü kapattılar. Ortalıkta söylentiler var 2016'ya kadar mezun olamayanlar atılacakmış okuldan. Lan ben onca yıl okumuş kalmışım. Birde ikinci öğretimden bir ton para bayılmışım sırf bi diploma için. Ne haddine beni okuldan atmak senin! Bak gerildim gene. Hocalar da yazık geçirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Matematikçi 10 soru verdi önceden. Onlardan soracaktı. Zaten 4 tane sordu 3'ü kağıttan çıktı. Nasıl yaptığımı tamamen sanatıma(!) borçluyum. Bütün soruları asetat kalemle birde tek tek sıralara yazdım. Herbişeye cevap verdim 4. soru hariç. Bi 50 verse yeter diyorum artık. 50 diyorum çünkü o soruları arkadaşlarım (Işık) çözmüştü ne kadar doğrular emin değilim. Birde bi soruyu matematik öğretmenliği okuyan adını bile bilmediğim bi hatuna çözdürmüştüm. O sorundan emin değilim işte. Cis diye bi terim mi var matematikte ya? Varsa da bilmiyorum. Oldum olası matematkle aram iyi olmadı. Nefret ederiz birbirimizden. Lise de bile sınav kağıdımı arkadaşım doldurup verirdi hocaya. Lisede kopya çekmek bebek oyuncağıydı çünkü. Burda çok zor iş. Resmen sanat haline geliyor. İnce ince uğraşmak plan yapmak falan. Neyse öyle işte. Cuma günü Fizik var. Onu da alttan alıyorum. Onda soru yok. Işık çalıştıracak umarım. Ve yine umarım geçeceğim. Yoksa çok korkuyorum bir ömür boyu fizik dersi görmekten. Kabus benim için sayılar. Mantık konusunda iyi sayılırım da. Fizik-Mat-Kimya üçlüsü tam kabus benim için. O dersleri o isimleri görmemek için herşeyi yaparım yani o derece. Sayfalarca şeyi bile ezberleyebilirim hiç sorun değil. Yeterki onlar olmasın. Bence öğrenciliğin en kötü tarafı bu sayısal dersler...

Sınavdan sonra uyudum. Paso uyudum. Akşama doğru kalktım direk bilgisayarın başına geçtim. Hatırlamıyorum ne yaptığımı. Yemişimdir bi haltlar gene. Işığın ki gelince yanıma siteden hatunlara bakıp yorum yaptık. Bu hiç birşey bilmediği için engin(!) bilgilerim ile aydınlattım onu. Lezbiyen filmlerin en müstehcen yerlerini izledik. Tabii o filmleri açana kadar uğraştık epey. Dvd oynatıcım bozulmuş biraz. Yeni program indir falan filan. Harukanın resimlerini gösterdim buna. Saçlarımı öyle kestireyim mi dedim. Beğenmedi. Yakışmazmış bana öyle. Haklı aslında da gene de istiyorum işte. Ama yok ya valla yakışmaz bana. Lisede kısaydı mesela yakışmıyor yani biliyorum. Sonra sürekli Hayal ile konuşuyoruz. Msnden telefondan. Ordan burdan.. Konuşma bi yerden sonra boyut değiştiriyor gerçi. Hiç birşey bulamayınca birbirimize sürekli aynı şeyleri yazıyoruz. ''Bebeğim, sevgilim, aşkım, bitanem'' falan. İkimizde aşık değiliz. Bunun farkındayız da. Ama yazınca güzel oluyor. Hem ben çok mutluyum onunla konuşurken. Bu sabah benden önce kalkmış sms'm bittiği için mesaj atmış geriye yatmış. Böyle başarılar falan. Küçük birşey ama çok mutlu oldum ya. Eski sevgilim uyanmazdı benim için ya. Odundu o kalkmazdı kendi işi olmayınca. Ama kendi okulunun olduğu vakit hep kalkardım ben sabahın 6:30'nda. Manyakmıydım neydim. Sonraki sevgilim zaten ben mesaj atmadan sabaj mesaj atmaz. Ama bi atınca hep konuşurdu. Birşey bulduğumuzdan değil konuşacak ama hep konuşmaz isterdi. Yani o da benim için hiç uyanmamıştı. Böyle ufak ufak şeylere mutlu oluyorum ben ya. Huzurluyum da. Dersler dışında hiç birşeyi takmak istemiyorum. Şimdi gidip rahat rahat uyuyacağım HayaL'imi düşünerek...

9 Ocak 2011 Pazar

Bir seçenek olmalı belki de kaçabilecek

Paylaşılamayan şey insan olunca tercih yaptırmak çok zor ve çok anlamsız...

Evden çıktıktan sonra kızılaya geldik.Bi bara girdik önce. Çok kalabalık ve duman altı olunca çıktık. Sonra Ezgi cafeye gittik. Tavlada Melekle iddialaştık. Sözde yenecekmiş beni :Pp. Mars olmaktan son anda kurtuldu. Sonra Işık ile oynadık 2-1 yenildim tabii. Ama son oyun hesabına olunca feci hırs yaptı kız. Gerçi kaybetmeme rağmen yine de bana ödetmediler hesabı orası ayrı. Sonra geçerken ışık için birşeyler aldık. Bana halka pirsing baktık. Beğenmedim ama onları. Hala ben'e benzeyen siyah pirsingimle burdayım. Sonra yurda geldik. Yemek yedik. Kızlar boğazlı bady ve kazaklarla dolaşıyorlar ortalıkta. Daha sonra yukarıya çıktım. Bilgisayarımı açtım. Işık ders çalışmaya indi. Sevgilisi yanıma geldi. Oturduk biraz muhabbet ettik. Kızla 2. kez sanırım ciddi ciddi muhabbet ettik. Işığı ne kadar çok sevdiğini falan söyledi. Onun için Işık bir ilk. Biliyorum çok bağlanacak. Çok sevecek. Çok acı çekecek yeri geldiğinde. Verdiği kadarını almak isteyecek... Bilgisayarda otururken Işığı gördüm facebook'ta ne yapıyorsun falan yazdım. Sonra Işıkla sevgilisi ordan konuştular biraz. Sevgilisi buraya gel göreyim dedi özetle Işıkta yanlız kalmaya ihtiyacım var falan dedi. Sonra bununki giyindi çıktı dışarı. En azından görünürde öyleydi herşey. Ayrıntılarını bilmiyorum. Hayal geldi msne. Öyle konuştuk biraz. Kırmıştım bunu onları topladım. 

Onunla konuşurken Işık mesaj attı. ''Çıldırıcam 1.kata gel. korkuyorum'' diye. Gittim yanına. Sigara içiyor. Titriyordu sürekli. Bir cevap vermiyordu sorularıma. Sigarayı alamadım elinden. Sevgilisine mesaj attım yerini o da geldi. Mesaj atmamı Işık istedi aslında. Zaten o da alamadı elinden sigarayı. Birbiri ardına 3-4 tane içti. Resmen krize girmiş gibiydi. Ne yapacağımızı bilemeden yanında durduk sadece. Ambulans çağırmayı düşündüm. Sormayı söyletmeyi. Bazen ağladı. Bazen ağlarken güldü. Bakışlarını kaçırdı. Konuşmadı. Söylemedi. Bazen gidin neden burdasınız dedi. Bakalım ne kadar dayanacaksınız dedi. İlk kez onu öyle gördüm. İlk kez kendimi çok çaresiz ve işe yaramaz hissettim ona karşı. Konuşturmak için birşeyler yapmaya çalıştım beceremedim. O soğuk merdivenlerde otururken diz çökmüş halde biraz kendine gelmesini bekledim. Sevgilisi kalktı gitti yanından. O zaman konuştu. Neden gitti diye sordu. Gelecek dedim. Nereye gitti dedi. Bilmiyorum üzerine birşey getirecek herhalde dedim. Telefonunu aradı. Mesaj attım sevgilisine. Gelmesi için. Geriye geldi falan. Önce odaya çıkıp Işık'ın üstüne birşey getirdim.  Bayağı sohbet ettik. Anlattırdım ona. Tiyatro hakkında sorular sordum. Söyledi. Birini ciddi ciddi anlattı. Ağlaması tamamen geçmişti. Kendinde gibiydi. Sonra gidip çikolata kek ve süt aldım ona acıkınca yesin diye.. O da sevgilisi ile paylaşarak yedi. Sonra Sizi yanlız bırakmalımıyım dedim. Bu çok acımasızca olur dedi ışık. Ama bu bir cevap değil. Dedim bekledi biraz. Sonra birazcık sadece dedi... Çıktım yukarı.

Çok saçma Işık'ı kıskanmam. Çok gereksiz. Çok salakça. Sevgilisinin hayatımıza girişi belki de çok fazla etkiledi beni. Bencilim ben bir yerde. Onu tamamen kendime istediğimden falan değil. Sadece bazen gerçekten Işık'la yanlız kalmak eski günlerdeki gibi konuşabilmek istiyorum. Mesela bu akşam olan şeyde. Yanlızca ben olmak istedim yanında. Çok saçma olduğunu bile bile. Onun Işık'ı bazen kötü etkilemesi. Benimle yapacağına söz verdiği şeyleri onunla yapması. Ve bazen artık sözlerini tutmaması. Bütün bunlarda belki de sevgilisinin yada Işığın hiç bir suçu yok. Dedim ya ben fazla bencil bi varlığım. Hakkım olamayacak şeyleri istiyorum bazen. Hem ne zaman Arkadaş sevgiliden önemli olmuş ki. Ben kendimi birileri için önemli zannedeyim...